Covid-19 salgınıyla beraber dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de ekonomik anlamda büyük daralma yaşanmaktadır. Küçük - büyük bütün işletmelerin işleri bozulmuş, nakit akışları azalmış dolayısıyla işverenlerin hepsi ağır tedbirler almak zorunda kalmıştır.
Devletimizin almış olduğu ekonomiye destek paketlerine, en büyük desteği sağlaması gereken özel bankacılık sektörü, devletle aynı senkronizasyon da hareket edecek gibi görünmemektedir.
Devlet sağlamış olduğu destek paketleri ile işçi maliyetleri noktasında işletmeleri ayakta tutmaya gayretleri içerisinde olsa da İşletmeler için esas problem nakit akışının bozulmasından dolayı planlanmış aylık ödemelerin yapılamaması olacaktır. Bundan dolayıdır ki piyasanın ihtiyacı olan nakit talebinin acil olarak karşılanması elzemdir. Geçenlerde kamuoyu gündemine iş dünyasını temsilen TOBB Başkanı Sayın Rifat Hicarcıklıoğlu ile birlikte MTSO Başkanı Sayın Oğuzhan Ata Sadıkoğlu yaptıkları açıklamada özel bankaların krediyi zorlaştırdıkları adete kredi vermemek için birçok prosedür sahaya sürdükleri ve bu tutumdan vazgeçilmesi gerektiğini ifade etmişlerdir.
Lakin görünen o ki özel bankaların kredi tahsisi konusunda henüz piyasaya olumlu bir dönüşleri olmamıştır. Özel bankaların krediyi zorlaştırmaları yakın zamanda birçok işletmenin kapanmasına, iflas etmesine davetiye çıkaracaktır. Bu durumun toplum üzerinde ki esas etkisi ise kapanacak işletmelerle birlikte yüzbinlerce insanın işsiz kalması ile ortaya çıkacaktır. Kamuoyunun ve iş dünyasının sesine tez zamanda kulak verilmezse işsizler ordusuna yeni işsizlerin katılması Türk toplumunun temel taşını oluşturan aile yapısına da büyük buhranlar yaşatacaktır.
Olağan dışı günlere tanıklık ettiğimiz bu günlerde her birimizin bütün unsurlarımızla hem ülkemize hem de birbirimize sahip çıkmamız gereken bir dönemi yaşamaktayız. Tek başına ben yeterim diyen enaniyet ve kibir abidelerinin bile sağlıklı kalabilmeleri için karşısındaki insanların da sağlıklı olması gerçeğini iliklerine kadar htiği bu dönemde hepimizin ekonomik anlamda da aynı hassasiyet ve empati anlayışıyla sürece yaklaşmamız en doğru tutum olacaktır.
Üretimden tüketime kadar devam eden ekonomik zincirin kırılmaması için,
1-Öncelikle küçük esnaflara, işsiz kalan ya da işsiz olan, kayıt dışı çalışan yurttaşlarımız da dahil olmak üzere süreç bitene kadar asgari ücret düzeyinde destek sağlanması
2-İşletmelerin krediye ulaşmasının ortak fikir ve hareketle kolaylaştırılarak üretim sathının devamlılığının sağlanması ile istihdamın korunması,
3-Mücbir sebeple işletmeler üzerinde bulunan mart, nisan, mayıs aylarına ait tüm vergilerin işletme hesabına alacak kaydedilmesi, eylül ayına kadar devam edecek tüm vergi ve SGK primlerinin bir yıl ertelenmesi,
4- Toplumun refahı ve güveni için stokçuluk ve aşırı fiyat artışlarıyla piyasaları zor durumda bırakacak hareketlerin oluşmaması için ciddi denetim ağlarının kurularak fiyat denetim politikasının geliştirilmesi
5-Ekonominin tahrip olması engellenmeli, işçi-işveren, üretici-tüketici, tedarikçi-alıcı, kredi veren-alan ilişkilerinde devlet garantörlüğünde yürütülmesinin sağlanması
6-Yoğun emek ve iş gücü olan sektörlere direkt desteklerin sağlanması
7-Atılacak adımlarda azami şeffaflık ile kayırmacılığın önünü geçilmesi,
8-Verilen desteklerin amacı doğrultusunda kullanılmasının sağlanması gerekmektedir.
Toplum sağlığı için el ele verdiğimiz bu günlerde ülke ekonomisi için devletimizle, milletimizle ve özel sektörümüzle ortak paydada hareket etmemiz gerekmektedir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Hacı Bektaş-ı Veli’den alıntılayarak, “Bir olalım, iri olalım, HEP BİRLİKTE TÜRKİYE OLALIM.” şeklinde sık sık ifade ettiği anlayışı toplum olarak hakim kılacağımız gün tam da bu gündür.