Sayın Hocam; Sizinle Kale Otelinin açılışına ilişkin yapacağınız basın toplantısı öncesi Baraj Gölü kıyısında şehrimize ait sohbet ettiğimiz gün hala hafızalarımda. Ya da geçmişte yaptığımız televizyon programları gibi bir araya gelir, kentimize ilişkin aykırı sorularımızı hiç çekinmeden cevaplayacağınızı bilenlerdenim.
24 Aralık 2015 günü Ramada (Altın Kayısı) otelinde, Üniversitemiz İletişim Bölümü tarafından hazırlanan ‘’Şehirler ve İmajlar’’ çalışması kapsamında düzenlenen, sizin de hazır bulunduğunuz toplantıda, Malatya’mız kurumlarının zihniyetlerine ilişkin bulunduğunuz bazı tespitleri, 25 Aralık 2015’ günkü medyamızdaki haberlerden öğrenmiş bulunmaktayım. Bu notlardan bazı alıntıları aktarıp bazı tespitler yaparak, tam da sizin söylediğiniz gibi, bir köşe yazarı olarak değil, bir Malatyalı, hem de 78 sekiz yıllık yaşam törpüsünü Asbuzu bağlarının böğründe sürdüren biri olarak, düşüncelerimi sizlerle paylaşarak, buradan tarihe birlikte iki samimi hemşeri olarak not düşmek istiyorum. Yılların Hocalık bilgi birikimine eklenmiş, yedi buçuk yıllık Rektörlük tecrübelerinizle birlikte, bir söyleşi içinde bana not düşer iletirseniz, ben de bu sütunlardan, hemşerilerimizin gelecek tarihi tanıklıklarına ileterek, yalınız bugün için değil, hemşerilerimizin geleceğine ait de, bu kentin hemşerileri olarak bir not düşmüş oluruz diye düşünüyorum.
Sayın Hocam, şehrimiz medyası şu sözlerinizi; ‘’ Bir üniversite rektörü olarak değil bir Malatyalı olarak şunu üzülerek söylüyorum: Malatya’da belli kurumları temsil eden kişilerin kurumsal sorumluluktan çok, grupsal sorumluluğu öne çıkaran bir tuttum sergiliyorlar. Çoğu arkadaşımız hala dernekçilik kafasıyla hareket ediyorlar. Bir derneğin sivil toplumdaki yeri bellidir ama devletin bir kurumunun yöneticiliğini aldığınızda artık o dernekçi kafayla hareket edemezsiniz. Hizipçi, grupçu kafayla da hizmet edemezsiniz. Ulusal ve evrensel düşünmek zorundasınız. Malatya’nın bunları tartışması gerekiyor. Malatya’nın her alanda saygın, şehrin önünü açacak insanlara bu görevi tevdi etmesi gerekir. Birileri ‘biz size şunu tayin ettik’ diyorlar, biz de ‘eyvallah’ diyoruz. Bu tayin edilen insanlar ne kadar bizi temsil edebiliyorlar?’’
Tarihe tanıklık etsin diye not düştünüz. Elbette epeyi sözleriniz var. Şu cümlenizi de not düşerek yazıma öyle devam edeyim.
‘’ Çünkü biz, böyle itaat eden bir toplum düzeyindeyiz.’’
Sayın Hocam, kentimizin seçilmiş ve kurumların başına gelen insanlara bu görevler tevdi edilirken, saygın, şehrin önünü açacak insanlara verilmesi gerekir diyor, ancak böylesi bir atamaları olumluyorsunuz. Diğer yandan da, bu makamlara tayinle değil seçimle gelmelerini istiyor ve bu duruma itirazlarınızı dile getirerek, bu makamlara atanmaları yanlış buluyorsunuz. Yukarıdaki sözlerinizden ve eleştirilerinizden ben bunları anlıyorum. Sözlerinizden ben bu yorumu çıkarsadım. Yanlış anladıysam düzeltmenizi istirham ediyorum.
