Bir masalsa yaşadığımız, hüznün doruğuna geldik. Savaş canavarı yuttukça yutuyor insanları. Terör beri taraftan huzuru kovalıyor. Ülkemizde bazı ihanet damgalı zihinler huzursuzluğa alkış tutuyor. Huzurun battığı taraflar, muhalefet aklıyla kötülük aklını karıştırarak ülkenin yoluna dikenler döşüyor.
Aklım ve yüreğimle baş başa kalıyorum.
Bir yanım diyor ki; Suriye konusunda çuvalladık. Attığımız adımlar ülkeyi karanlığa sürükledi ve sürüklüyor. Çıkış yolu belirsiz.
Bir tanım da diyor ki; iyi de satrançta son hamleler yapılmadı, hangi adım neyi getirecek henüz net değil ve kötü oynayan biz miyiz yoksa karşımızdaki oyuncular mı, göreceğiz. Bir de gizli oyuncular var, gizli eller, rakibin eli kendi eli değil, yenersek kimi yeneceğimiz, yenilirsek kime yenileceğimiz belli değil. Aslında rakibimizi tam olarak bilmiyoruz.
Gülüyor bir yanım; satrançta oyuncuları tanımıyorsak, hamleleri nasıl ve neye göre yapacağız. Yoksa tanıyoruz da ondan mı “çuvalladık” diyoruz.
Kızıyor bir yanım; ülke içinde, karşımıza öyle kişiler çıkıyor ki, her biri “bu iş bizden sorulur” diyor ve şaşırıyoruz. Muhatap kim, biz satrancı kimle oynuyoruz? “Bu işten benden sorulur” diyen kaç kişi var?
Ayrıca…
Hani müttefiklerimiz vardı?
Paris’e koştuğumuzda orada bütün AB ülkelerini gördük. Ülkemizde Paris’te ölenler için saygıya durduk. Ankara’da ikinci bomba patladı ve Paris Ankara için saygıya durmadığı gibi sadece “top atışlarını durdurun” diye seslendi.
Hani kitabımız “onlardan dost olmaz” dediğinde bazıları “bu kitap sizi düşmanlığa yönlendiriyor” diyordu da biz; “hayır, kitap bize diyor ki; siz onlara dostluk gösterirsiniz, bunda beis yok amma onlar size asla dost olmaz, sadece öyle görünür” diyorduk. Yaşadıklarımız bir tefsir. Lakin biz her zaman dostluk sanatını en iyi şekilde geliştirip, düşmanlık oyununu oynayanlara karşı hep uyanık olacağız. Hatta bir kısmı bize dost gibi görünecek.
Bir yanım isyan ediyor:
Suriye’de ve ülkemizde ayrıca tüm göç yollarında trajedi var.
İran ve Rusya işbirliğini güçlendirirken ve bu işbirliğiyle, Lübnan ve Yemen gibi bölgelere de müdahaleyi planlarken, bizim stratejik ortaklarımızdan ses yok. Ses çıkmadığı gibi, Amerika ile yapılan görüşmelerde, bir metin üzerinde anlaşmaya varılmışken, Amerika basına tamamen farklı bir metin servis ediyor. Kısacası bizim stratejik ortaklar bizi kolaylıkla satarken, İran stratejik ortak olarak benimsediği Rusya ile yeni işgal planları yapıyor.
Demek ki, bizim dış politikamızda bir problem var ve bu problemin sebepleri üzerinde durmak gerekiyor.
Bu fikre itiraz ediyor bir yanım:
Trajedi büyük olabilir. İran ve Rusya yeni hesaplar yapabilir. Amerika içinden bir ekip Türkiye aleyhine yol alabilir. Bütün bunlar ülkemizin plansız hareket ettiğini göstermediği gibi, alternatif planlarının olmadığını da göstermez.
Birileri buna “aşırı bir iyi niyet” diye bakabilir ama Suriye uzun bir planın parçası, atılacak adımlar temkinle atılıyor. Yani, göreceksin, yeni bir hamle gelecek ve bu hamleyi ülkemizin stratejik ortakları da destekleyecek. Hele ki, PKK ve PYD’nin Rusya sevdası gündeme gelmişken… İran özellikle “Goran” hareketi üzerinden Barzani’yi yemeye çalışırken… Hele ki, İranlı yetkili ağızlardan “Rusya ile birlikte Yemen’e müdahale” sinyalleri verilirken…
İyi niyet mi?
Olayların okunmasının zorluğunun getirdiği bir sonuç mu?
Belki kafa karışıklığı, belki umutların tükenişinin getirdiği tepkiler…
Aslında bütün tarafların kafası karışık…
Dünyanın Suriye politikası bir kafa karışıklığı gösterisi… Kafası karışık olmayan bir ülke varsa o da İran, yüz binlerce Müslüman ölse de “Suriye’den vazgeçmem” diyor.
Vazgeçer mi, vazgeçirilir mi bilemem ama bana öyle geliyor ki, henüz atmadığımız veya hendek ihanetiyle uğraşmak zorunda bırakılarak atamadığımız adımlarımız var.
Tek dileğim daha fazla insan ölmeden, daha fazla kan akmadan, Suriye meselesinin bölgenin ve bölge insanının faydasına sona ermesi…
Bu dileklerimle birlikte, yeni ihanet kapılarına karşı da uyanık olmamız lazım geldiğini düşünüyorum.