MELEK SEDA TUNÇ: Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
AYSUN BAY KARABULUT: Ben İnönü üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya öğretim üyesi, aynı zamanda 3 çocuk annesiyim ve 41yaşındayım. Yine aynı zamanda İnönü Üniversitesinin yaklaşık 1997’den beri bir üyesiyim. O zamanlar doktora yapmaya başladım. Ankara Üniversitesi mezunuyum.
TUNÇ: BİYOKİMYA DEYİNCE NE ANLAMALIYIZ. BİYOKİMYANIN ALANI NEDİR?
KARABULUT: Biyokimya canlılık kimyasıdır. Her türlü canlı organizmaya dair kimyasal; yani kimya nedir moleküler düzeyde bizim göremediğimiz küçük yapılardır, bu yapıları inceleyen bir bilimdir. Mesela, yeri geliyor mutlu olduğumuz zaman moleküllerimiz, kimyamız pozitif yönde çalışıyor ve onlar da mutlu oluyor, yok eğer biz mutsuzsak onlar da mutsuz oluyor ve yeri geliyor kendini öldürmeye başlıyorlar. Dolayısı ile kanser dahil tüm hastalıkların da en küçük moleküllerini inceliyoruz temele inmiş oluyoruz.
TUNÇ: İÇİNDE BULUNMUŞ OLDUĞUNUZ VE HALİ HAZIRDA SÜREN ÇALIŞMALARINDAN SÖZ EDEBİLİR MİYİZ?
KARABULUT: Buraya geldiğimde yaptığım çalışmalar çok ciddi ve yapılması gereken çalışmalar olduğunu düşündüğüm bir takım araştırma ve deneysel çalışmalardır. Şöyle söyleyeyim; yaklaşık 85 tane uluslararası yurt dışı yayınımız var yine bunun üzerinde çok ciddi akademik makalelerimiz var Türkçe ve İngilizce olmak üzere. Daha önce bir ‘Serbest Radikaller Antioksidanlar’ kitabım çıktı şimdi de ‘Yeni Sağlıklı Yaşamın Biyokimyasal Sırları’ adında bir kitabım daha çıktı. Konularım daha çok toplam kalite yönetimi çalışmalarından oluştu. Yaklaşık 2008-2006 yılında Doçent oldum. Doçent olduktan sonra Tıp Fakültesi alanında, Turgut Özal Tıp Merkezinin yönetim kalite sistemini konu alan çalışmalara başladım.
TUNÇ: AKADEMİK ÇALIŞMALAR DIŞINDA NE GİBİ ÇALIŞMALAR YAPIYORSUNUZ?
KARABULUT: Biliyorsunuz Malatya’da bir Kadem Malatya Temsilciliğini kurduk. Kadem Malatya Temsilciliğini üniversite ile ilgili yeni bir sürece gireceğim için yapılacak çalışmalara ışık tutsun diye Malatya kademdeki çalışmalar başka bir arkadaşa devrettim. Çünkü bizler kadınız, akademisyeniz burada yapacağım bir takım çalışmalar için tarafsızlık gereği var. Herkese kapımız açık tabi, bütünleştirici rol oynamamız gerektiğini, ekip ruhu ile çalışmak gerektiğini, hepimizin bu işte gerçekten insan olduğumuz gerçekliğinin farkına varmak gerekliliğini bilerek yola çıkıyoruz. Ama elbette ki biz vatanını ülkesini seven bölücülük yapmayan insanlarla birlikte çalışarak, bir yerde ortak akıl ve kalite standartlarında üreten ve paylaşan bir üniversite için çalışmak üzere bir ekip oluşturacağız ve yola öyle çıkacağız. Yine aynı zamanda bir Sivil Toplum Kuruluşu olan Beyaz Ay Derneğinin Başkanlığını yaptım. Beyaz Ay Derneği bir engelli derneği onlarla ilgili çalışmalar yaptık. Engellilerin topluma kazandırılması ile ilgili sosyal projeler yaptık. Üniversiteye entegrasyon nasıl olur, engelsiz bir ortamda nasıl yaşarlar bunları konuştuk daha sonra toplam kalitenin çalışmalarını yaptık.
