İslâm insanlığa bir yol önerdi: Kimse köleleştirilmeyecek, zenginin malında fakirin hakkı var, sizin hayırlınız insanlığa faydalı olandır, eğer bilirseniz sizin için hayırlı olan tek eşliliktir, adil ve merhametli olun, birbirinizi aldatmayın, hırsızlık yapmayın, zinaya yaklaşmayın, yalan söylemeyin, iftira atmayın…
Bu bir sistem oluşturacaktı. Bu önerinin karşısındaysa, bu ifadelerin zıddı bir anlayış vardı.
Peygamberden sonra farklı tartışmalar gelişti.
Sahip olduğumuz topraklarda, birlikte yaşadığımız insanlar nasıl yönetilecek?
İslâm’ın önerisi; adalet, eşitlik, dinde zorlama yok, toplumsal mutabakat, istişare gibi özetlenebilir. Fakat krallık mı, seçim mi, seçimli krallık mı, başkanlık mı? Bunlar tartışılmadı. İstişare İslâm’ın en açık önerisidir.
Halife Hasan, yönetmeye çok istekli gördüğü Muaviye’ye “madem çok isteklisin, kan akıtmayalım, al memleketi sen yönet ama kendinden sonra kimseyi atama, seçim yapılsın” dedi. Bana göre ilk dört halifenin seçilme şeklinden sonra, en açık öneri buydu.
Muaviye verdiği sözde durmadı. İslâm dünyasını bir ateş topunun içine attı. Ve Müslümanlar bir sistem geliştiremedi. Padişahlık, şahlık, krallık o günün şartlarında bütün dünyada uygulanıyordu. Aynısı kopyalandı, sadece arada adil insanlar geldi.
Bugün de tartışma bitmiş değil… Ne batıda ne de doğuda… Demokrasi en açık öneri fakat onun da çeşitleri var. Her ülke demokrasiden aynı şeyi anlamıyor veya kendilerine uyduruyorlar. Uygulamasıyla birlikte, üzerinde ittifak edilen bir demokrasi tanımı da yok. Mesela İngiltere’de, Hollanda’da kraliçe, parlamento, başbakanlık sistemi… Amerika ve Fransa’da farklı başkanlık sistemi… Ülkemizde 1950’den önce tek parti ve partili cumhurbaşkanlığı, 1950’den sonra çok partili sistem… 1980 anayasası ile birlikte askeri vesayet izi taşıdığı izlenimiyle sürekli tartışılan bir sistem… Ve nihayet son anayasa değişiklik teklifleriyle birlikte, yine çok partili bir parlamento, halkın seçtiği ve sorumluluk yükünü üstlenecek bir cumhurbaşkanlığı sistemi…
Şimdi bir parti başkanı çıkıp, yapılan son öneriyle birlikte “meclis mezara, demokrasi tarihe gömülecek” diyor. Sanırım kendi tabanını, yapılan öneriye karşı teyakkuz haline getirmek ve yeni önerilere kapalı hale getirmek istiyor. Oysa yapılan değişim demokrasi uygulamaları dışında bir sistem değil aksine ülkenin tıkandığı noktalarda, inisiyatif alıp o noktaları açmaya çalışacak,risk ve sorumluluk üstlenecek bir cumhurbaşkanlığı sistemi önerisi getiriyor.
Yapılacak şey, ben bu sistemi beğenmedim, desteklemiyorum veya beğendim, denenebilir ve destekliyorum demektir. Halk bir çıkış bekliyor, sistem tıkanmış bir çıkış arıyor, parlamento gerektiğinde, bir parti veya bir koalisyon tarafından halkın beklentilerini karşılamayacak şekilde bloke edilebiliyor. Bunlar yaşanarak öğrenilen gerçekler.
Elbette her sistem riskleriyle birlikte vardır ama mesela seçim barajı kaldırılarak yeni bir meclis oluşturulduğunda, bu meclis hiçbir partinin ve kişinin blok olarak uhdesinde olmayacak, belki daha bağımsız ve iradesini daha rahat yansıtacak bir meclis olarak, cumhurbaşkanını denetleyecek ve riskleri en aza indirecektir. Bakanlar belki ağırlıklı olarak parlamento dışından cumhurbaşkanı tarafından atandığı için, hiçbir partinin “blok adamı” olmayacak, daha rahat edecek, kimse “falan partinin adamları kayrılıyor” diyemeyecek. Dünyada aynısı olmasa bile benzer uygulamaları var.
Desteklenir veya desteklenmez, gerekçeleri ortaya konur.
Muhalefet buna göre yapılır.
Bizdeki muhalefet, dört başı mamur bir analiz ile de halkın karşısına çıkmış değil. Ben karşıyım diyor. Boğaz köprüsü yaptırmam dediği günlerdeki gibi bir tavır sergiliyor. Bugün üç tane boğar köprüsü, Marmaray ve tüp geçit yapıldı.
Geniş bir toplumsal destek kazanan projeler bile bizdeki muhalefet tarafından, ağış dolusu bir rahatlıkla bugüne kadar desteklenmedi.
Muhalifler Marmaray yapılırken de “karşıyız” demişlerdi.
Tuhaf bir durum var. Galiba ülkemizde muhalefet, o istiyorsa ben istemiyorum, tarzıyla yapılıyor.
Yoksa ben mi yanlış anlıyorum?
Bu arada, sistem tartışmaları bütün dünyada devam edecek. Kısa zamanda biteceğini de sanmıyorum. Artık yerleşti ve tartışılmaz denen sistem uygulamaları bile tartışılacak. Ülkeler kaynayacak. Hele o sistemleri sağlam gibi görünen ülkelerde, kişi başına düşen gelir can acıtır şekilde düşsün bakın neler oluyor?