Bir topluluğa benzeyen onlardan olmuş olur anlamında Allah Resulünden gelen bir rivayet var.
Ev, sokak, iş, sosyal hayatımızda kime benzemiş isek onlardan olmuş oluruz, desek hangi oranda meseleyi bütün yönleriyle kavrarız dersiniz.
Mesela namaz Müslüman olmanın bir işareti peki yalan, kibir, aşağılamak, iftira, ötekileştirmek, kin ile gündemi yoğurmak öyle mi, değil! Bir insan hem namaz kılıyor ve saydığımız diğer özellikleri de yaşıyor ve yaşatıyorsa kimlerden olmuş olur? Dikkat ederseniz ağzı başka yerde, gözü başka, kulağı başka bir hilkat garibesi çıkıyor ortaya… Yani böyle bir hal iyi bir hal değil ve “bizi” yansıtmıyor. Ve aslında giderek savruluyoruz.
Mesela maun suresi “vay onlara ki namazlarında gaflet içindedirler” diyor ve ağlayarak okuyor kimimiz. Sonra ne yapıyoruz, peygamberin nasıl aç yaşadığını, yatağının nasıl hasırdan oluşuğunu ve bunları neredeyse “fakirliğin kerametine” delil getirerek anlatırken, milyon dolarlık özel uçaklarla gezip, selfi çekiyor, arkadaşımıza gönderiyor, gariban insanları “cennet köşkleri” hayaliyle işlerimizde çalıştırabiliyoruz. Sünnet olan peygamberin siyerini anlatıp ağlamak mı yoksa “onda sizin için güzel örnekler var” diyen ayeti dinleyerek, onun hayat anlayışını yaşatmak mı? Siyer anlatıp ağlarken, başka siretleri yaşatmak ile O’na benzemiş olur muyuz?
İyi de kime bezemiş olduk?
Temizlik imandandır rivayetini okumak ile Allah Resulünden bir ifadeyi hatırlamış oluruz, doğru, iyi de sokakları, çevremizi, atmosferi kirletirken bu hadisi nereye yerleştiriyoruz? Çevre bilinci olmayan bir kişi bu hadisi okuduğu kadar okusun, doğru bir istikamet üzere olabilir mi?
Su kaynaklarımız sınırlı, kapalı sulama teknikleri geliştirmek diye bir düşüncemiz yok, abdest alırken mesela bir duş alacak su kadar su tüketiyoruz veya duş almak için eskilerin yaptığı gibi bir kapta su ısıtmak yerine musluğu sonuna kadar açıp sıcak suyun gelmesini bekliyoruz, litrelerce su boşa akıyor. Şimdi bu durumda kime bezemiş olduk? “Bir nehirde bile abdest alırken, suyu israf etmeyin” diyene benzemiş olur muyuz mesela?
Diliniz varıyorsa söyleyin!
Aldatan bizden değildir diyor Allah’ın Resulü, o halde kimlerdendir?
Merhamet etmeyen bizden değildir diyene mi benziyor yaşantımız yoksa başkasına mı?
Hani birde iddialarımız var; biz haktan yanayız. Hak nedir mesela? Birine dilimize geldiği gibi en galiz şekilde hakaret etmek hak mıdır? Bir başka kardeşiyle alay etmek hak mıdır?
Şehrin kaynaklarından kendisine ayrıcalıklar üretmek, kamunun kaynaklarını pervasızca kullanmak hak mıdır? Bunları yaparken, hep daha fazlasına layık kişiymiş rolünde bulunmak hak mıdır?
Sahi kime benzemeye başladık?
Allah’ın kitapta belirttiği iyi özellikleriyle ve Allah Resulünün örnek kişiliğiyle ete kemiğe bürünmesi gereken insana benzediğimizi söyleyebilir miyiz?
Birine öfkelendik mesela, öfkeyle hareket ettik ve birilerine karşı olmadık şeyler söyledik ve bunları yaparken, öfke şeytandandır diyenin sözüne kulak vermedik, kulak ardı ettik. Böyle yapınca, öfke şeytandandır diyene mi benzemiş oluruz, başkasına mı?
Sağ elin verdiğinden sol elin haberi olmamalı anlayışı yerine verdiklerimizle övünmeye, başkalarını kendimizle kıyaslayıp aşağılamaya başladık, kime benzeriz o zaman?
Kıyasımızı yaparken, başkalarını suçlamak yerine, aynada kendimize bakalım, kendi pespayeliğimizi görelim, paramızın, makamlarımızın bizi “adam” yapmayacağını bilelim. Ve “adamlık yoksa bütün kimlikler sahtedir” diyerek kendimize gelelim.