Halkımızın çok yalın, çok sade ‘Allah devletimize, milletimize zeval vermesin’ özdeyişi ile bizlere çok, çok önemli, tarihten damıtılarak, yaşanmışlığından gelmiş özlü bir sözlü anlatımıyla, yapmamız gerekeni bir cümle içinde özetliyor.
Bir ol. Beraber ol. Birlikte ‘Devletine Sahip ol.’ Demiş. Daha ne desin?
Devletlerin olmadığı, devletlerinin dağıldığı yerde, ne mülkün, ne adaletin, ne namusun kalmadığını, devletlerin ve devletlerinin tarih sahnesinden nasıl yok olduğunu, tarihten getirdiği derslerle, bunu zihniyetine nakış gibi işlemiş. Irak, Suriye dibinin, dibinde. Gözünün önünde. Gördüğü ve içinde yaşadığı olayların tanığı. ‘Allah devletimize milletimize zeval vermesin’ demiş. Daha ne desin.
15 Temmuz 2016 Fetullah Terör Örgütünün ‘Emperyal Devlet Kalkışmasına’ tankların önüne atılarak, göğsünü hain kurşunlara siper ederek bu anlayışını, bu duruşunu sergilemiştir.
Halkımız ‘Allah milletimize zeval vermesin’ demekle; insanların topluluklar içerisinde toplandığını, her topluluğun bir coğrafya mekânının olduğunu, ayrı ayrı mekânlarda oturan toplulukların ayrı mekânlarının olduğu gibi, her birinin ayrı bir ‘milletler kümesi, birliği’ oluşturduklarını, bu milletlerin de ayrı ayrı bir devletlerinin olduğunu biliyor. Halkımız şunu da biliyor. Aynı mekânı paylaştığı milletinin ayrı ayrı (inançlardan, kimliklerden) unsurlardan binlerce yılı delerek birbirlerini var ettiklerini. Birbirlerinin inançlarını, dillerini yok saydıklarında, ya da yaşamalarına izin vermediklerinde, milletlerinin dağıldığını. Milletlerinin dağılması sonucu, devletlerinin de sonunun geldiğini, yok olan onlarca devletlerinin simgelerini, bir bayrağın üzerine 16 yıldızı işleyerek, ben bu acıları tarihimin derinliklerinde yaşayarak bu günlere geldim diyor. Bu acıyı bir daha milletimizle birlikte yaşamak istemiyorum. Kimseler bizleri inançlarımızdan, kimliklerimizden dolayı ayrı bir yere düşüremez diyorlar. Ve onun için ‘’BİR OLALIM; DİRİ OLALIM, HEP BİRLİKTE TÜRKİYE’ olalım diye, salonlarda binlerle, alanlarda milyonlarca, halkımız bu sesi hep birlikte haykırdı, hala haykırıyor. Bu haykırıştır ki, Feto terör örgütünün tanklarına, kurşunlarına, uçaklarına, halkımız tek bir ses, tek bir yürek olara ‘Allah devletimize, milletimize zeval’ vermesin diyerek, bu terör örgütlerine geçit vermedi, vermeyecek.
Sıradan yurdum insanları, bir hastanede hastasının sağlığına kavuşması, vergi dairesinde bir işinin görülmesi, çocuğunun sınıfını geçip derslerinde başarı göstermesi, maaşına ve ücretine zam yapılması, açıkçası; kamu hizmetlerinin kendisine çok cüzi miktarda olsa dahi, olumlu bir şekilde yansımasından mutlu oluyor, hemen ‘Allah devletimize zeval vermesin’ diyor. Bazıları önemsemez ama bu yurdumun insanlarının önemli bir hasleti. Bizler devletin kamu hizmetlerinin görülmesinde yasama, yürütme, yargının bütünlüğünün ‘devlet’ anlamına geldiğini yazar, çizer, söyleriz. Halkımız bunu günlük yaşamının içerisinde yaşayarak görür, hisseder. Yaşamındaki bir aksaklığın devletin zafiyetinden kaynaklandığının farkına varır.
Halkımız devletin zafiyetinin ilk farkına vardığı yıllar 1950 seçimleri ile olmuştur. İlk seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisinin devleti yönetme biçiminden, kendisine getirdiği hizmetlerden, memnun olmamış, 1950 yılındaki ilk girdiği demokratik seçimde CHP’yi yönetimden uzaklaştırmış, yerine Demokrat Partiyi getirmiştir.
1950 yılındaki ilk demokratik seçimler ile birlikte halkımız, oyunun gücünün de ayrıca farkına varmış, kendine hizmet getirenlere, devletini iyi yönetenlerinin yanında olmuş, hele hele ihtilalları, darbeleri cuntaları, muhtıraları yapanlara karşı durmuş, ihtilalı, darbeleri yapanların yanında yer alanları da, oyu ile cezalandırmıştır.
Bu 15 Temmuz 2106 kalkışmasının bugüne kadar yapılan darbeler, ihtilal, cuntalar ve muhtıralardan farklı bir şey olduğunu görmüş. Allah devlete millete zeval vermesin deyip geri çekilmemiş. Bunun diğer darbelerden, cuntalardan farklı bir şeyler olduğunu sezinlemiş, devletinin ülkesinin elden gitmesi ile birlikte, milletinin zeval göreceğinin farkına vararak ayağa, hep birlikte ayağa kalkmışlardır. Zaten yurdum insanlarının bu hasleti, tarihten gelen köklü devlet geleneğinden gelen bir haslettir.
Ne zaman; hele hele devletinin yok oluşuna, milletinin dağılmasına kaynaklık edecek içteki ve dıştaki düşmanlarının karşısına, Çanakkale de olsun, Kurtuluş Savaşında olsun, malıyla canıyla karşı nasıl karşı durmuşsa bu kez de o duruşu sergilemiş, devletinin milletinin zeval görmesini kabullenememiş, bunları dişiyle tırnağıyla, vatanına milletine göz dikenleri sonu kazınıncaya kadar nöbetini tutmaya, kendini adamaya hazır olduğunun beyan etmiştir.
Bu konuda yazmaya devam edeceğim.