Karın ince ince Beydağlarının doruklarından derinliklerine inip, sonra yerin dibinden inleyerek büyük bir zahmetle yüzeye vuran; her bir damlacığının birbirlerine kenetlenerek, önce yavaş yavaş, sonra bir çağlayanı andıran gürültüyle havuza dökülüşünün sesindeki azameti, berraklığı ve köpüğünün gözlerinizin içine baka baka, dar bir alana bütün gövdesini sokarak, bir daha geri dönmemek üzere Gündüzbey Su Kaynağımızdan (Kaptajdan), koşar adım kilometrelerce yolculuğunun sonunda, bardağıma, bardağımıza bütün berraklığı, tazeliği ve minarelleriyel ile birlikte dolan suyumuz, hangi şehrimizde hangi ülkede, nerede var?
Gündüzbey’deki içme su kaynağımız (Kaptaj) kapasitesinde, ülkemizde ve Avrupa’da 2’inci bir kaynak olduğunu sanmıyorum. Ortalama yıllık Kaptajımızdaki su kapasitesi 90 milyon metre küp olup, buna yakın bir tesisin ve kaynağın İtalya’da olduğu yetkililer tarafından söylenmektedir. Bu suyumuz; 1255 metre rakımdan süzülerek, şehrimizin en yüksek evlerinin musluklarına hiçbir enerji kaynağına ve masrafına yük getirmeden kendi ayağıyla gelen, Allahın bizlere bir lütfü, bir servetidir.
Bir örnek olarak; Gaziantep Belediyesi içme suyunun büyük bir bölümünü Kahramanmaraş’taki kaynaklardan aldığı söyleniyor. Bu suyun; Gaziantep şehrine ulaşması için 5 kademeli terfili enerji aktarımından ve çeşitli arıtmalardan sonra, ancak Gaziantep halkına ulaşabiliyor. Bunun için yıllık enerji masrafının 100 milyon bulduğu belirtiliyor.
Bizim böyle bir enerji masrafımız yok. Sonuçta bu para Malatya’mızın yatırımına hizmet olarak dönüyor. Gözümüz gibi kıymetli olan suyumuza ve bu hizmeti bizlere ulaştıranları, emek harcayanları sahiplenmeliyiz. Varsa yanlışları eleştiri, tavsiye ve önerirlimizle birlikte, mikrofon elimizde, mikrofonla, kalemiz elimizde ise yazımızla, söyleyip yazalım. Ama ayağımıza baltayı vurup, suyumuzu karalayıp, su ihtiyacımızı su şişelerine hapsetmeyelim.
Ayıptır, yazıktır, günahtır.
Bir aya yakın bir zamandır üzülerek izliyorum. Susam diyorum susamıyorum. Allah’ın bizlere bir lütuf olarak kullanalım ve yararlanalım diye verdiği; dünya kuru kayısı ihracatının 80’ninin, yine dünyada ender bulunan içme su kaynaklarımızın ve su akarlarının bol olduğu bir toprak parçasının üzerlerine bizleri oturtmuş.
Biz hala birbirimizi siyaseten yiyeceğiz diye, bu varlıklarımızı siyasetin dışında bir türlü ne birlikte sahipleniyor, ne de ortak aklımızı kullanarak bunlara bir çözüm üretemiyoruz. Çözüm üretmeye çalışanları da mikro milliyetçilikle, türlü bahanelerle kaçırtmaya çalışıyoruz. Nihayetinde işinin ehli bir mimarı yıpratmak için az uğraşmadık mı? Ve yakın bir zamanda yol konusunda uzman olan ve bize çalışmaları ile hizmet üreten bir şahsı elimizden şu veya bu söylentilerle kaçırmadık mı? Şu bilgi notunu İstanbul Büyükşehir Belediyesi internet sitesinden aldım. Aldığım bu bilgi notunu siz değerli hemşerilerimle paylaşmak istiyorum.
‘’ Arif Emecen; 2014 yılı haziran ayından 2016 Mayıs ayına kadarki süreçte Malatya Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreterlik görevini sürdürdü. Malatya'da ulaşım sorununa çözümler üretilen çalışmaların başındaki Trambüs projesini hayata geçirdi. Mayıs 2016 itibariyle İstanbul Büyükşehir Belediyesine İETT Genel Müdürü olarak atandı. Evli ve dört çocuk babası olan Arif EMECEN, İngilizce bilmektedir.’’
Öyle tahmin ediyorum ki, şimdi bizde aldığı maaşın, iki veya üç katını İstanbul Büyükşehir Belediyesinden almaktadır. Ne yaptık? Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya çalışan, bazı gazeteci ve şahıslar tarafından, siyaseten ve mikro milliyetçilik üretilerek, bize yol konusunda önemli hizmetler verecek olan bir uzmanı elimizle, elimizden kaçırmadık mı?
Bu kez aynı oyun malum kişiler tarafından Maski Genel Müdürlüğümüzde hizmet üreten üst düzey yöneticiler üzerinde oynanmak isteniyor.
Değerli Büyükşehir Belediye Başkanımız Ahmet Çakır Başkanımıza kamuoyu önünde seslenmek istiyorum. Bu tezviratçıların sözlerine inanmayacağınızı biliyorum. Bizlere, şehrimize, gözümüz kadar kıymetli olan suyumuzun 50-60 yıllık geleceğini plânlayan, 2071 yılına kadar su sorunumuza çözümler aramaya çalışan ve bu konuda Master Plân-Proje çalışmasını canla başla gecesini gündüzüne katarak hazırlayan, bunu üretime dönüştürmeye, hizmet üretmeye çaba harcayan bu üst düzey bürokratlarımıza sahip çıkalım. Çıkacağınızı biliyor ve buna inanıyorum. Ben ve hemşerilerimizin de bu tezviratçıların çığırtkanlığına pabuç bırakmayacağımızı, bize hizmet üretenleri sahipleneceğimizi söylemek istiyorum. İnancımızın gereği olan ‘işi ehline verin’ söyleminin de önemini ayrıca belirtmek ve vurgulamak istiyorum.
Suyumuzun yol hikâyesi yazılarıma devam edeceğim