Türk tiyatrosunun usta ismi Uygur, 10 Ağustos 1927'de Kilis'te, subay Behzat Bey ile öğretmen Fikret Naciye Hanım'ın ortanca çocuğu olarak dünyaya geldi.

İlkokul yıllarında tiyatroya ilgi duyan sanatçının yeteneğini, geleneksel Türk tiyatrosunun son temsilcisi olarak bilinen İsmail Dümbüllü keşfetti.

İlköğrenimine ailesinin tayinleri sebebiyle Anadolu'nun çeşitli okullarında devam eden Uygur, 1938'de 11 yaşındayken tiyatroya adım attı.

'Heykel eğitimi benim ve tiyatromun hayatını kurtardı'

Usta sanatçı, Çanakkale, İstanbul Sarıyer ve Manisa'da ortaöğretimi tamamladıktan sonra Güzel Sanatlar Akademisinin Heykel Bölümüne girdi fakat bitirmeden okuldan ayrıldı.

Bir söyleşide heykel eğitiminin hayatını kurtardığından bahseden Uygur, şunları anlatmıştı:

'Heykel eğitimi benim ve tiyatromun hayatını kurtardı. 1960 ihtilali olduğunda Antakya'da oynuyorduk. Tiyatro durunca, büyük bir bozguna girdik. 'Ne yaparım' diye kara kara düşünür ve otele alınan gazetelere bakarken aklıma bir fikir geldi. Birinci sayfada Cemal Gürsel'in fotoğrafı vardı. Birkaç farklı gazete daha aldırdım. Gürsel'in cepheden, parstan ve profilden resimlerini gördüm. Otelciden testi çamurunun Kırıkhan'dan temin edilebileceğini öğrendim. Oradan aldığımız çamuru güzel bir terbiye ettim, yağladım. Tezgahı kurdum. Başladım çalışmaya, ilk etapta dört tane yaptım. Bronze ettim. Öyle günlerdeyiz ki vatandaş sokakta askeri gördü mü omuzuna alıyor. Heykellerle çarşıya girdim. Gören, 'Nejat abi o ne?' diye soruyor. Gürsel'in büstü, deyince, elimdekileri kısa sürede sattım. 25, 30 tane yapıp satmışımdır. Heykel bilgim beni büyük bir bozgundan kurtardı.'

Oyunculuğuyla Türk izleyicisinin kalbine giren Uygur, Sarıyer Halkevi'nin tiyatro bölümündeki Avni Dilligil Tiyatrosu'nda kısa bir süre amatör olarak oyunculuk yaptı. Halkevinde Semih Sergen, Toron Karacaoğlu ve Suna Pekuysal ile çalıştı.

Nejat Uygur, spora duyduğu ilgiden dolayı 1943'te Sarıyer Halkevinde başladığı boks, atletizm, su topu ve at biniciliği alanlarında da çeşitli başarılara imza attı.

Profesyonel tiyatroya 1949'da başladı

Tiyatroya profesyonel anlamda 1949'da 'Nejat Uygur Tiyatrosu' ile başlayan Uygur, kendisi gibi tiyatrocu olan Necla Uygur ile 1952'de evlendi. Sanatçının Ahmet, Kemal, Behzat, ikiz kardeşler Süheyl ve Süha olmak üzere 5 çocuğu dünyaya geldi. Oğullarından Süheyl ve Behzat Uygur babalarının yolundan giderek tiyatro sanatçısı oldu.

Usta sanatçı, yaptığı bir açıklamada, tiyatroya duyduğu ilgiye dair şunları aktarmıştı:

'Anne ve babamın sanatseverliğinin bana olağanüstü yardımı oldu. Arkadaşlar arasında oyunlar oynuyorduk. İlkokul müsameresinde bana bir monolog verdiler. Çok sevip alkışladılar. Bir daha okuttular. Alay günlerinde babama telefon ediyorlardı. 'Behzat, Nejat'ı gönder de bizi bir güldürsün' diye. Bu böyle devam ederken bendeki tiyatro sevgisi pekişti. Sarıyer'e geldik. Konservatuvar gibi halkevleri vardı. Tiyatro, müzik, spor kursları veriliyordu. Sarıyer Halkevi'ne babam beni götürdü. 16-17 yaşlarındaydım. O yıldaki halkevi arkadaşlarımızdan bazıları, Devlet sanatçısı Semih Sergen, rahmetli Sadettin Erbil, Turhan Karacaoğlu, Zihni Küçümen, Ergin Orbey. Sonra İstanbul içinde turneler yapmaya başladık. Yavaş yavaş sevildik, tanındık. Gazeteler küçük küçük yazmaya başladı. Sonra 1946'da asker ocağı geldi. Komutanlarımıza, tatil günlerinde çalışarak bir komedi hazırladığımızı ve oynamak istediğimizi söyledim. 'Hadi bakalım seyredelim' dediler. Orduevlerine çağırıyorlardı ve moral turnelerine gidiyorduk. Askerlik bitince 1949'dan 1950'ye girerken profesyonel Nejat Uygur Tiyatrosunu kurdum.'

