Her bayram gelişinde bayrama dair bir yazı kaleme almak gerekmiş gibi bir algı oluşur.

Hani hem güncellik, hem de günün ifade ettiği anlam üzerine yazmalıyız düşüncesi ağır basar.

Sonra geçersiniz klavyenin başına, başlarsınız bayrama dair yazmaya. E bayram denince de akla hemen İslam alemi gelir.

Başka bir inanç gelecek değil ya.

Bu iki bayram (Kurban Bayramı, Ramazan Bayramı) Müslümanlara ait.

Tabi ki akla da onlar gelecek.

Bir bayram daha gelirken cümlesiyle başlayarak İslam alemindeki gelişmeler ardı ardına yazılır.

Ne mi denir?

Ortadoğu kan içinde.

Suriye iç savaşı hala kanayan bir yara.

Irak’ta gözyaşı akmaya devam ediyor. Dün ISİD’in elinde olan bilmem hangi bölge kurtarıldı. Şu kadar toplu mezar bulundu.

Afganistan’da Taliban’la hükümet güçleri çatıştı. Çok sayıda ölü ve yaralı var.

Pakistan’da Şii camisine canlı bomba yüzlerce ölü ve yaralı.

Libya’da El-Kaide ve yerel aşiretler arasında çatışma.

Arabistan ait uçaklar Yemen’de bir düğünü veya hastaneyi bombaladı ölü sayısı konusunda çelişkili açıklamalar geliyor.

Bu liste uzatıldıkça uzar.

Sonra, İslam aleminin kendi iç çatışmacı durumundan uluslararası konumuna geçilir.

ABD, İsrail, AB politikalarının İslam ülkelerinde yarattığı olumsuzluklar sıralanır.

Gazze’de, Kudüs’te İsrail şiddeti kınanır.

Avrupa’ya sığınan binlerce Müslüman mültecinin içler acısı durumu yazılır.

İslam ülkelerinin ekonomik, siyasi, teknolojik geriliğine dem vurulur. Ve tüm bu olumsuz şiddet sarmalı içinde bir bayram kutluyoruz falan denir.

Oysa gönül tüm bunların ötesinde güzel şeyler yazmak ister.

Savaşın gözyaşının, kısaca şiddetin olmadığı, insanların güle eğlene bayramı kutladığını…

Ekonomik, siyasi, sosyal, politik konularda İslam ülkelerinin diğer ülkelere öncülük ettiği, barışı, demokrasiyi, insan haklarına saygıyı öncelediğini yazmak ister.

İşte böyle yazılar yaza bilme umuduyla Kurban Bayramınızı kutlu olsun.