Bir hafta sonra yine aynı yerde toplanılmıştı. Ben de yine geçen günkü yerimde oturmayı yeğlemiştim. Toplantı bir hafta öncesi olduğu gibi başladı ve onun gibi devam etti. Söz alanlar, Camilere, Kur’an Kursları’na ve okullara yardım ettiklerini vurgulayan konuşmalar yaptılar. Bu arada konuya son derecede olumlu ve heyecanla bakanların olduğu da gözleniyordu. İleri bir adım atılamadığını gören Vali Bey çabalarının boşa gittiğinden endişe duyuyor olmalıydı. Zaman ilerlemiş ve toplantı yine bir hafta sonraya ertelenmişti.
Bir sonraki hafta üçüncü toplantıda buluşmuştuk. Vali Bey ilk toplantıda “Malatya Kaysı Şenlikleri”nin gerçekleştirilmesini önermiş ve katılanlar tarafından kabul görmüştü. Ancak bunun için halkın katkıda bulunması gerekiyordu. Çünkü vilayetin bunun için ayrılacak bir ödeneği yoktu. Aynı şey Belediye, Ticaret Odası ve diğer kamusal kuruluşlar için de söz konusuydu. Eşraftan katılanlar ise ellerini ceplerine sokmakta niyetli görünmüyorlardı.Birbirine benzer olumsuzluktaki konuşmalar artık beni iyice sıkmıştı.
Daha önce birçok sosyal etkinlikte bulunmuştum. Öğrencilik yıllarımda, 1949 yılında kurulan ve Türkiye’nin ilk kültür derneği olan Darende Kültür Derneği’nin Genel Muhasipliği’ni yapmış ve oldukça deneyim kazanmıştım. Ankara’da çok başarılı etkinlikler yapmış Darende ve Malatya ismini duyurmuştuk. Yapılan olumsuz konuşmalar bende rahatsızlık yaratmaya başlamıştı. Kendimi daha fazla frenleyemedim ve elimi kaldırarak Vali Bey’den söz istedim. İsyan edercesine ve oldukça yüksek bir tonda: “Beyler, siz burada bir Halk Şenliği yapmak için mi toplandınız, yoksa sabote etmek için mi” diye sordum. Salonda bir anda büyük bir şaşkınlık yaşandı. “Bu da kim !..” dercesine herkes önce bana, sonra da birbirlerine baktılar. Kısa bir sessizliğin arkasından ben ikinci bombayı patlattım. “Eğer yapılmak istenen bir Halk Şenliği ise; bunun parası sokaktaki hamallardan toplanır” dedim ve yerime oturdum.
Orada bulunanlar daha da şaşırmışlardı. Toplantıya katılan genç kesimden bir alkış tufanı koptu ve bir anda etrafımı sardılar. Ve arkasından da büyük bir heyecanla;“Abi sen kimsin, biz seni gökte ararken yerde bulduk” sözleriyle beni onurlandıran şeyler söylediler. Çakmak çakılmış, fitil ateşlenmişti artık. Yol göründü. Bundan sonrası gelirdi artık.
Bir süre sonra toplantı sona ermişti. Ama toplantıdan sonra biz ayrılmayarak orada kalmıştık. Aramızda kısa bir tanışma süresi yaşandı. Sonra sanki kırk yıllık dostlarmış gibi bir kaynaşma oldu aramızda. Bir anda oldukça içtenlikli bir bağ kuruldu. O ana kadar ne ben onları tanıyordum ne de onlar beni. Ama bizleri bir araya getiren güçlü bir bağ vardı; Malatya sevgisi. O gün tanıdıklarım Erhan Kırçuval, Orhan Apaydın, Hasan Anlar’dı.
Bu üç genç o dönemdeki genç Malatyalılar’ın odak noktasını oluşturuyorlardı. İlkeli, içtenlikli, girişimci, kendilerine güvenli, hemşerilerinin sevgisini kazanmış, cesur, atak ve gözlerini budaktan esirgemeyen gençler. Bir anda ben de onlardan biri oluvermiştim. Erhan ve Orhan gazeteci, Hasan da Matbaacı. Üçü de özverili, çalışkan ve zeki gençler. O günden itibaren birbirimizden hiç ayrılmadık. Oturduk önce Kaysı Şenlikleri için neler yapabileceğimizi konuştuk ve planladık. Sonra da birer birer Malatya’nın tüm sorunlarını ele aldık.
Bize katılanlarla halka büyüdü ve genişledi. Ertaç Önal, Cengiz İnci, Ali Tozan, Arif Atay, Hadi Çekirdek, Ecz. Mehmet Sözen, tümgazeteciler daha birçok halktan insanlar.Sıcak yapılı, girişimci, Malatya sevdalısı ve içlerinde yüksek potansiyel enerjisi olanlar. Bir anda birleşmiştik.
Daha o güne kadar Darendeli akraba ve hemşerilerimle bile görüşme olanağı bulamamıştım. Bu olay onlarla bir araya gelişimizi çabuklaştırmıştı. Ecz. Vural Bilgin liseden sınıf arkadaşımdı. İnönü Üniversite Derneği kurma çabasında olan Hayrettin Abacı ve Ticaret Lisesi müdürü ile Malatya’da görevli Darendeli eğitimci ve öğretmenlerle işadamları yanımda yer almaya başlamışlardı. Elini taşın altına sokabilecek olanlar birer birer ortaya çıkmaya ve etrafımızda toplanmaya başlamıştı.
Bizim dörtlü grup ise çalışmalarını hızlandırmıştı. Bir taraftan neler yapılması gerektiği planlanıyor ve önümüzdeki toplantı toplantıya hazırlanılıyor, bir taraftan da kamuoyu oluşturulması için çaba gösteriliyordu. Bir dahaki toplantıya hazırlıklı gidilmesi gerekiyordu.
Vali Sadullah Verel, ikeleri, görevine bağlılığı, çalışkanlığı, dürüstlüğü, alçakgönüllülüğü, içtenliği ile hem bir halk adamı hem de üzerinde devlet adamı niteliği taşıyan mükemmel bir insandı. Malatya Kaysı Şenliği’nin gerçekleşmesi için elinden gelen her şeyi yapmaya hazırdı. Toplantıda gördükleri, umutlarını artırmış ve güvenini tazelemişti. Bir hafta sonraki toplantının daha olumlu geçeceği anlaşılmıştı.