İlk bakışta insana çok kolay geliyor değil mi? Son zamanlarda sık sık duyar olduk bu terimi. Bir insandan veya kadavradan karaciğeri al, başka bir insana naklet. Oysa kazın ayağı öyle değil; bu ameliyat hem zor, hem meşakkatli hem de rizikolu. Yeğenim Ümit Olcay’a kardeşi Özlem’den alınan karaciğer parçası nakledildi. Şimdiye kadar bir aksilik olmadı inşallah bundan sonra da olmaz.

ABLAM OLCAY VE ÖZLEM

Olcay, ablamın ilki Özlem’de son çocuğu. Arada da iki erkek çocuk vardı ama toprak onları bağrına basmıştı. Ben Malatya’dan 1977 yılında ayrılarak gurbete düştüm. Kader böyle imiş ne diyeyim. Malatya’ya gittiğimde tek kalacağım yer Ablam Selma’nın evi idi. Allah var Malatya’mı hiç ihmal etmedim, elimden geldiğince de toprak kokusunu, havasını kokladım, suyunu içtim.

Malatya’ya gittiğim zamanlarda bana birisinin eşlik etmesi lazımdı. O da ilk önce tabii ki Olcay’dı. Her yere beraber gider, dayı yeğen yapışık kardeş gibi birbirimizden ayrılmazdık; ta ki Olcay’ın evlenmesine ve işe başlamasına kadar. Ondan sonra sıra ile yeğenlerimle arkadaşlığıma devam ettim. En sonunda arkadaşım tekne kazıntısı Özlem’di. Evli ve iki çocuğu var. Eskisi kadar olmazsa bile fırsat buldukça beraber bir yerlere gidiyoruz. Bu gidişimde Allah kısmet eder ise beraber Akçadağ veya Arapgir’e gitmeyi düşünüyorum. Olcay ile de Ankara’da inşallah Ahmet Kaya’nın türkülerini en iyi okuyan yeğenimiz Mustafa Afşin Karakayış’ın çalıp söylediği gazinoya gideceğiz. Afşin’in türkülerini ve özellikle de Ahmet Kaya’nın ”Dardayım yalanım yok” türküsünü dinleyeceğiz. Olcay, bu türküyü kanama sonrası ameliyattan önce facebook sahifesinde kendi ile özdeşleştirerek yayınlamıştı da.

Dardayım yalanım yok

Baskın yedim (dün gece)3

{Örselendi aşklarım üstelik bir uzak (diyardayım) 4]2

{Günaydın anneciğim günaydın babacığım yine sabah olmuyor

(Elde sabah olmaz deme orda günler geçmez deme içime sancı doğuyor) 2]2

Yüreğimi bir kalkan bilip sokaklara çıktım

Kahvelerde oturdum çocuklarla konuştum

Sıkıldım dertlendim dostlarımla buluştum

Bugün de ölmedim anne

Kapalıydı kapılar perdeler örtük

Silah sesleri uzakta boğuk boğuk

Bir yüzüm ayrılığa bir yüzüm hayata dönük

Bugünde ölmedim anne

Üstüme bir silah doğruldu sandım

Rüzgâr beline dolandığında bir dalın

Korktum kendime güldüm kızdım

Bugün de ölmedim anne

Bana öylesi garip duygular bilmem niye gelir

Nereye gider döndüm işte

Acı yüreğimden beynime sızladı

Bugün de ölmedim anne

Olcay; orta sonda iken benim önerim ile Ortaokul’dan sonra ticaret lisesine kaydoldu, orayı ve yüksek okulu bitirerek Mali Müşavir oldu. Halen bana sitem etmekte” Dayı beni oradan aldırtmasa idin, şimdi başka bir meslek sahibi olacaktım” der. Kısmet böyle imiş. Babam muhasebecilik yaptığından öyle bir yola gittik. Hayırlısı.

