Sayın Hocam; Sizin, şehrimiz kurumlarının anlayışlarını, bir tek (zihniyet) kavramı içerisine sıkıştırarak açıklamanız yerine; ben de üniversitemiz zihniyet dünyasının alt planına biraz daha yakından bakarak, bu (zihniyet) dünyasının, nereden kaynaklandığını anlamaya çalışacağım. Dilerim siz hem kurum olarak, hem de üniversitemiz hocaları olarak, şehrimiz (zihniyet) dünyasına bilimsel bir bakış açısı sunarsınız diye düşünüyorum. Ancak bu şekilde kavramların içini doldurarak istişare etmemizin şehrimiz üzerinde bir anlam kazanacağını düşünüyorum. Ve istişaremize buradan başlamak istiyorum.
Bir önceki yazımda sözünü ettiğim sizden şu alıntıyı alarak başlamak istiyorum;
‘Ulusal ve evrensel düşünmek zorundasınız. Malatya’nın bunları tartışması gerekiyor. Malatya’nın her alanda saygın, şehrin önünü açacak insanlara bu görevi tevdi etmesi gerekir. Birileri ‘biz size şunu tayin ettik’ diyorlar, biz de ‘eyvallah’ diyoruz. Bu tayin edilen insanlar ne kadar bizi temsil edebiliyorlar’?
Ben bu sözlerinizden; vatandaşın her düzeydeki seçimlere, ‘temsili demokrasi’ ile değil, ‘katılımcı demokrasi’ ile yani hemşerilerin katılımı ile gelerek, kentin yönetiminin her düzeyde ‘temsil’ edilmesini istiyorsunuz anlamını çıkarsadım. Yanlış ifade etmiş olabilirim. Benim düşüncem de bu yönde. Ulusal ve evrensel düşünüyor ve ‘katılımcı demokrasiyi’ her yerde, her zaman, her düzeyde ‘temsili demokrasiden’ daha öncelikli görüyor, hem ülkemize, hem de Malatya’mıza daha yakışacağını, ayrıca bizlere bu yöntemin çok önemli ve sağlıklı hizmetler üreteceğini öngörüyorum.
Sayın Hocam; O zaman seçimlerin ülkemiz tüm kumlarında, temsili mi? Yoksa katılımcı bir düzeyde olup olmadığına biraz daha yakından bakmak istiyorum. Bu vesile ile işe üniversitelerimizden başlayarak, bakmak istiyorum.
2547 Sayılı ‘YÖK’ kanunundan bir alıntıyı buraya bir dip not olarak düşmek istiyorum.
Üniversite Organları
Rektör:
Madde 13 –
a) (Değişik:17.8.1983 - 2880/7 md.) (Değişik birinci paragraf: 18.6.2008-5772/2 md.) Devlet üniversitelerinde rektör, profesör akademik unvanına sahip kişiler arasından görevdeki rektörün çağrısı ile toplanacak üniversite öğretim üyeleri tarafından seçilecek adaylar arasından Cumhurbaşkanınca atanır. Rektörün görev süresi 4 yıldır. Süresi sona erenler aynı yöntemle yeniden atanabilirler. Ancak iki dönemden fazla rektörlük yapılamaz. Rektör, üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsü tüzel kişiliğini temsil eder. Rektör adayı seçimleri gizli oyla yapılır. Oy veren her öğretim üyesi oy pusulasına yalnız bir isim yazabilir. Birinci toplantıda öğretim üyelerinin en az yarısının hazır bulunması şarttır. Bu sağlanamadığı takdirde toplantı 48 saat ertelenir ve nisap aranmaksızın seçime geçilir. Bu toplantıda en çok oy alan altı kişi aday olarak seçilmiş sayılır. Yükseköğretim Genel Kurulunun bu adaylar arasından seçeceği üç kişi Cumhurbaşkanlığına sunulur. Cumhurbaşkanı, bunlar arasından birini seçer ve rektör olarak atar. Yeni kurulan üniversitelere rektör adayı olarak başvuran profesörler arasından Yükseköğretim Genel Kurulunun seçeceği üç aday Cumhurbaşkanlığına sunulur. Cumhurbaşkanı, bunlar arasından birini seçer ve rektör olarak atar. Vakıflarca kurulan üniversitelerde rektör adaylarının seçimi ve rektörün atanması ilgili mütevelli heyet tarafından yapılır.
Rektörlerin yaş haddi 67 yaştır. Ancak rektör olarak atanmış olanlarda görev süreleri bitinceye kadar yaş haddi aranmaz.
Rektör, çalışmalarında kendisine yardım etmek üzere, üniversitenin aylıklı profesörleri arasından en çok üç kişiyi rektör yardımcısı olarak seçer. (Ek: 2 /1/1990 - KHK - 398/1 md.; Aynen Kabul: 7/3/1990 - 3614/1 md.) Ancak, merkezi açık öğretim yapmakla görevli üniversitelerde, gerekli hallerde rektör tarafından beş rektör yardımcısı seçilebilir.
Rektör yardımcıları, rektör tarafından beş yıl için atanır.
Rektör, görevi başında olmadığı zaman yardımcılarından birisini yerine vekil bırakır. Rektör görevi başından iki haftadan fazla uzaklaştığında Yükseköğretim Kuruluna bilgi verir. Göreve vekâlet altı aydan fazla sürerse yeni bir rektör atanır.
Yukarıdaki Madde 13- a) fıkrasın şu bölümüne bir göz atalım; ‘’Bu toplantıda en çok oy alan altı kişi aday olarak seçilmiş sayılır. Yükseköğretim Genel Kurulunun bu adaylar arasından seçeceği üç kişi Cumhurbaşkanına sunulur. Cumhurbaşkanı bunlar arasından birini seçer ve rektör olarak atar.’’
İkinci fıkraya bir de göz atalım; ‘’ Rektör, çalışmalarında kendisine yardım etmek üzere, üniversitenin aylıklı profesörleri arasından en çok üç kişiyi rektör yardımcısı olarak seçer.
Fakülte Organları
Dekan:
Madde 16 –
(Değişik: 14/4/1982 - 2653/2 md.) Atanması: Fakültenin ve birimlerinin temsilcisi olan dekan, rektörün önereceği, üniversite içinden veya dışından üç profesör arasından Yükseköğretim Kurulunca üç yıl süre ile seçilir ve normal usul ile atanır. Süresi biten dekan yeniden atanabilir.
Değerli Hocam; Bırakalım katılımcı demokrasiyi; Rektör, rektör yardımcıları, dekanların seçiminin hangisinde temsili demokrasi var? Bütün bu kurumların başına gelenler seçimle mi geldi? Yoksa atamayla mı geldiler?
Peki, bu 12 Eylül baskıcı rejiminin hukuksuz anlayışları devam ettiği sürece, hangisi, ne kadarı, bize yol gösterecek? Binlerce öğretim görevlisi hocalarımızdan, hadi haksızlık etmeyelim, bir elin parmakları dışında sayılacak kadarının dışında, kim veya kimler ne zaman, nerede, bu hukuksuz anlayışa nasıl karşı çıktılar? Yarın bu konuya devam ederek, bir göz atmaya çalışacağım.
Yarın köşe yazılarıma devam edeceğim.