28 Şubat sürecini ve yaşanan mağduriyetleri düşünelim mesela… Yalnızlaştırılan, mağdur edilen, “siz

sürünedurun, falanlar direksiyonda yol alıyor, dünyaya açılıyor, siz hala… “denilen insanları… Yurt dışı

gezilerini, birileriyle fotoğraf vermek için yarışanları düşünelim… “İnsanlığa, ülkesine sevdalı bir tek insan

yetiştirmek; saydığınız her -ayrıcalıklı gibi görünen- halden daha önemlidir” diyen ve mütevazı

yürüyüşleriyle, söylenenlere tebessüm edip geçenleri…

28 Şubat komisyonu Malatya’ya gelene kadar, yaşanan mağduriyetleri konuşmaktan çekinirken, 28

Şubat komisyonundan sonra, bir anda mağduriyet söylemleriyle ortaya çıkanları ve mağdurların yanında

olduklarını söyleyip, mağdurların yanında fotoğraf vermek için, fotoğraf karelerine girmeye çalışanları

düşünelim…

Yaşananlar,kişilikleri ortadayken, işi gücü görüntü vererek, sağa sola hava atıp “biz şunu yaparız, bunu

yaparız” diyenleri düşünelim…

Bunların kim olduğunu biraz çaba ortaya çıkarır. Yalanları ortaya çıkar… İhanetleri ortaya çıkar…

Çıkarcılıkları ortaya çıkar… Mağdurlardan nasıl nemalandıkları ortaya çıkar…

Ve bir de samimi aldananları düşünelim…

“Kimse yok, ne yapalım, çocuklarımızı koruyalım” diyerek, zorla itildikleri bir yapının kucağında umut

arayanları düşünelim… Konuştuklarında “biz çocuklarımızın vatana millete faydalı olmasını istiyoruz, bu

nedenle oraya gönderiyoruz” diyenleri… Saf ve gariban… Bir kısmı yetim, öksüz, kendilerine uzanacak bir el

arayışında… Biraz çaba bunları da ortaya çıkarır…

Ve ihanet sarmalında başı çekip, soluğu yurt dışında alan, garibanları ateşe atmayı hüner sayan, onlar

biraz daha yansın diye, her gün farklı rüyalar görüp paylaşanları düşünelim… Onlar “kesin inançlı garibanları

yerlerinde tutmak için” rüya görmeye, her biri farklı ülkelere gittiler… Şu yangın yerine dönmüş dünyada, bir

çıkış kapısı arayanlar; vatan millet, insanlık sevdalısı çocukları yetişsin diye bekleyenlerse, her gün yeni bir

hüzünlü/umut beklentili uyanışla uyanıyor, kâbusların sardığı uykularla sabahlıyorlar.

Düşünelim…

Dünya yeniden şekillenecek… Belki yeni sınırlar çizilecek… Düşünmeyen, zihni iğdiş edilmiş nesillerin

doldurduğu kimi ülkeler, yetiştirilmiş özel kişilerin elinde yeni bir zulme kapı açacak… Enerjiye hükmetmek

isteyen “ejderha ülkeler” ufalttıkları coğrafyalarda kimlikleri, kitleleri yutacak…

Düşünelim…

Böyle bir dünyada, ihanet şebekeleri bizi neye duçar kılmışlar?

Neyle uğraşmak zorunda bırakmışlar…

Ve düşünelim…

Bu ihanet şebekeleri, meseleyi sulandırmak için, nasıl kumpaslar kurup, kimleri ateşe atmaya

çalışıyor? Belki kendilerine selam vermeyenleri, belki selam verip geçenleri, belki şu ülkeye umut olabilecek

nice insanı… Ve belki de “akıllı, üretken, ülkesine ve insanlığa sevdalı” gençleri yetiştirebilecek potansiyel

yürek insanlarını…

Bu nedenle dikkatli olalım…

Biz; 28 Şubatın soğuk ikliminde; bir selam verirler mi diye, sokaklarda insan yüzlerine bakışlarını

çivileyen, içten gözyaşı, dışardan tebessüm yayan insanlar olarak, hiçbir mağduriyet söyleminin altına

saklanmadan, intikam cümleleri kurmadan, ülkemiz, insanımız, insanlık ve inancımız güzergâhında

sapmadan yürümek gerektiğine inanıyoruz. İnsanlık ve emanet edilen ülkemiz; bizden doğru adımlar,

üretken bir akıl ve çaba, kucaklayıcı bir zihniyet bekliyor. Ve yalansız, riyasız, aşağılamayan, adil, cesur,

mütevazı, umut yayan, hava atmayan bir yürüyüş…

Düşünelim…

Nerde duruyoruz!