Olcay çok dürüst, çok cana yakın, herkese değer veren çok cefakâr bir insandır. Tam bir iyilik meleğidir. Özlem’in de kalbi pırlanta gibidir. Her ikisi de benimle birlikte çok mutlu olurlar…

MERHUM TURGUT ÖZAL

Özal’ın dünyaya, Türkiye’ye ve Malatya’ya bakış açısı çok farklı idi; ufku çok genişti ve çok üretken bir yapısı vardı. İnönü Üniversitesi kurulmuştu ama üniversite sadece kımıldayabiliyordu. Üniversite ancak 1985 yılında yeni kampüsüne kavuşabildi.

1970’li yıllarda kalp ameliyatı olmak Türkiye için bir mucize idi, hele de Karaciğer nakli aman ha aman… O zamanlar yıldız Amerika idi. Özellikle de Amerika’nın Houston şehrinde Methodist hastanesinde Debakey isminde bir cerrah vardı ki herkes takdir ediyordu. Rahmetli Turgut Özal’da modaya uyarak kalp ameliyatı olmak için Houston’a gitti. Debakey 72 yaşında iken Özal’ı ameliyat etti. 1987 yılında ameliyat olan Özal o zaman Anavatan Partisi Genel başkanı idi.

Özal sadece ameliyat olmakla kalmadı, Debakey ile dost oldu, hastaneyi bire bir inceledi ve araştırdı ve Malatya İnönü Üniversitesi bünyesinde bir Tıp Fakültesi açılmasına karar verdi. Bu Hastane Methodist Hastanesinin bir örneği olacaktı. Türkiye’den bu hastaneye doktorlar gidecek, yetiştikten sonra Malatya’ya gelerek burada hizmet edeceklerdi. Ne oldu bilemem? Sadece Malatya’ya değil bulunduğumuz bölgeye, Türkiye’nin tamamına Ortadoğu ülkelerine hatta Tüm dünyaya hitap etmeli idi.

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ TURGUT ÖZAL KARACİĞER NAKİL ÜNİTESİ SEZAİ YILMAZ HOCA

Tıp Fakültesi ilerliyordu. Yönetim; karaciğer nakil bölümünün kurulmasının bilincinde idi. Bir de Malatya aşığı bu işte yetişmiş karaciğer naklinde uzman Prof. Dr. Sezai Yılmaz vardı. Turgut Özal Tıp Merkezinde ilk defa 2001 yılında karaciğer nakil ameliyatı yapılmıştır. 2008 yılından itibaren de bu iş hız kazanmıştır. İyi bir Malatyalı, iyi bir cerrah ve iyi bir insan olan Sezai Yılmaz Hoca’nın bu gelişimde çok önemli rolü olmuştur. Gecesini gündüzüne katarak elini hatta gövdesini taşın altına koymuştur. Tabii hocamız bu işi tek başına değil bir ekip ile yapmıştır. Tüm ekiple birlikte Sezai Hocayı kutluyorum. Karaciğer nakli konusunda yıldız gibi parlamaya başladılar. Sezai Yılmaz’ın bir ideali vardı. Tıp Fakültesinin ayrı bir yerinde karaciğer nakline uygun ortam yaratılması gerektiği için Karaciğer Nakil Enstitüsünün kurulması. Hamdolsun o da gerçekleşti. Bu Enstitünün kurulması çok önemliydi. Çünkü Malatya’da karaciğer nakil ameliyatları hız kazanmıştı. Artık Malatya bu konuda bir cazibe merkezi olmuştu, değil Türkiye’den Dünya’nın her tarafından hastalar gelmeye başlamıştı. İnşallah yakında Amerika’dan da hasta akımı başlar. Çünkü hastane karaciğer nakli konusunda dünya ile yarış yapıyor. Sezai Hoca bu konuda bakın ne diyor.