TUNÇ: TURGUT ÖZAL TIP FAKÜLTESİ KALİTE ÇALIŞMALARINIZDAN SÖZ ETTİNİZ BİRAZ BUNU AÇAR MISINIZ?
KARABULUT: Turgut Özal tıp merkezi içerisinde yapar iken birçok eksiği gördük. Kalite alanında Turgut Özal Tıp Merkezi doğrusu gerek hastaya ulaşım gerek hasta şikayetlerinin kısaltılması, memnuniyetlerin arttırılması konusunda çeşitli çalışmalar yaptık. Memnuniyetin ölçülüp hastaların yeterince memnun ayrılmadığı konusunda, hasta şikayetlerinin bir an önce dinlenip onlara çözüm bulunması konusunda çalışmalar yaptık. Daha sonra belgelendirme çalışmalarımızı oldu ve akreditasyon konusunda Sağlık Bakanlığı akreditasyon sürecine gidildi farklı belgelendirmeler yapıldı, üniversite çapında yine kalite ile ilgili çalışmalar yaptık. Avrupa kalite ödülü ile ilgili bir proje yaptık. Akabinde tüm üniversitede konuya ilişkin tüm personele eğitimler verdik. Sonra bu anlamda Sağlık Meslek Yüksekokulu Müdürlüğü yaptım. Orada da Türkiye’de bir ilk olan evde hasta bakım bölümünü açtık. Biliyorsunuz yaşlı bakımı çok önemli, yine palyatif bakım çok önemli. Bugün Türkiye’de özellikle ameliyat sonrası uzun süre yatan hastaları olsun gerek kanser hastalarının uzun süre yatması olsun ciddi önemli özel bakım gerektiriyor bu tarz hizmetlerin arttırılması gerektiğine inanıyorum.
TUNÇ: BİZE BİRAZ KANSER ÜZERİNDEKİ ÇALIŞMALARINIZDAN SÖZ EDER MİSİNİZ?
KARABULUT: Tabi. Tüm bunları yaparken diğer taraftan da kanser konusunda çalışmalarım oldu. Kanserin tedavisi ile ilgili antioksidan bir takım maddeleri denedik. Önce kimyasalları denedik. Sonra acaba fitoterapi dediğimiz alan üzerinden gerek eczacı arkadaşlarım, bitkilerle çalışan arkadaşlarla kimyager arkadaşlarla ortak çalışmalar yaparak, yine kendi ürünümüz olan kayısı ve kayısı çekirdeğinden ekstra bir takım tedavi edici özelliği olan maddeleri elde edip, kanser üzerinde denedik. Uluslararası bir kongrede de bunu sunduk. Şöyle söyleyeyim kayısının ve kayısı çekirdeğinin kanser modeli oluşturulan deney hayvanları üzerinde ciddi bir baskılayıcı, kanser hücrelerini öldürücü ve hatta sağlığı arttırıcı özelliği olduğunu gördük. Burada tabi önlem amaçlı yenilmesi gerektiğini; hastalık olduktan sonra belli bir aşamayı geçtikten sonra değil de hastalık oluşmadan önlemini alarak tüketilmesi gerektiğini söyleyebiliriz. Sağlıklı beslenmeden geçiyor tabi sağlıklı mutlu ve huzurlu olmak oldukça önemli. Çünkü stres faktörü yaşamımızda çok önemli bir faktör.
TUNÇ: NASIL BU KADAR BÖLÜNEBİLİYORSUNUZ? AKADEMİSYENSİNİZ, ANNESİNİZ, AYNI ZAMANDA SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİ YÜRÜTÜYORSUNUZ.
