Malatya'nın Yeşilyurt ilçesinin dağlarında, baharın habercisi gibi açan, ama başını yere eğmiş bir çiçek vardır: Ters lale. Halk arasında “ağlayan gelin” ya da “hüzün çiçeği” diye bilinir. Her yıl nisan ve mayıs aylarında kısa ömrüne anlam sığdırarak açar; bir duruşu, bir hikâyeyi, bir duayı sessizce anlatır.
Ters açar… çünkü hikâyesi derindir. Rivayet edilir ki Hz. Meryem’in gözyaşlarına tanıklık etmiş; acıya baş eğmiş, mahzun bir şahit gibi toprağa dönmüştür. Hristiyan inancında masumiyetin ve yası temsil eder.
Bir başka inançta, Kerbela’nın kavurucu çölünde, Hz. Hüseyin’in ve can yoldaşlarının ardından eğilmiş lale başlarına benzetilir. İslam coğrafyasında bu nedenle teslimiyetin, sabrın ve hüznün sembolü olur.
Ne rüzgâra boyun eğer, ne de güneşe yüz çevirir. Onun eğilişi, ne bir zayıflık ne de bir korkudur. Yaradana yakınlık için baş eğmiştir. Secdededir adeta… Köküyle toprağa tutunur, gövdesiyle duaya durur. Bu yüzdendir ki bazen bir çiçeğin duruşu, binlerce sözden daha derin anlamlar taşır.
Kimi zaman kaderin kabulüdür onun hali; kimi zaman da sessiz ama onurlu bir isyan... Eğilmiş bir başla anlatır her şeyi; sessizliğiyle konuşur, hüznüyle anlatır.
Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü yetkilileri, bu nadide çiçeğin koparılmasının yasak olduğunu ve ciddi para cezalarıyla karşılaşılabileceğini hatırlatıyor. Ters lale, Türkiye’de koruma altına alınan endemik türlerden biri. Uzmanlar, bu eşsiz bitkinin doğal ortamında korunması ve gelecek nesillere aktarılması gerektiğini vurguluyor.
Her yıl sadece birkaç hafta boyunca görülebilen ters lale, doğaya ve insan ruhuna şu mesajı bırakıyor:
“Gör ki bazen baş eğmek de bir duruş olur.
Ve en derin anlamlar, ters açan çiçeklerde saklanır.”