Söze dayanan oyunculuğuyla adından söz ettirdi

Yeşilyurt Belediyesi’nden Anlamlı Ziyaret!
Yeşilyurt Belediyesi’nden Anlamlı Ziyaret!
İçeriği Görüntüle

Türk tiyatrosuna gönül veren ve 60 yıldan fazla süre sahnede kalan sanatçı, geleneksel Türk temaşa sanatında kendine özgü bir tavır geliştirerek, rol aldığı oyunlarda çocuksu tiplemeleriyle, söze dayanan oyunculuğuyla ve hafif komedileriyle adından söz ettirmeyi başardı.

Nejat Uygur Tiyatrosu ile Anadolu'nun en ücra bölgelerine bile tiyatroyu götüren usta oyuncu, seyirciye ön yargıyla bakmayan ve her zaman onları yücelten bir bakış açısıyla oyunlarını sergiledi.

Başarılı sanatçı bir röportajında, 'Sanatçı halkın gözü, ağzı, kulağı. Halkın yanında olduğunuz, dertlerini söylediğiniz zaman sizi seviyorlar. Ayrıca çok güldükleri zaman da unutmuyorlar. Sevgi ve saygımı seyircimden hiç eksik etmedim. İnsan onuruyla katiyetle hiç oynamadım. Oyunda, 'Kör müsün?', 'Sağır mısın?' diye yazarsa bunları silip, görmüyor musun, duymuyor musun diye düzeltirim.' sözleriyle seyirciyle kurduğu bağı anlatmıştı.

Uygur, Altın Kelebek TV Yıldızları 'Tiyatroya Destek Yılı Özel Ödülü', Kemal Sunal Kültür Sanat Ödülleri 'En İyi Tiyatrocu' ödülü ve 22. Avni Dilligil Tiyatro Ödülleri 'Belkıs Dilligil Onur Ödülü' başta olmak üzere 50'yi aşkın ödülün sahibi oldu.

Tiyatro sahnelerinde birçok ilke imza atan, tuluat tiyatrosunun son ustalarından olan Uygur, 'Hey Amigo Ver Salata' oyununda ilk barkovizyonu, 'Ümit mi? Simit mi? ' oyununda ise daha sonraki yıllarda popüler olan stand up'ı uyguladı.

1998'de 'devlet sanatçısı' ünvanını aldı

Uygur, yaşamı boyunca 2 defa ABD, 4 kere Avrupa ve Anadolu turneleri gerçekleştirdi, 1998'de 'devlet sanatçısı' ünvanını aldı.

Usta sanatçı, aralarında 'Alo Orası Tımarhane mi?', 'Benim Annem Evden Neden Kaçtı', 'Cibali Karakolu', 'Hanedan', 'Hastane mi? Kestane mi?', 'Kaynanatör', 'Miğferine Çiçek Eken Asker', 'Minti Minti', 'Param Yok Memet, 'Sizinki Can da Bizimki Patlıcan mı?', 'Şeytandan 29 Gün Evvel Doğan Çocuk' ve 'Zamsalak'ın da bulunduğu yüzden fazla tiyatro oyununda sahne aldı.

'Cafer'in Nargilesi', 'Cafer Bey İyi, Fakir ve Kibar', 'Cafer Bey', 'Beyaz Melek' ve 'Vizontele Tuuba' filmlerinde de oynayan sanatçı, 2007'de beyin damarlarında oluşan tıkanıklık sebebiyle kısmi felç geçirdi.

Solunum yetmezliği nedeniyle 18 Kasım 2013'te 86 yaşında vefat eden Uygur, Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi.

Kaynak: AA