KARABULUT: İşte burada yaptığınız işi sevmek çok önemli ben akademisyenliği çok severek yapıyorum. Ders çalışmaya gerekirse gece belirli bir saatten sonra başlıyorum. Yani çocuklarımı da çok seviyorum benim için dünyada bambaşka bir yerdedirler. Onların sosyal aktiviteleri işte dersleri ödevleri vesaireleri bittikten sonra akademik çalışmalarımı yapıyorum mesela. Öyle günler oldu ki; sabaha kadar oturdum. Tabi burada eşimin çok büyük bir desteği oldu. Ona çok teşekkür ediyorum. Çünkü çocukların yetiştirilmesinde eşinizin büyük rolü oluyor. Yoksa ben bir eş olarak, bir kadın olarak, bir akademisyen olarak yürütmekte çok zorlanabilirdim bunun için anlayışlı bir eşinizin olması gerekiyor en başta. Diğer yandan çocuklarım da artık alıştılar bu anlamda artık akademik yaşamı görüyorlar. Zorlukları görüyorlar ama bir yandan da güzelliklerini görüyorlar çocuklarım benim uğurböceklerim aslında ben öyle görüyorum.
TUNÇ: PEKİ, İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ BAŞARI ÇITASINI NASIL GÖRÜYOR VE DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
KARABULUT: İnönü üniversitesi ‘URAP’ (University ranking by academic performance) dediğimiz performans kriterlerine göre, 2010-2011 yılında dünyadaki sırası bin 132 iken, Türkiye’deki sırası 26 idi. 2015-2016 yılında ise dünyadaki sırası bin 462’ye Türkiye’deki sırası ise 52. sıraya geldi. Yaklaşık yüzde 100 oranında sıra düşüşü yaşadı. Diğer taraftan Webomatrix yani Web üzerinden aranma sıralamasında dünya sıralamasına baktığımızda yine 2005-2009’larda 11. sırada imişiz. 2009-2010’da dünyadaki sırası bin 213 iken, 2016’da Türkiye’de 45, dünyada bin 836 sırasına gerilemişiz. Yine Girişimci ve Yenilikçilik Üniversite endeksinde TÜBİTAK tarafından Türkiye’deki üniversitelerin girişimcilik ve yenilikçilik performanslarına göre; 2013-2014 ve 2015’te ilk 50’ye giremedik. Yine Avrupa standartlarına göre yine sıralamaya giremedik. Yine Times Higher Education (İngiliz Üniversite Değerlendirme Kuruluşu) sıralamasına baktığımızda İnönü Üniversitesi bir sıralamaya girememiştir.
TUNÇ: BU TAM OLARAK NEYİ GÖSTERİYOR?
KARABULUT: Bu şunu gösteriyor; elbette ki bir gayret var elbette ki emeği geçen insanlar var, gayret içerisinde herkes iyi niyetle yola çıkıyor ve çalışıyor. Ama üniversitenin kendi kalbinden çıkan insanların desteği ile daha güzel yere geleceğini aynı zamanda akademik kaliteye yoğunlaşılarak daha işler ortaya koyulabileceğini vurguluyor bu tablo. İşte nedir; uluslararası yaptığınız çalışmalar, yurtdışı bağlantılarınız öğrencilerinizin AKDS kriterlerini tutması, yine uluslararası hareketlilik çok önemli, sanayi ile yaptığınız iş birlikleri çok önemli, patent alan değil bir yerde patent satan üniversite olmanız çok önemli diyebiliriz. Ben, zaman içinde yapılacak birçok çalışmanın olduğuna, şimdiye kadar yapılmış çalışmalarla birlikte bundan sonraki çalışmalara ışık tutularak daha iyiye, daha güzele, daha birleştirici daha kaliteli bir üniversite için yola çıkacağımıza inanıyorum diyorum.
TUNÇ: İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İÇİN BU ANLAMDA NELER YAPILABİLİR?
