Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi (EBYÜ) Erdoğan Büyükkasap Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen "Çağdaş Türk Dünyası Ortak Edebiyatının İnşası ve Nazım Hikmet Çalıştayı"na Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Aksakallılar Heyeti Başkanı Binali Yıldırım, Erzincan Valisi Hamza Aydoğdu, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Akın Levent, AK Parti Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman, Türk dünyasından akademisyenler ile Türkologlar, kamu kurum müdürleri, kent protokolü ve öğrenciler katıldı.
Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan çalıştay, Prof. Dr. Ali Kafkasyalı’nın selamlama konuşmasıyla devam etti. Erzincan Valisi Hamza Aydoğdu ise,
“ Türkiye Devleti ve milletinin büyüklüğünü, sadece bugünle görmeye çalışmak bizi yanıltır. Bu vatan, binlerce yıllık şan ve şerefin, birlik ve beraberliğin bir toplamıdır. Asırlardan beri devam eden bir coşkunun ulaştığı merhaledir. Bizim mücadelemiz geçmiş, an ve geleceği kuşatan büyük bir medeniyet dairesine işaret eder. Türk tarihinin kadim geçmişi, büyük bir zenginliği de içinde barındırmaktadır. Bu zenginlik Orta Asya’dan Avrupa’ya kadar uzanan ve birçok milletle, dinle karşılaşılan, alışveriş yaptığımız büyük bir kompozisyonu işaret ediyor. Atalarımız bu geniş coğrafyayı ilmek ilmek işlediler ve bize emanet ettiler. Biz onları bıraktığı medeniyet dairesinde, huzuru, barışı, kardeşliği devraldık. Osmanlı Devleti hâkimiyetinde asırlarca havrada, camide, kilisede barış ve huzur içinde ibadetlerini yerine getiren insanlarla dolmuş ve taşmıştır. Bugün Filistin halkı, Birinci Dünya Savaşından sonra büyük bir zulümle karşı karşıya kaldı. 1917’de hürriyetini kaybeden Filistinliler, İngilizlerin ve Yahudilerin entrikalarıyla yavaş yavaş yok edilmeye başlandılar. Sezai Karakoç’un Alın Yazısı Saatinde dile getirdiği ‘Ve Kudüs şehri. Gökte yapılıp yere indirilen şehir’ derken bu medeniyet dairesinin kirletildiğinden ve yaşanan acı tabloya dikkat çekmektedir. Bugün Nazım Hikmet de Gazze’yi görseydi aynı acıyı paylaşırdı şüphesiz. Çünkü bizim medeniyetin temeli merhamettir ve geçmişten günümüze de bize bırakılan miraslardan en önemlisi bu merhamettir. Bugün burada Nazım Hikmet çalıştayı ile aslında bizim olan bize ait olan her şeye sahip çıkmanın gününü ve anını yaşıyoruz. Böylesine güzel bir toplantıyı ikame eden, bu güne gelmesinde çok katkıları olan Ali hocama şükranlarımı sunuyorum. Çalıştayın yakın zaman da edebiyat dünyamıza, kültürümüze hayırlara vesile olmasını diliyorum”
ifadelerini kullandı.
“NAZIM HİKMET’İN DOĞRU ŞEKİLDE ANLAŞILMASI ANCAK YAKIN ZAMANDA MÜMKÜN OLMUŞTUR”
Çalıştaya katılan Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Aksakallılar Heyeti Başkanı Binali Yıldırım, Nazım Hikmet’in Sovyetler Birliği’nin Nazım Hikmet’i Türklere komünizmi benimsetmek için propaganda aracı olarak göstermeye çalıştığına dikkat çeken Yıldırım, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Şairler, edebiyatçılar, filozoflar, tarihin her döneminde insanların düşünce ve davranışlarını etkileyerek topluma yön veren kişilerdir. Şiirleriyle, hikâye ve romanlarıyla, inandıkları, savundukları düşünce ve değerlendirmeleriyle bireylere ve toplumlara öncülük etmişlerdir. Ülkemizin ve Türk dünyasının bu anlamda zirve isimlerinden biri merhum Nazım Hikmet’tir. Bunun önemli bir sebebi sosyalist çevrelerin Nazım Hikmet’i ideolojik bir taassupla sahiplenmeleridir. Etkiden tepki doğar. Sosyalist çevrelerin Nazım Hikmet’i ideolojik bir taassupla sahiplenmeleri milliyetçi, muhafazakar siyasi çevrelerin de kendi sahiplendikleri merhum Necip Fazıl gibi şair ve yazarlara ideolojik bir taassupla sarılmalarına yol açmış ve iki tarafın da karşılıklı olarak birbirlerini okuyup anlamalarını engellemiştir. Nazım Hikmet’in doğru şekilde anlaşılması ancak yakın zamanda mümkün olmuştur. Ateşin hem yakması, hem ısıtması misali Nazım Hikmet de Türkiye’de farklı, Türkiye dışındaki Türkler tarafından farklı değerlendirilmiştir. Türkiye’de hain diye nitelendirilip vatandaşlıktan çıkartılan Nazım Hikmet, bir dönem esir diye nitelendirdiğimiz ve özgürlüklerine kavuşmaları için mücadele ettiğimiz Sovyetler Birliği’nin egemenliği altındaki Türkler tarafından ‘Türkiye’nin, Türk dilinin, Türklüğün sembolü’ olarak görülmüştür. Türk Dünyasının Ortak Edebiyatının İnşa edilmesinde Nazım Hikmet ile başlanılmasının isabetli bir tercih olduğunu düşünüyor, gelecekte yapılacak çalışmalara da örnek teşkil edeceğine inanıyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.”
Konuşmaların ardından farklı ülkelerden gelen Türkologlar, akademisyenler tarafından “Çağdaş Türk Dünyası Ortak Edebiyatının İnşası ve Nazım Hikmet” konu başlığı altında çalıştay gerçekleştirildi.