Yıl 1900.. Türk kadın hareketinin Osmanlı’ya uzanan geçmişine ışık tutan derlemede ilk sözler, eğitimci Aziz Haydar’dan: “Evet, şimdiye kadar ezildik, ezildik, ezildik. Ezildiğimizin başlıca sebebi hep maişetimizin yalnız erkekler tarafından temin olunmasıdır.”

Yıl 1911.. “Beyaz Konferanslar” etkinliğinin tek konuşmacısı Fatma Nesibe Hanım, beyaz kürsüden kendisini izleyen 300 kadına diyor ki: “Bugün memlekette kaç kadın mektebi mevcut? Ve mevcut olanlar acaba ne kadar muntazam? Hükümete soralım, Maarif (eğitim) bir zakkum çiçeği midir ki biz koklamaktan men olunuyoruz?”

Yıl 1 Mart 1922.. Mustafa Kemal, Büyük Millet Meclisinde yaptığı bir konuşmasında Türkiye’de eğitime verilecek yönü belirlerken şöyle demektedir: “Kadınlarımızın da aynı dereceyi tahsilden geçerek yetişmelerine atf-ı ehemmiyet olunacaktır.”

Yıllar geçtikçe anlıyoruz ki; Türk kadını, her hakkı gibi eğitim hakkına ne çok ihtiyaç duymuş. Eğitim Türk kadını için bilinçli, kişilikli, yaratıcı, üretici, kendine güvenen birey olması için atılacak en büyük adımlardan biriydi. Ama toplum içinde eğitim gören bilinçli kadınlar tehlikeli görünüyordu. Çünkü kadın çok bildiği zaman, kendini ezdirmemeyi, savunmayı, kalıpları yıkmayı ve kendini soktukları kabukları kırmayı öğreniyordu. Bu sebepten dolayı eğitim hakkı için mücadele eden kadınlar, okumuş okumamış her kesimden tepki görmüştür. Ermeni eğitimci Zabel Asadur (Sibil) önce “acaba kızlar mezun olurken akli kapasitelerini okulda mı bırakıyor?” diye sorup, sonra bu işleri elinde tutan erkeklere: “Genç kadınları hayatta bir amaç sahibi olmamakla suçlamak yerine, güzellik ve zenginliğin tek hedefleri olduğu yanılsamasını yaratan toplumsal beklentileri ve bu değerlerle şekillenen eğitim sistemini değiştirmek gerekir.” demiştir.

Kadın ve erkeklerin okuryazarlık durumları sayısal verilerde incelediğimizde, cumhuriyetin ilk yıllarında nerdeyse kadın nüfusun tamamına yakınının (90.19) okuryazar olmadığını ortaya koymaktadır. Mustafa Kemal: “Türk kadını için eğitim görmek yalnızca bir hak değil, aynı zamanda bir ödevdir.” diyerek, “İlköğretim kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır” şeklinde hem kadının eğitim hayatı, hem de eğitimde eşit olabilmesi için anayasada yer vermiştir.

Kadın erkek eşitliği için en gerekli ve en önemli şartlardan biridir, eğitim. Ayrıca kadınların toplumda, aktif olması, erkeklerin aldığı kadar hak alması, belli statülerinin olması ve erkeklerin yanındaki yerini en az onun kadar sağlamlaştırabilmesi için eğitim olanaklarından sonuna kadar yararlanması şarttır. Bir yanda yeni kurulmuş cumhuriyet diğer yanda çok çalışması gereken eğitimciler. Bu eğitimciler kız öğrencileri Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı, çağdaş, modern şekilde hem yükseköğretime, hem de hayatın her alanına ilişkin mesleklere yöneltiyordu.

Kadınlar, cumhuriyeti halka benimsetebilecek en önemli yoldu. Fakat kadının cumhuriyeti anlayabilmesi için modernleşmesi gerekmekteydi. Dolayısıyla, modern kültür öğelerinin benimsettirilmesine yönelik en temel faaliyet alanı eğitim olmaktadır. Eğitim, modern değerlerin ve gelenekselliğin dönüştürülmesinde önemli bir adımdır. Kadınlar eğitimle varlıklarını kabul ettirmiş, gelişen, özgürleşen ve modern cumhuriyet kadını olup, toplumu bilinçlendirmeye başlamıştı.

Fatoş Karaoğlu - Malatya – [email protected]