Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türkiye'nin birçok bölgesinde sağlık hizmetleri yetersizdi. Ancak Malatya ve Adıyaman’da işler daha da kötüydü. Bölgede hijyen koşulları yok denecek kadar az, temiz suya erişim sınırlıydı. Ve bu ortamda ortaya çıkan bir mikrop, yıllarca kabus oldu: Chlamydia trachomatis bakterisi…

Halk arasında “körlük hastalığı” olarak anılan trahom, yalnızca bir göz iltihabı değil, sosyal bir felaketti. Adıyaman’da hastalığın yaygınlığı öyle boyutlara ulaşmıştı ki, şehir bir dönem alaylı bir şekilde “Körler Memleketi” olarak anılmıştı.

Türkiye'nin ilk arboretumu 66 tür ağaca ev sahipliği yapıyor
Türkiye'nin ilk arboretumu 66 tür ağaca ev sahipliği yapıyor
İçeriği Görüntüle

Trahomun ilk belirtileri masumdu. Gözde kaşınma, kızarıklık, çapaklanma... Ardından ışığa bakamaz hale gelinir, göz kapakları şişerdi. Ancak asıl tehdit sessizdi. Gözde başlayan bu enfeksiyon zamanla korneayı tahrip eder, iz bırakır ve kalıcı körlüğe neden olurdu.

Bir ailede birkaç kişi kör olduğunda bu artık “kader” sayılırdı. Hastalık bulaşıcıydı. Ortak kullanılan havlular, kirli eller, sinekler, hatta bir tokalaşma… Trahom için yeterliydi. Yayılma hızı ateş gibi; tedavi ise neredeyse yoktu.

Trahom sadece gözleri değil hayatları da kararttı. Eğitim göremeyen çocuklar, iş yapamayan yetişkinler, yardım bekleyen yaşlılar… Özellikle kırsal bölgelerde, hastalığın izleri her hanede hissediliyordu. Malatya’nın Arapgir ve Doğanşehir ilçeleri ile Adıyaman’ın Kahta ve Besni yörelerinde hastalık o kadar yaygındı ki, doktorların çoğu sadece göz hastalıklarıyla uğraşır hale gelmişti.

Bugün trahom, Türkiye’de neredeyse tamamen yok edildi. Sağlık kampanyaları, eğitim, hijyen koşullarının iyileştirilmesi ve antibiyotik tedavisiyle bu hastalık tarihin tozlu raflarına kaldırıldı. Ancak geçmişin bu karanlık dönemi, Malatya ve Adıyaman halkının hafızasında hala canlı…

Kaynak: Haber Merkezi