Malatya Kaysı Şenlikleri Nasıl Gerçekleştirildi? -I

SSK Ankara Hastanesi’nde İç Hastalıkları İhtisasımı bitirmiş Malatya Hastanesi’ne tayinimi yaptırmıştım. 1972 yılı 28 Kasım günü göreve başladım. Malatya’yı çok seviyordum. Çünkü memleketimdi. Buraya yerleşmiş birkaç akrabam ve hemşerim vardı. Ama hayatım tümüyle Ankara’da geçtiğinden, onları bile yakından tanımıyordum.

Fakülteden iki sınıf arkadaşım vardı burada. Dr. Abdullah Bolcal ve Dr. Mehmet Alp. Hastane Başhekimi Dr. Nazmi Özalp ise yıllardan beri buradaydı ve ağabeyim yakınlığında bir hemşerimdi. Dr. Muhittin Turgut benden iki yıl önce, Dr. Osman Yalçın ve Dr. Zekiye Özyavuz ise benden iki yıl sonra mezun olarak buraya yerleşmiş Malatya’nın ünlü ailelerinin çocuklarıydı.

Yeni göreve gidilen bir yerde tanıdıkların olması önemlidir. Ama benim için bunların hepsinden daha önemli olan Cumhuriyet Meydanındaki İnönü’nün heykeli olmalıydı. Bir de önemli hastalıkları nedeniyle Malatya Hastanesi’nden Ankara’ya sevk edilen hemşerilerim.

Hastaneye yatış kâğıtları önüme geldiğinde öncelikle Malatyalı olanları kendime alırdım. Asistan arkadaşlarım da “Al sana bir hemşerin daha” diye onları bana transfer ederlerdi. Genelde bunlar önemli hastalık sorunları olanlardı. Benim onları seçiş nedenim de onları titizlikle takip edebilme isteğimdi. Böylece aramızda hemşerilikten öte bir yakınlık oluşmuştu bu insanlarla.

Önümüzdeki ay maaşını alabilmek için 1 Aralık’ta göreve başlamam gerekiyordu. Çünkü buna ihtiyacım vardı. Bu nedenle ivedilikle yaptırmıştım atanmamı. Bunun henüz Malatya’da duyulması olanaksızdı. Ama göreve başlamak için sabah erkenden hastaneye gittiğimde; beni karşılamak için kapıda bekleyen biri vardı. Ankara’da “Aplastik Anemi” tanısı ile tedavi ettiğim Mahmut Köse. “Agabey seni rüyamda gördüm, karşılamaya geldim” diyerek ellerime sarılmıştı. Bu duruma çok şaşırmıştım. Ama çok da sevinmiştim. Demek ki ben daha gelmeden ismim gelmişti Malatya’ya.

Aralık ayı ev tutup yerleşmek ve uygun bir yerde muayenehane aramakla geçmişti. Güzel bir ev bulmuştum, ama henüz bir muayenehane açamamıştım. Rahmetli Osman Yalçın hastanede yanıma geldi. “Ağabey, Vali Bey Cumhuriyetin 50. yılında Malatya’ya kalıcı bir şey kazandırmak için, Halk Eğitim Merkezi’nde şehrin ileri gelenlerinin davet edildiği bir toplantı düzenlemiş. Ben senin adını da yazdırdım” dedi. Ona “Osmancığım; sağ olasın ama ben daha çok yeniyim. Kimse beni tanımaz ki. Lütfen benim adımı sildir” dedim. O da;“Ağabey, fakültedeki etkinliklerin başında yer alırdın, bu tam sana göre bir şey, lütfen itiraz etme” diye ısrarda bulundu ve kabul etmek zorunda kaldım.

Halk Eğitim Merkezi’nin yerini öğrendim ve toplantı günü oraya gittim. Toplantı salonu çok kalabalıktı. Hastanedeki birkaç doktordan başka gözüme çarpan kimse yoktu. Onlarla da daha doğru dürüst tanışmamıştık. Salonun en uzak köşesinde kendime seçtiğim bir yere tek başıma oturdum. Maksadım sadece konuşanları dinlemek ve salonun havasını koklamaktı.

Vali Bey kısa bir konuşmayla toplantıyı açtı ve amacının ne olduğunu açıkladı. Sonra da öncelikle kamusal ve demokratik kitle örgütlerinin temsilcilerinden başlayarak konuşmacılara söz verdi. Toplantının havası beni sarmamıştı. Çünkü konuya olumlu bakanlardan çok olumsuzlukları dile getirenler çoğunluktaydı. Ben de zaten söz almayı ve fikirlerimi açıklamayı düşünmüyordum. Bir hafta sonra yeniden toplanılmak üzere Vali Bey toplantıyı kapattı.