Korku-umut duygularındaki denge, beyni ve dolayısıyla tüm bedeni etkilemektedir. Bu denkleme göre; korku arttıkça durum kötü, umut arttıkça durum iyileşir

Hayatımız, iniş ve çıkışlarla dolu karmaşık bir süreçtir. Bu süreç içerisinde çeşitli ve güçlü duygularla karşı karşıya kalırız. İnsan doğası, hoşlanma, beğenme ve zevk alma gibi duygulara odaklıdır. İnsanoğlu arzu ve isteklerinin peşinden koşar, onları elde etmek ister. Kendini de güvende hissetmek ister.

Doğaya Salınan Geyikler Mahallede! Vatandaşlar Gördüklerine İnanamadı
Doğaya Salınan Geyikler Mahallede! Vatandaşlar Gördüklerine İnanamadı
İçeriği Görüntüle

Geleceğimizin iyi olmasını arzularız. İşte tam da bu noktada korku devreye girer. Çoğu zaman, korkularımız arzuladığımız şeylerin gerçekleşmemesi endişesinden kaynaklanır. Geleceğe dair belirsizlikler, bizi bilinmeyene karşı tedirgin eder. Bu tedirginlik, hayatımızı yaşanmaz bir hale getirebilir.

Çocukluk korkularımızdan yetişkinlik korkularımıza kadar korkularımızın çoğu öğrenilmiştir. İnsanoğlu sürekli korkuyla yaşayamaz. Sürekli bir gerilim ve endişe hali, hayatı kâbusa çevirir. Hayatı anlamaya çalışarak bu korkulardan uzaklaşabiliriz. Umutsuzluğa kapıldığımızda, bizi motive edecek, güç verecek ve yolumuzu aydınlatacak bir amaca ihtiyacımız vardır. Bu amaç, bize ışık tutmalı ve ilerlememiz için gerekli enerjiyi sağlamalıdır. Ancak amaçsız bir hayat, anlamsız bir hayattır.

Umutsuzluk ve kopukluk hissi, özellikle gençler arasında büyük bir sorun haline gelmiştir... Yazının devamı için tıklayınız...

Kaynak: Haber Merkezi