24 Haziran seçimleri tüm Türkiye de olduğu gibi Malatya'da da sürpriz sonuçlarla sonuçlanır ise şaşırmamak gerekiyor.
Neden.?
Onaltı yıldır iktidarda olan iktidar partisi,gerek içerde,gerek dışarıda yapmış olduğu, özellikle siyasi uygulamalar ile toplumu öyle bir noktaya getirdi ki,toplumu okullarda bile öğrenemeyeceği bir şekilde nasıl stratejisi tercihlerde bulunması gerektiğini öğretti.
Bu sadece iktidar partisinin yaptığı hatalı politik uygulamalarının bir sonucu değildi tabi.Tüm muhalefet partilerinin de bunda en az bir AKP kadar payı vardı.Çünkü özellikle örgütlenme alanında AKP'nin karşısına farklı bir seçenek sunarak örgütlenmediler.AKP nasıl ki yukarıdan aşağıya parti örgütlenmesine gitti ise onlarda aynı yöntemi uygulayarak siyaset yaptılar.
Son zamanlarda CHP'si ön seçim gibi demokratik olan bir aday belirleme yöntemini uygulamaya çalıştı ise de bu sadece söylemden,teoriden öteye gitmedi.Onun için de parti içinde bu konuda yapılan eleştirilerden de bir türlü kurtulamadı.
Dolayısı ile seçmende şöyle bir ön yargı oluştu."hepiniz aynısınız."
Özellikle bizim gibi ekonomik,sosyal,siyasal ve kültürel şartlara sahip ülkelerde toplumlarda yaratılan bir önyargıyı öyle kısa bir sürede yıkmak kolay değil.Hele bunu birde liyakatsiz parti kadroları ile yapmak mümkün değil.
Siyasette durum bu olunca,her parti seçmeni yaşadığı ekonomik,sosyal ve siyasi şartlar ölçüsünde kendine özgü bir siyasi refleks geliştirmek zorunda kaldı.
Türkiye de seçmenin çok az bir kısmı siyasi ve ekonomik nedenlerden kaynaklı ideolojik tercihlerde bulunuyor.Bunları da neredeyse yüzde sekseni sol partilere sempati duyan seçmenlerdir.
Bu seçim döneminde dikkat edilir ise her parti seçmeni sokakta,miting alanlarında göstermiş olduğu tepkiye bakılırsa daha önce oy vermiş olduğu partiye önceki yıllardaki gibi tepki göstermiyor.
Seçmen kendince bir karar vermiş gibi.
Seçmen kendince diyor ki."Ey benim partim sen şimdiye kadar bana bir şey vermedin.Seni ret etmiyorum.Ama senin her dediğinide yapmıyorum.Yapmayacağım.Ben oyumu kendi kafama göre istediğim yere kullanacağım."
Seçmen yine diyor ki."Sen şimdiye kadar kendi özgür iradeni benim özgür irademmiş gibi bana dayattın.Ve bu konuda bana saygı göstermedin.Hep benim sana saygı göstermem gerektiğini söyledin.Bunu da, güya benim çıkarlarımı düşünüyormuşsun gibi bana satmaya çalıştın".
Artık kusuruma bakma bu sefer sana rağmen kendi özgür irademle,içgüdülerim doğrultusunda oy kullanacağım.
Seçmendeki bu politik tepkisel tavrı hemen hemen her parti seçmen kitlesinde görüyoruz.
Bu tepkisel tavır tüm toplumda yaygın bir şekilde büyüyor.
Seçmen içine sürüklenmiş olduğu ekonomik,sosyal ve siyasi şartlar dahilinde kendince bir karar vermiş.Gelip miting alanlarında liderleri alkışlıyor.Saygısını da gösteriyor.Ama oy kullanmaya gelince kendi içinde büyüttüğü içgüdüleri doğrultusunda karar verip öyle oy kullanıyor.En azında bu seçimde görünen ve görünmeyen tepki şu ana kadar bu gibi görünüyor.
Siyasetten buna stratejik tepki,stratejik tercih ya da irade denir.
Şu ana kadar seçim sahasında esen psikolojik siyasi hava bu.Bu hava seçim sonuçlarına nasıl yansır.Nasıl bir sonuç elde edilir onu da.25 haziran sabahı göreceğiz.
Boşuna ne ekersen onu biçersin dememişler.
Belki Türkiye siyasi tarihinde ilk defa seçmen partilere rağmen bir tercihte bulunacak.
Çok önemli ve üzerinde düşünülmesi gereken sosyolojik,siyasi bir toplumsal refleks şekli.