Kadınların belirlenmiş kadınlık dışında var olduğunu dile getirmek ve kadının haklarına sahip çıkmak için 1980 yıllarda başta Duygu Asena'nın olduğu bir grup feminist kadın toplanıp, kadına yapılan haksızlığı protesto etmişti. Genellikle perşembe günleri toplandıkları için adlarına “Perşembe Grubu” demiştir. O dönemde yapılan gösterilerin arşiv fotoğraflarını incelerken, bir pankartta yazılmış slogan çok dikkatimi çekmişti.

“Annenizi seviyor, karınızı dövüyor musunuz?”

Bana saçmalık gibi geliyordu. Annesinin babasından dayak yediğine şahit olmuş bir erkek çocuğu, annesinin çektiği acıları çok iyi bilir. Bundan dolayı karısına kıymaz, el üstünde tutar.

Meğerse hiçte öyle değilmiş!

Geçtiğimiz yıllarda bir arkadaşımın başına gelen bir olayı hatırladım. “Arkadaşım yeni evlenmiş, eşinin ısrarı üzerine kayınvalidesinin oturduğu evin, karşı dairesinde oturmaya başlamışlardı. Arkadaşım evindeki boş duvar için saat yada başka bir aksesuar almak istiyormuş. Bu isteği eşine söyleyip ondan maddi anlamda istekte bulunmuş. Öncesinde birçok bahane sıraladıktan bir müddet sonra bu bir tartışmaya dönüşmüş. Bir gün kayınvalidesi orada otururken oğluna, boş duvar için aynı şeyleri söylemiş. Arkadaşımın eşi annesinin bir dediğini iki etmediği için hemen kabul edip, para vermiş. Gidin, bakın, ne lazımsa alın, demiş.”

Çok sıradan görünen bu olayı yada benzerini birçok kadın yaşıyor. Bu aslında çok basit görünen ama çok sıkıntılı bir durum. Aile içi şiddetin kıvılcımlarıdır, bu basit olaylar. Bu kıvılcım kadına şiddetle bazen de kadın cinayetiyle son bulur.

Bilinmesi gerekir ki kadın evlenince sadece kocasına kadın olmuyor. Yeni bir ev, yeni bir yaşam, yeni bir düzen oluyor. Kadın ölene kadar eşinin mutluluğu, huzuru ve rahatı için hiç durmadan çalışıp, bu düzeni sağlamak için kendi isteklerinden ve kendi hayatından fedakârlık eder. Kadın bu fedakarlığı mecburiyetten değil istediği için yapar. Karşılığında mutlu ve huzurlu olacağı bir yuva ister. Birde anne olunca, o evi bambaşka dünya yapar.

Nasıl ki ağaç kurumamak için bir damla suya ihtiyaç duyuyorsa, evlatta her daim anneye ihtiyaç duyar. Anne, hayatta kalmanın diğer adıdır. Her kadın anne ruhu taşır. Öyleyse her kadın yaşamı devam ettiren nefestir. Anneyi sevmek taktire şayan bir eylem. Çünkü cennet gibi bir nimet onların ayaklarının altına serilmiş. Bazı istisnalar hariç erkeklerin annesini çok sevdiğini biliyoruz. Bu gayet normal bir davranış. Anormal olan durum bazı erkeklerin bu sevgiyi abartıp sadece ve sadece anneyi dinliyor olması. Anneyi dinlemek güzel bir şey ama evli bir erkeğin sadece annesini dinlemesi sıkıntı. Çünkü böyle erkeklerin, eşlerine karşı tahammül sınırı kaybolur. Kısacası annelerini sever, karılarını döverler..

Fatoş Karaoğlu – Malatya - 29 Ağustos 2022