“Bizim karaciğer naklinde kullandığımız araçların ve aletlerin hemen hemen tamamı yurt dışından geliyor. Sanayinin de bizimle birlikte koşması lazım. Bu malzemelerin bizde de üretilmesi lazım. İnşallah bunlar zamanla başarılacak. Hayvanlardan insanlara karaciğer nakil ameliyatları yapılacak. Bu bilimsel çalışmalar burada olacak. “

Malatya’da bir potansiyel oluşmuş durumda. Bilimsel çalışmalar ve araştırmalar sonucunda çok iyi yerlere gelinebilir. Belki Özal’ın hayali gerçekleşebilir. Hatta Sezai Hocanın söylediğine göre bilimsel faaliyetlere başlanılmış. İnşallah zamanla tersine göç olacak; Amerika’dan Malatya’ya gelecekler. Bir yazımda: Akçadağ’ın kömbesinden bahsetmiş, o kömbeleri fast-food yerine Amerika’ya ihraç etmiş, fast-fooda rakip etmiştim. Karaciğer nakli konusunda belli bir yere gelirsek niye hayallerimiz gerçekleşmesin ki? Debakey ne yapmış. Araştırmış, bypass ameliyatını keşfetmiş. Ondan sonra hürra Amerika. Bizim de eşgili küfdemiz var, eşgileme ekmeğimiz var, kömbemiz var, tamatesli kebabımız var, Sezai Yılmaz’ımız var, ekibimiz var, şanlı bir tarihimiz var, büyük bir imparatorluk geçmişimiz var, zeki ve yaratıcı gençlerimiz var. Var oğlu var.

Malatya İnönü Üniversitesi Karaciğer nakil ekibi başkanı Sezai Yılmaz 1962 yılında Malatya’da doğmuş. Malatya Gazi ilkokulunu ve Malatya Atatürk ortaokulunu bitirmiş. Ben de avukatlık stajım zamanında 1974 yılında o ortaokulda Fen Bilgisi öğretmenliği yapmıştım ama Sezai Yılmaz’ı hatırlamıyorum. Demek ki başka sınıfta idi. Hocamız Gazi Lisesi mezuniyetinden sonra Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesinden 1985 yılında mezun olmuş. Daha sonra mesleki eğitimler sonucu 1998 yılında İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesine yardımcı doçent olarak atanmış, Amerika’da eğitim alarak 2006 yılında profesör olmuş. Demek ki aradan 12 sene geçmiş. Şimdi Sezai Hoca Malatya’ya ilk geldiği günlere nazaran biraz daha rahat olmalı. Çünkü bu konuda istekleri konusunda gelişmeler olmuş, arzusu doğrusunda işler yapılmış. Şimdi bilimsel araştırma ve karaciğer nakli konusunda Malatya’yı bir numara yapma zamanı.

Sezai Hoca’nın doktorluğunu bir taraf koyarak insanlık yönünü konuşalım. Dayısı Erhan Yılmaz iyi bir bağlama virtüözü ve Arguvan türkülerinin de en önemli icraatçısı. Malatya müziğine çok emek vermiş, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde sahneye çıkmış, en önemli türkücülere eşlik etmiştir. O anlattı. Dedi ki: Sezai sabaha karşı eve geldi. Ayakkabılarının bağını çözmeye başladı. Yeni bir ameliyat haberi geldi. Benim gitmem lazım diye tekrar hastane yolunu tuttu. Sezai Yılmaz Hocamın babası rahmetli Ali Yılmaz ile Atatürk Okulunda bazen sohbet ediyorduk. O zamanlar okulda bir konser verilecekti, ben de bağlamacıları ayarlıyordum. Rahmetli Ali Yılmaz oğlundan bahsetmedi Ancak; benim bir kardeşim var, müthiş bağlama çalıyor, telden tele geçerek on parmağını kullanıyor demişti. Sezai Hocamın çok yüksek transfer tekliflerini geri çevirdiğini de biliyorum, bu durum dahi insanların kalitesini ölçmeye yetiyor. Bir yığın parayı elinin tersi ile it, gel Memleketine hizmet et. O para cazibesine kapılmamış, para pul mutluluğunu değil gerçek mutluluğu tercih etmiş. Bu karaciğer nakli ameliyatları kolay değil ha. Beş saatten başlar on iki saate kadar devam eder. Sezai Yılmaz’ın günde beş adet karaciğer nakli ameliyatı yaptığı da bilinen gerçeklerdendir. Hayatını hastanede hastalara adamış, evini ihmal etmiş bu insanoğlu insana ne kadar methiyede bulunsak azdır. Türkiye’de alkolden dolayı karaciğer fonksiyonu eksikliği bilindiği kadar fazla değilmiş. Bu habere sevinmedim desem yalan olur.

