Ülkemiz şu günlerde zor süreçlerden geçiyor. Büyükşehir olmamızla birlikte Malatya’mızda bir yenilenme sürecinden geçiyor. Her eskinin yenilenmesinde görüldüğü gibi, yeni şeyler olurken, eskinin eskileri-artıkları gün yüzüne vurur. Vuruyor da. Bu demektir ki, eskinin gün yüzüne vuran eski hali gidecek, bu yeni hali bizlere güzel şeyler sunacak. Kötü günler geride kalıp, iyi şeyler gelecek. Benim inancım bu yönde.

Suyumuzda olan olaylara da biraz bu gözle bakalım diyorum. Bazen gazeteciliğe sürekli muhalefet anlayışı ile bakan ve bunu yanlış değerlendiren yanlış algılayanların olduğunu düşünüyorum. Gazeteciliğin sürekli muhalefet etmek anlayışı olduğunu ben düşünmüyorum. En azından ben bu gelenekte olanlardan değilim. Gazeteciliği sürekli muhalefet olarak anlayan, algılayanlar varsa gider, muhalefet partilerinden aklına ideolojisine uygun olanına girer ve oradan kime muhalefet edecekse muhalefetliğini oradan sürdürür. Diğer bir gazetecilik anlayışına gelince, yanlış olsa da sürekli yapılanları olumlu olarak algılama ve gösterme biçimi diye düşünüyorum. Hiçbir eleştiri ve tavsiyede bulunmadan, bir öneri sunmama, sunamama anlayışını görüyorum. Benim yıllarca yaptığım gazetecilik anlayışım ise, yapılanlara, olay ve olgulara bakarak, bilgi sahibi olmaya çalışırım. Sonra döner halkımızın, hemşerilerimin, ülkemin, şehrimin yararına olanları tarihe tanıklık etsin diye kayda geçirmeye çalışırım. Kendi yararıma, menfaatime olanlara değil. Olumlu olanların yanında yer alır eleştiri, tavsiye ve önerilerim varsa onları anlatmaya, sunmaya çalışırım. Bu gün şehrimizin ‘SU YENİLENMESİNE’ de bu gözle bakmaya çalışıyorum. Bu konudaki görüş ve önerilerimi değerli okurlarım ve sevgili hemşerilerime sunarken, Büyükşehir Belediyemizin ve Maski Genel Müdürlüğümüzün dikkatlerine, bu köşe yazılarım aracılığıyla şehrime bir katkısı olması dileğiyle iletmeye çaba harcıyorum.

Ancak; Rahmetli Gazeteci Yazar Uğur Mumcu’nun tam da katledilişinin olduğu bugünlerde unutamayacağım bir sözü vardı. ’’ Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayalım’’ derdi. Bunu kamuoyumuza ve bazı basın mensubu arkadaşlarımın dikkatlerine buradan iletmek ve sunmak istiyorum. Şimdi su konusunda yazılıp söylenenlerin bazılarına bakıyorum da, bu konuda çoğunlukla ne bir araştırması, ne de bir önerisi olan var. Söylediklerinin kaynağı ortalarda gözükmüyor. Araştırma zahmetine girmiyorlar, bir şeyler söylüyorlar ama söylediklerine belki kendileri de inanmıyorlar. Söylemiş olmak için söylüyorlar. Ne, Ne zaman, Nerede, Nasıl olmuş, Kim yapmış, Bu gün neler oluyor? Bugünlere nerelerden, nasıl gelindi? Onu da belirtmiyorlar.

O zaman diyorum ki, etmeyin tutmayın suyumuza yazık etmeyin. Dünya ölçeğinde bulunan bu suyumuzu ‘ŞİŞE SULARINA’ hapsetmeyelim. Hemşerilerimize; birilerinin (su pazarlamacılarının) algı yöntemiyle, genetiği bozulmuş su bilgileri ile suyumuza, zaman zaman kaysımızda olduğu gibi yazık etmeyelim. Ayıptır, yazıktır, günahtır.

1995-1998 arası Malatya şehir içi içme suyu şebekesinin yapımını üstlenen Tubin A.Ş.’de yetkili olarak çalışmalarda bulundum. 1995-1998 Aralığında dört Maski Müdürleri ve personelleri ile sahada çalıştım. Televizyonlarda Belediye Başkanları ve yetkilileri ile bir yandan su ile ilgili programlar yaparken, bir yandan da gazetelerde köşe yazılarımı yazmamı sürdürdüm, sürdürüyorum. O gün bugün halen yetkililerden bilgi almaya, eski olan bilgi ve araştırmalarımın yerine yenilerini koymaya çalışıyorum.

İşte o günkü bilgilerimi, günlük gelişmeleri de yakından takip ederek ve araştırarak, birkaç gün sürecek bir yazı içerisinde okurlarıma ve hemşerilerime, suyla bilgisi olan ilgililerden edindiğim bilgileri kamuoyumuza özetle sunmaya ve paylaşmaya çalışacağım.

Bu konuda araştırıp yazmaya ve söylemeye çalıştıklarımın içerisinde eksikliklerimin, yanlışlarımın da bulunacağını ayrıca belirtmek ve söylemek istiyorum. Bu konuda eksikliklerimin ve yanlışlarımı görenlerin her türlü eleştiri, tavsiye, önerisi ve katkısı olanlara sütunlarımın açık olduğunu söylemek istiyorum. Yeter ki kazanan Malatya’mız, şehrimizin suları olsun. Ayrıca Maski Genel Müdürlüğü yetkililerine de buradan seslenmek istiyorum. Yazımın içerisinde gördükleri eksiklikleri ve ekleyecekleri bilgi ve belgeler varsa, kamuoyumuzu aydınlatmak adına gönderirlerse, sütunlarımdan yayınlayacağımı da ayrıca iletmek istiyorum.

Bu kentin havasını birlikte soluyor, suyunu kana kana içiyor, kaldırımlarında birlikte dolaşıyorsak, geçmişten getirdiğimiz yaşanmışlıklarımızı ve kadim kültürümüzü de geleceğe birlikte taşıyacağız. Aynı geminin içerisinde olduğumuzu unutmayalım. Geminin havasını birlikte soluyor, içinde birlikte dolaşıyorsak, geminin altında açacağımız her bir delikle birlikte, derin sulara gömüleceğimizi unutmayalım. Yalnız biz mi? Ya çocuklarımız, torunlarımız? Onların da geleceğini karatmaya hakkımızın olmadığını, tertemiz suyu havasıyla emanet aldığımız bu şehrimizi, gelecek kuşaklarımıza yaşanabilir bir mekân olarak bırakmak zorunda olduğumuzu da unutmayalım diyorum.

Buna tek başıma benim gücümün yetmediğini, her zaman olduğu gibi bu vesile ile belirtmek istiyorum. Gelin Malatya’mızın geleceğini birlikte sahiplenelim ve kuralım. İnanın birlikte kurduğumuz bu Malatya’mızın tek ve tek kazananı hep birlikte şehrimiz, Malatya’mız ve hemşerilerimiz ve geleceğimiz olacaktır.

Suyumuzun yol hikâyesine devam edeceğim.