Eğer burada tümüyle bir zihniyet yanlışlığından bahsediyorsanız, buna tümüyle katıldığımı ben de ifade etmek istiyorum. Evet, her düzeyde bir ‘’zihniyet’’ yanlışlığımız var ve bu bütün kurumlarımıza yıllardır sinmiş bir hastalığın ifadesidir. Yalnız şehrimizin değil ülkemizin yıllardır yakalanmış hastalığı olduğunu da ayrıca belirtmek istiyorum. Öncelikle hep beraber bu hastalığın teşhisini koymak, sonrada bu hastalığın nasıl tedavi edileceğini bulmak durumundayız. Bu şehri bu ülkeyi seven insanlar olarak yazan çizen insanlara öncelikle düşen bir görev olduğunu da ayrıca belirtmek istiyorum.
Evet, bu bizlere ait, yine bizim bir ‘’zihniyet’’ sorunumuz.
Bu tespitleriniz, Üniversitemizin şehrimize ait ‘Sosyo-Ekonomik, Sosyo Kültürel araştırmalar sonucunda elde edilmiş bulgulara dayanıyorsa, işimiz biraz daha kolaylaşıyor. Hastalık, bilimsel bulgulara dayanarak teşhis’ edilmiş demektir. Burada hastalığın tedavisine iş kalıyor ki, o da teşhisi koyan ’bilimsel’ kurumun, biz Malatyalı hemşerilerine yol göstericiliği ile çözülmesi gerekir diye düşünüyorum.. Elbette işimiz zor. Zor olmasına zor ama yine de bu zorluğu aşmanın yolu, bu tespiti yapan bilimsel kurumun yol göstericiliğinde olmayacaksa, kimden olacak?
Epeyi zamandır bekliyorum. Bu söyleminize (önermenize) atanmış ve seçilmiş üst düzey kurumlarımız başta olmak üzere, önemli meslek ve sivil toplum kuruluşlarımızın sayın başkan ve yöneticilerinden, aynı zamanda üniversitemizin sayın hocalarımızdan ne bir ses, ne de bir seda veren oldu.
Adlarını zikretmeden söylediğiniz sözlerle kimlere gönderme yaptığınızı bilecek kadar şehrimi tanıdığımı, en azından söyleyebilirim. Adlarını vermeden zikrettiğiniz bu kurumların sayın yönetici ve başkanları kabullendiler mi? Zannetmiyorum. ‘Malatya’nın bunları tartışması gerekiyor’ diyorsunuz. İzlediğim kadarıyla bu güne kadar tartışmaya girenleri görmedim veya ben atlamış olabilirim. Her ne kadar Üniversitemizin yol göstericiliğine başat olarak ihtiyacımız varsa da, kurumlarımızın üst düzey yöneticilerinden ve şehrimizin seçilmiş insanlarımızın bu yöndeki katkılarını beklemek de, en doğal hakkımız olduğunu düşünüyorum.
O zaman bu kentin sakini değil, sahibi olarak istediğiniz bu tartışmanın bir ucundan tutarak, şehrim adına izninizle sahiplenmek istiyorum. Aynı zamanda bu tartışmayı, Malatya’mın tarihinin geleceğine not olarak düşmek istiyorum.
Yalnız bir not olarak kayıtlara bırakmaktansa; hem kayıtlara; hem de İnönü Üniversitemizin en üst düzey bir yöneticisi olarak size, aynı zamanda disiplinler arası saygın dekanlarımıza, bilim adamlarımıza buradan bir çağrı da yapmak istiyorum.
Sorunlarımızın tespitinin yapılmasını, aynı zaman da sorunlarımızın kaynağının yol göstericiliğini, bilimin yuvası olarak üniversitemizin saygın hocaları yapmayacak, çözüm üretmeyecekse, kim üretecek? Bizleri, bilimin yol göstericiliği ile irşad edip aydınlatmayacaklarsa, kim veya kimler aydınlatacak?
Yılardır Şehrimin sorunlarını köşe yazılarımdan o kadar yüksek sesle dillendirmeye çalıştım ki, bu sese üniversitemiz disiplinler arası bölümlerinin hiç birinin yöneticisinden, hem kurum olarak, hem de bilim üreten insanlar olarak cevap alamadığımı da, ayrıca buradan üzülerek ifade etmek istiyorum.
Bunları gelecek yazılarımda somut örnekleriyle, dillendirmeye çalışacağım.