GELELİM FASULYENİN FAYDALARINA

Yeğenim Tahsin Sesli’nin düğünü vardı. Tabii ki davetli idik. Ablamlar’da davetliydi. Malatya’dan yeğenim Özlem’i görevlendirmişler. Özlemle Antalya’da buluştuk ama onun içinde de benim içimde de bir burukluk vardı. Düğün ve eğlence ortamına bir türlü giremiyorduk. Onun için en kısa zamanda yollarımıza vasıl olduk. Ne ise o zamanlarda hepatit B hastası olan Olcay’ın kanaması olmuş, acilen hastaneye kaldırmışlar. Bize de haber vermemişler. Olcay hastaneden çıkmış ama vakit geçirmeden karaciğer nakli ameliyatı olması lazımmış. Bir de akrabalardan veya başka birisinden karaciğer vericisi gerekiyormuş. Dünyalar başıma yıkıldı. Ver elini Malatya dedim.

Nakil konusunda tahliller yapılıyordu. Özlem çok metin idi. Yüce Allah’a yalvarıyor inşallah karaciğerim abime uygun olur diyordu. Bir de abisine nasihatte bulunuyor… Karaciğerimi reddetme diyordu. O kadar içten söylüyordu ki rizikolar hiç aklına gelmiyordu. Özlemin duaları kabul oldu ve ameliyat günü geldi çattı. Olcay’da Özlem’i düşünüyordu. İki çocuğu var ya bir şey olursa diye. Kurbanlık koyunlar Karaciğer nakili ünitesi ameliyat masasına yattılar. Hamdolsun ki Sezai Hoca ve ekibi başarılı bir ameliyattan sonra Özlem’in karaciğerini Olcay’a naklettiler. Hamdolsun ikisinin durumu da iyi gidiyormuş.

Şimdi külahımızı çıkararak ayağımızın dibine koyarak düşünelim. Para, mal mülk mü yoksa insanlık mı önemli. Bu iki yolu seçenleri teker teker gördüm ve tahlil ettim. Parayı tercih edenlerin sonu hüsran olmuştur. Onları mezara götürecek, tabutunu sırtlayacak insan bulunmamıştır. Deniz kenarlarında ve lüks yerlerde yaşamıştır ama arkasında bir iz bırakmamıştır. Lüks uğruna akrabaları ile ilişkilerini kesmiştir. Dostlarının yanında değil yad ellerde toprağa gömülmüştür.

Kendi kendime şu soruyu soruyorum: Acaba karaciğer nakil merkezi Malatya’da olmasa idi bizimkilerin hali nice olurdu.? Diye. Fakültenin kurulmasına sebep olanlardan Allah razı ola… Benim akrabalarımdan da çok doktor, çok profesör çıktı ama İstanbul’un o curcunası, o şatafatı o şak şakı o hengâmesi içerisinde kabuklarını, köklerini, dallarını, yapraklarını unuttular… Ne diyelim tercih meselesi…

Sezai Hocam sesime kulak ver; sen doğru yolu bulmuşsun. Aynı yolda devam et, Malatya İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Karaciğer Nakli Enstitüsünü, Malatya’yı cazibe merkezi yap, sirkülasyonu tersine çevir. Haydi hayırlısı; neşterine kuvvet…