Oruç tutmak bir ibadettir. Dolayısıyla bütün ibadetlerde olan maksat, oruç içinde geçerlidir. Allah’ın emirlerine uymak ve rızasını kazanmak, oruç tutmaktaki temek maksattır.

İşte bereket ayı Ramazan geldi ve gidiyor. Rahmet ve bağışlanma mevsimi olan Ramazan’ı Allah’ın emirlerine uyarak, kötü söz söylememeye, kötü davranışta bulunmamaya gayret ederek geçirdik. Artık Allah’ın rahmeti sizi kuşatır. Ramazan-ı Şerif’teki oruç, hakiki ve halis, azametli ve umumi bir şükrün anahtarıdır. O ayda yeryüzünde bol bol rahmet iner, günahlar affedilir, dualar kabul olunur. Gökyüzünün kapıları ramazan ayının ilk gecesi açılır ve son gününün gecesine kadar kapanmaz. Resulallah (S.A.A) Cennet’in bir kapısı var, adına “Reyyan” derler, oradan ancak oruçlular girebilir.

Oruç, bütün dinlerde (inanç sistemlerinde) meşru kılınmış önemli bir ibadettir. İslam, orucun diğer semavi olan ve olmayan dinlerdeki ibadet dışı boyutuna son vermiştir. İslam, orucun yalnız şekli ile yetinmeyip, onun manevi hakikatine de gereken önemi vermiştir. İslam’da oruçla birlikte yalnızca, yemek yeme, cinsi yakınlıkta bulunmak gibi eylemler yasaklanmakla kalmamış, bununla birlikte; orucun gayesini, ruhi ve ahlaki kaidelerini bozan her türlü davranış da yasaklanmıştır.

Oruç tutan kişi nefsinin zincirlerini kırarak Allah’ın ipine sarılmış olur. Oruç ibadetinin temel hedefi insanlara, takvaya eriştirmektir. İnsanı manevi bir eğitim sürecine taşıyan oruç, kulun, kısa sürede kalbi ve ruhu üzerinde birikmiş günah tortusundan sıyrılmasını sağlar. Oruç tutan kişi, nefsinin zincirlerini kırarak Allah’ın ipine sarılmakla sosyal bir varlık olduğunu iyiden iyiye hisseder.

Çünkü ibadetler hemen hemen iradesi güçlü insanların ifa edebileceği bir konum ve nitelik arz etmektedir. Bu noktada oruç, nefsin isteklerinin kontrol altına alınmasında, ruhun arındırılıp yüceltilmesinde etkili olmaktadır.

Aksi halde bu konuyla ilgili; Efendimiz (S.A.V) Şöyle buyuruyor; “Nice oruç tutan insanlar vardır ki, tuttukları oruçtan geriye sadece çektikleri açlık ve susuzluk kalır.” Diyerek bu gerçeği işaret etmektedir.

Şöyle ki; Gıybet, yalan, iftira, kin, nefret ve haset orucu da tutmalıyız. Düşünün ki, yeme, içme orucu bir ay, diğerleri ise on iki ay farzdır! Oruç; Karnı aç bırakarak, kalbi doyurmaktır. Yemekten ve içmekten kesilmek oruç değildir. Oruç, çirkin söz söylemekten, kötü temastan, nefsin boyunduruğundan kurtulmak ve fena hareketlerden sakınmaktır.

Kısacası; Oruç İslam’ın üzerine bina edildiği beş temel esastan birisidir. Hicretin ikinci yılında farz kılınmıştır. Buluğ çağına eren her akıllı Müslümanın Ramazan ayını oruç tutarak geçirmesi farzdır.

Ramazan bitiyor ancak onun bize kattığı güzel alışkanlıklarla Ramazan’dan sonraki hayatımızı güzelleştirmeye devam etmeliyiz. Ramazan ayındaki tövbelerimize bağlı kalarak her gün biraz daha iyi ve güzel insan olmak için çaba göstermeliyiz…