Yıl 2 Şubat 1969… ismi meçhul olan Alman bir kadın, büyük aşk yaşadığı ancak sonrasında ayrıldığı Türk sevgilisine hem aşk hem de sitem dolu bir mektup yazar. İçinde resmi, saçından bir tel ve dudak izinin de yer aldığı mektubu, bir makara teybinin altına koyarak Türkiye’ye gönderir.

Ama gelin görün ki o mektup hiç açılmaz. Almanya’dan gelen makara teyp hiç kullanılmaz ve bir köşede kalır yıllarca. Alman kadının 2 Şubat 1969 yılında Türk Mehmet’e yazdığı ayrılık mektubu da yarım asır müzik kutusunun içerisinde gün yüzüne çıkmayı bekledi.

Aşkını ve ayrılıktan dolayı duyduğu acıyı cümlelere döken ve arasına eklediği şiirle yaşadığı ayrılık acısını anlatan Alman kadının o mektubu önce bir eskici, sonra antikacının eline geçti ama kimse fark etmedi. Ta ki Malatya’ya gelene kadar…

Sanat Sokağı’nda plakçılık yapan Yıldıray Akçer, Alman kadının 2 Şubat 1969 yılında Türk Mehmet’e yazdığı ayrılık mektubunun içine konulduğu makara teybi alır ve Malatya’ya getirir. Cihaz üzerinde yaptığı kontrolde o mektubu bulur. Önce bir anlam veremez ama mektubun içerisinden çıkanlar onu çok şaşırtır.

Mektubun ne olduğunu anlamak için harekete geçer ve o mektup tercüme için Almanya’ya geri gider. Mektubun tercümesinde ise derin bir aşkın ardından yaşanan ayrılık çıkar.

Plakçıya gelenlerin büyük ilgisini çeken mektubun yanı sıra kâğıtta dudak izi, ilişikte bir tutam saç ve meçhul kadının fotoğrafı da yer alıyor. O mektup, kadının fotoğrafı ve saçı plakçıyı ziyaret edenleri hem şaşırtıyor hem de duygulandırıyor.

Son busesini mektuba iliştiren kadın şunları yazdı:

“Neden benim canımı yaktın. Hiç mi korkun yoktu yaptıklarından? Sen beni çok yanlış anladın. Üzülüyorum senin benden ayrılmana. Seçtiğin yolda sana bol şans diliyorum. Sana mutlu bir yaşam diliyorum.”
“Sevgili Mehmet, bugün sana verdiğim sözü tutuyorum. Sana eski resmimi gönderiyorum. Ne yazık ki eski resimler, sakın darılma yıllar geçiyor. İkimizde ne yazık ki yaşlanıyoruz.”

Mektubun köşesine iliştirilen şiir ise şöyle:

“En büyük şansın, şansları yok. En derin acının sesi yok. Bunların ikisi de aynada sessizce birleşiyor. Gözlerde dolmuş olan gözyaşları çözülmeye başlıyor.”

Muhabir: Seher Akbalık