Toplum zihniyeti bazı durumlar için geçerli olmak üzere yerleşik düşünce kalıpları, gelenekler, değer yargıları, toplumsal psikoloji, kültürel öğeler gibi birçok değişkenin etkisiyle zamanla kemikleşir ve değişmesi mümkün olmayan bir tabu kimliği kazanır.
Bir nevi kutsiyet atfedilerek kalıplaşan anlayışlar yeni beklentilere cevap veremediğinde, güncel problemler karşısında yetersiz kaldığında bakış açımızı değiştiremezsek, atadan dededen miras kalan kul yapımı tavır ve davranışlarımızı aklın öngördüğü şekilde güncelleyemezsek hayat karşısında yenilgiye uğramamız kaçınılmaz olacaktır.
Gerek Necip Türk Milleti’nin kadim töresinde, gerek İslam inancının temelinde kadınlara son derece ehemmiyet verilirken üzülerek söylemeliyim ki kadına izafe ettiğimiz değer noktasında hem dinimizin hem töremizin bir hayli gerisinde kalmış bulunmaktayız. Üstelik bu tutumumuzu da güya dine ve töreye bağlama cür'eti göstererek!..
Değerli Dostlar,
Erkek egemen toplumlarda bile erkeğin bir kadın tarafından büyütülüp yetiştirildiğini daima hatırda tutmak gerekir. Çünkü altını kalınca çiziyorum; bir milletin yarınları olacak nesillerin karakterini, ahlâkını ve düşünce yapısını, o ülkenin kadınlarının vicdani ve fikri kapasiteleri belirlemektedir.
Dolayısıyla ailenin ve milletin temel taşı, toplumların mimarı, ahlak ve iffet timsali kadınlarımız sadece anneler gününde bir buket çiçekle gönlünü aldığımız, evlilik yıldönümü ya da doğum günlerinde romantik bir akşam yemeği, pahalı bir takı ve süslü sözlerle kalbini okşadığımız karşı cins temsilcileri değildir.
Kadınlarımız dizine baş koyduğumuz anamız, hayatı paylaştığımız evdeşimiz, baba ocağında birlikte piştiğimiz kız kardeşimiz, iffet ve ahlâk emanet ettiğimiz kızımız, kıtlıkta da aşta da, barışta savaşta da, baharda da kışta da yoldaşımız olan canımız, cananımız, yarimiz, yarenimizdir...
Bu nedenle yaratılışımızdaki üstünlüğümüz insan olmamızdır, cinsiyetimiz değil!..
Bir toplumun refahı, huzuru, üretkenliği, o toplumun kadınlarının refah, huzur ve üretkenliğiyle müsavidir.
Tam tersi bir durum, özellikle de kadına yönelik şiddet ve negatif ayrımcılık, söz konusu toplumun gerilemesine, körelmesine ve çeşitli sosyal sorunlar yaşamasına sebebiyet verecektir.
Hâlihazırda dünyanın birçok yerinde yaşanan acıların, terörün ve savaşların temelinde yatan sebeplerinden birisi vicdan ve merhamet eksikliğidir.
Vicdan, merhamet, sevgi ve saygı ile yoğrularak yetiştirilen bir insanın cani olması, canavarca hislerle bir canlıyı katletmesi, karşısındakinin malını, canını, ırzını kendine hak görmesi mümkün değildir.
Bu anlamda kadının toplum içerisinde daha fazla ve daha aktif rol almasının, yönetim ve temsil makamlarında görev icra etmesinin daha huzurlu ve daha yaşanabilir bir dünya için elzem olduğuna şüphe yoktur.
Son olarak,
“Elinin hamuruyla erkek işine karışma” şeklinde kadınları küçümseyen ve kesinlikle bize ait bir atasözü/deyim/tabir olmadığına inandığım fitne kılıklı ifadelerin ne milli, ne dini ne de insani genlerimizle uyuşmadığına inandığımı belirtmek istiyor, erkek olarak doğan kişi annesi, kardeşi, eşi, kızı olan kadına değer verdiği zaman "adam" olur diyorum.
Sağlık ve esenlik dileklerimle...