KARABULUT: Çok güzel bir ekip var aslında İnönü Üniversitesinde ama belki insanların biraz motivasyona, morale ihtiyacı var sosyal yaşamın arttırılması gerekir, kültürel, sanatsal, spor alanlarında hep bir vesile olmalı. Gençleri sosyal anlamda desteklemek lazım yeri geldiğinde maçlarına gidip izlemek destek olmak lazım veya bir tiyatro yaptıklarında desteklemek lazım motive etmek lazım bunların hepsi üniversiteye tercih edilebilirlilik noktasında katkı sağlayan artı puan getiren unsurlardır. Bu faaliyetlerin arttırılması aynı zamanda yeni istihdam olanaklarını sağlar. Bir takım mekânsal değişikliklerle ufak tefek dokunuşlarla belki o alanda iş bulunabilirlilği, istihdamı arttıracaktır. Bunlar güç ve enerji verecektir gençlerimize. Yine benim çok fazla üzerinde durduğum Kanser Araştırma Merkezi, yükseköğretimde tematik alan dediğimiz alanların önemi çok fazla bu alanda da yapılacak çalışmaların çok ciddi katkısı var.
TUNÇ: KADIN AKADEMİSYEN TABLOSUNU ÜLKEMİZDE VE MALATYA YERELİNDE NASIL GÖRÜYORSUNUZ?
KARABULUT: Bir kadın akademisyen olarak, gerçekten Türkiye’de ve dünyada kadın akademisyen ortalamasına baktığımızda yüzde 30’larda bir rakam karşımıza çıkıyor. Fakat önceki yıllara göre kıyasladığımızda bu oran yaklaşık yüzde 100 artmış durumda. Ama son 12 yılda kadın akademisyen oranı arttı. Şöyle de bir gerçek var kendi üniversitemizde kadın akademisyen oranı oldukça düşük. Yani, yüzde 15-20’lerde diğer taraftan profesör ve yardımcı doçent oranlarına baktığımızda profesör kadın oranı yüzde 9’larda iken yardımcı doçent oranı yüzde 15’lerde. Bu demek oluyor ki; yardımcı doçentlikten profesörlüğe yükselirken bir ‘Cam tavanı’ sendromu ile karşılaşıyor kadınlarımız.
TUNÇ: NEDİR BU KADINLARIN KARŞILAŞTIĞI ‘CAM TAVAN’ SENDROMU?
KARABULUT: Bu sendromu bahsettiğim duruma uyarlayarak şöyle söyleyelim; burada bazı kişiler, bir engelleme, bir mücadele, bir belki de mobing unsuru ile karşılaşma, belki iş-aile dengesini kuramama, belki yeri geldiğinde ilerlemenizde bir takım ‘ya işte kadınsın işine bak’ gibi bir bakış açısı ile karşılaşıyor olabilir. O anlamda zorlanıyoruz kadınlar olarak. Bunun yanında ayrıca Doçentlik sınavı çok zor bir sınav aslında, bir iki yılınızı sınavlara harcıyorsunuz. Ve doçentlik sınavının sürecinde anlayışlı bir eş anlayışlı bir aile ortamı, düzenli ve sağlıklı bir yaşama ihtiyacınız var tabi bunların yanında kesinlikle akademisyenliği sevmemiz lazım. Yine doktora yaparken, erkek arkadaşlarımızın da kadınlara biraz daha anlayışlı davranmasını bekleriz. Çünkü onları bir kadın, bir anne, bir kardeş hem de kendi kızları gibi düşünmeleri gerekiyor bu neslin devamı için kadınların desteklenmesi gerekiyor. Kadınların gerek akademik dünyadaki yöneticilikleri olsun gerekse diğer alandaki yöneticilikleri biraz daha desteklenerek kadın elinin değdiği yerin belki de biraz daha farklı bir şefkat farklı bir estetik ve farklı bir bakış açısı ile düzenlendiğini görmek lazım diye düşünüyorum.
