Demokrasi çok mükemmel bir rejim değil ama ne yazık ki şu anda insanlığın üzerinde uzlaştığı ondan daha iyi bir yönetim şekli de yok.
Demokrasi; müzakere, uzlaşma ve katılım üzerine oturan bir sistemdir.
Bu sistemin üzerine kurallar ve kurumlar inşa edilir.
Bu sistemin düzgün işlemesi, kendi hatasını onarması ancak denge ve denetim mekanizmasıyla sağlanmaktadır.
Yani kuvvetler ayrılığı bir demokrasinin olmazsa olmazlarındandır.
Elbette demokrasinin en temel özelliği yönetenlerin, yönetilenler tarafından seçimle seçilmesidir.
Ama seçim de, eğer sandığa kadar giden sürecin demokratik olarak işletilmesi ve sandıktan sonra ortaya çıkan süreçte demokrasinin kurallarına uyuluyorsa ve kurumları işliyorsa bir anlam ifade eder.
Yani seçim demokrasilerin olmasa olmazlarındandır, ama tek başına yeterli değildir.
Unutulmamalıdır ki Almanya’da Hitler de seçimle iş başına gelmiştir!
Ne yazık ki demokrasi, popülist liderler tarafından bağlamında koparılarak, sadece seçime indirgenmiştir.
İktidara giden yolda her şey mubah anlayışıyla demokratik değerler çiğnenerek, sonuç alınmaya çalışılmaktadır.
Sandıktan alınan yetkiyle her şeye muktedir olunacağı var sayılmaktadır.
Onlar için yönetimde müzakere, uzlaşma katılım aramak zaman kaybetmektir.
Sandıktan çıkınca, kendileri milli irade olur. Diğerlerinden kendilerine itaat beklenir.
İtaat ederseniz en makbul vatandaş, itaat etmezseniz, terörist veya hain olursunuz.
Ya onlardansınızdır, ya da düşman!
Düşman görülen, eğer kendi amaçlarına hizmet etmeye başladıysa, bir anda dosta dönüşür…
Demokrasinin kurum ve kuralları, onlar için ayak bağıdır.
Fransa Kralı 14. Lui gibi devlet benim diyerek kendilerini her şeyin üzerinde görürler.
Hukuk onlar için bir anlam ifade etmez.
Yapmak istedikleri şey için kanunda yeri yok deseniz; adeta 16. Lui’nin bir fermanını kabul etmeyen parlamentoya karşı haykırışındaki gibi görürsünüz: “bu yasadır, çünkü ben öyle istedim” derler. Ya da Enver Paşa gibi kanun yok diyenlere ” yap kanun” derler.
Kendilerini devletin merkezine koyarak, her şeyin kendilerine göre şekillenmesini isterler…
Hiçbir kurum ve kuralın kendisini dengelemesini ve denetlemesini istemezler…
Onlar güçlü ve kudretli olmak zorundadır…
Herkes gücün ve kudretin önünde eğilmelidir.
Her söylediğinde her dediğinde keramet aranmalıdır.
Artık onun kaderiyle ülkenin kaderi birleşmiştir. Bunun için de ömür boyu iktidarda kalmalıdırlar.
Yenilgileri, onlar için demokrasi içinde bir oyun değil adeta felaketleridir…
Popülist liderler siyasete bu bağlamda baktıklarından artık siyaset, halka ve ülkeye hizmet etmenin bir aracı değil, kendi egolarını tatmin etmeni bir aracına dönmüştür.
Devlet de, demokrasinin kuralları içerisinde yönetilen bir yönetim aygıtı değil, ele geçirilecek bir yapıdır.
Ele geçirdikleri devleti adeta sömürgeleştirerek, devletin bütün imkânlarını, kendilerini ve yandaşlarını zenginleştirmenin bir aracına dönüştürürler.
Bunun için kural tanımazlar, bunun için ele geçirdikleri devleti kaybetmek istemezler.
Gözlerini iktidar hırsı bürümüştür, ne ülkeyi attıkları ateşi, ne de kendileri ile birlikte halkı sürükledikleri felaketi görürler.
Onlar için asıl olan iktidarda kalmalarıdır, gerisi teferruattan ibarettir!
Bu nedenle insanlığın ilk demokrasi deneyiminden bu yana bin yıllık süreçte yaşanan insanlık dramlarından sonra, yönetenlere denge, denetim ve fren mekanizmaları konarak yönetenlerin iktidar hırsı, anayasalarla denetim altına almıştır.
İşte Amerika’da yaşananlar bir kez daha insanlığa göstermiştir; demokrasiyi içselleştirmeyen popülist bir liderin iktidar hırsının, bir ülkeyi nasıl bir felakete sürükleyebileceğini…
Ülkelerin yönetiminde, istikrar ve güvenin oluşması için; uzlaşma, müzakere ve katılımın ne kadar önemli olduğunu…
Bir devlette denge, denetim ve fren mekanizmalarının devre dışı bırakıldığında, freni patlamış bir kamyon gibi önüne gelen herkesi altına alacağı bir kez daha tescil edilmiştir.
Dünyanın en kudretli devleti de olsanız, demokrasi dediğiniz oyunu kuralına göre oynamadığınız zaman felaketlere davetiye çıkarıyorsunuz.
Bütün dünya sistemlerine ayar vermeye çalışan Amerika Birleşik Devletleri’nin ayarının bir popülist lider olan Trump tarafından nasıl bozulduğunu yaşayarak gördük.
Uzlaşma, müzakere, katılım, denge, denetim ve firen mekanizmaları bir demokrasinin sigortasıdır.
Bir ülkenin yönetim sisteminde bunlar yoksa hem devlet hem de temel hak ve özgürlükler tehdit altındadır!