TUNÇ: BU BİR KADIN/ERKEK ÇEKİŞMESİ DEĞİL SANIRIM?
KARABULUT: Biz tabi ki burada kadın erkek kavgası yapmıyoruz. Bizim söyleyeceğim şey toplumsal cinsiyet adaleti dediğimiz, bir vurgu var burada. Birbirimize eş değer olduğumuzu, nasıl eşdeğer; bir takım rolleri üstlenirken ve bu rolleri paylaşırken elbette ki birbirimize ihtiyacımız vardır diyoruz. Birbirini tamamlayıcılık rolü söz konusu. Yoksa kadın iki kat daha fazla çalışmak zorunda kalıyor. Bu işi görevi paylaşırsanız gerek işte, gerek evde gerek dışarda gerek çocuklarınızla olan paylaşımlarınızda yaptığınız çalışmalara da motive oluyorsunuz. Eğer bütünleyici tamamlayıcı rolden, birbirimize olan ihtiyacı iyi bilmekten kadına saygıdan, kadının bulunduğu ortamı güzelleştireceğinden, bu inançtan yola çıkarsanız sorun kalmaz. Burada da yine güzelleştirmeden kasıt estetik değil, bu manevi güzelliktir. Nasıldır; biraz daha nezaket getirir kadın biraz daha farklı bakış katar. Hani bir evi eşyalarla donatırsınız da bir çiçek o odaya farklı bir renk katar ve tamamlayıcı olur bu bir bütünün parçası olmaktır işte. Bir yerde de bazı görülemeyen erkek arkadaşlarımızda da bu oluyor mesai arkadaşlarımızın bazen göremediğini biz kadınlar görüyoruz bizim göremediğimizi ise onlar görüyor bu tamamlayıcılıktır. Kadınların çalışma hayatında bir yerlere gelişini artık kabullenmek birlikte çalışmaktan mutluluk duymak onların da katkılarına destek olmanın gerekliliğine inanıyorum. Çünkü geçmişe de gittiğimiz de kadınlar var; Osmanlıya yada öncesine gidin kadınlar gerçekten değer verilen hatta öyle dönemler var ki tamamen yöneten kadınlar var. İşte Hazreti Hatice, Hazreti Aişe annemiz vardır. Yine sultanlar vardır. Baciyani Rumlar, yine ilk kadın hareketini başlatan Nezihe Muhittin gibi isimler vardır bunlar hep apayrı güzellikler.
TUNÇ: SON OLARAK ÜNİVERSİTEDE KALİTEYİ ARTTIRMAK ADINA NE GİBİ ÇALIŞMALAR ORTAYA KOYMAK GEREKİR?
KARABULUT: Bizlerin dediğim gibi cesur, çalışkan, başarılı ve akademik kaliteyi arttıracak; öğrencilerin de mutlu, huzurlu bir üniversite, özellikle kız öğrencilerimizin güvenle ulaşımını sağladığı, sosyal ortamların oldukça fazla olduğu, huzur ortamının olduğu, birleştirici bir ortamın olduğu, birleştirici, herkesin barış içinde yaşayabileceği bir ortam oluşturmak gerekiyor.
TUNÇ: BU KAPSAMDA, BU YIL OKULDAN UZAKLAŞTIRILAN ÖĞRENCİLERE İLİŞKİN NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
KARABULUT: Sosyal ortam olduğu zaman insanları motive ettiğinizde; kültürel akademik ve gençlerimiz kendini deşarj ettiği zaman bir sinema, tiyatro, dağcılık topluluğudur bu toplulukların desteklenmesini, onların kendini mutlu hissetmesini sağladığınızda bu tür olayların da engellenebileceğini düşünüyoruz. Tabi ki şehitlerimizi de anarak terörün her türlüsünü lanetliyoruz.