Bir toplumda ekonomik,sosyal,siyasal,sorunların ağırlığı insaları derinden etkileyince insanlar başka sorunları pek ciddiye almazlar.
Geleceğe güvenle bakmaz.
Yaşam hakkındaki hayal ve endişeleri olumsuz yönde artmış olur.
Dolayısı ile insanlar; hayatı ciddiye almadıkları gibi yapacaklar işlere de ciddi bakmazlar.
Bu ruh hali,kısa ve uzun vade de üretimde verim düşüklüğüne neden olur.
Yılların birikimi ile gelinen noktada.
Toplumda insanlar arasında artık her bakımdan güven duyguları kaybolmuştur.
İnsandaki güven duygusunu besleyen şeyse insanların yaşam hakındaki umutları,hayallerdir.
Bu umut ve hayallerin yeşerebileceği ortam ve toprak artık yok olmaya başlamıştır.
Sistem her yönü ile tıkanmıştır.
Her ne kadar bir pandemiden(korona) dolayı toplumun geleneksel bir sosyal olayı(bayram)kendi özünden uzaklaşmış gibi görünüyor isede(sosyal mesafe)aslında bu önceden süregelen bir sosyal ve ahlaki bir çöküşün doğal bir sonucuydu.
Yani bu yeni bir şey değil.
Korona bunun tuzu biberi oldu.
Yani bu sosyal mesafe pandemi olmamış olsaydı da bu sosyal kopuş ve uzaklaşma insanların arasında her geçen gün yaygınlaşarak büyüyor ve âdeta yeni bir gelenek gibi de kabul görüyordu.
İnsanlar bireyselleşerek herbiri kendi sosyal alanına çekiliyordu.
Bu yaşam tarzı ve sosyal izolasyon şekli,
kabullenip içselleştirerek yaşadığımız kapitalist yaşam tarzının tipik ve zorunlu bir sonucudur.
Herkes günlük yaşamında, sosyal ilişkilerinde
dün ve bu gün yaşadığı sosyal ilişkilerin düzeyine bakarak kendince bir sonuç çıkarabilir.
Aslında bir anlamda Bunun farkındalarda.
Sadece hala kabullenmek istemiyorlar o kadar.
Bu kabullenmeyişte her geçen gün kendilerine bir şekilde yansıyarak daha pahalıya mal oluyor.
Gerçi yine insanlar bunu her ne kadar kabul etmek istemeyip yaşananlara farklı anlamlar yükleyip ve farklı nedenlere bağlıyorlarsa da işin özünde bu var.
Kabul edilsin veya eğilmesin.
İster sağ ıdeolojik pencereden bakılarak kendince haklı bir sonuç elde ederek kendisini rahatlatmaya çalışsın.
İsterse sol ıdeolojik pencereden bakılarak bir sonuç elde edilsin.
Sistemin kendine göre bir işleyişi var.Ve bu düzenek artık bozulmuş durumda.
Peki neydi bu doğal sosyal kopuş.
Tabiki sistemden kaynaklanan ekonomik tıkanmanın toplumdaki etkileriydi.
Yani.
Ekonomide,gelir dağılımında derinleşen uçurum ve bunun yaratığı yoksulluk ve
İşsizliğin toplumda yaratığıtravmalar.
Ekonomideki dışa bağımlılık.
En önemliside,hem özel,hem kamu sektörünün ağırlaşan iç ve dış borç sorunu.
Ve ödemelerdeki çözümsüzlük.
Svap (para takası)denen kelimenin anlamını bu yüzden öğrenmiş olduk.
Tüm bunların üstünde hiç hesapta olmayan bir pandemi hastalığının ekonomi ve sosyal yapı üzerindeki etkileri.
En güçlü siyasi iktidarlar bile böylesi bir ortamda varlığını koruyamazlar.
Onun için;
Bu aralar tekrar erken seçim,baskın seçim yorumlarının piyasada dillendirilmesi boşuna değil.
Bayramdan sonra bu yorumların dozunun artacağı şimdiden görünüyor.
Kim ne derse desin,mevcut sistemin (başkanlık)tutmadığını bizat savunucuları bile kabulleniyor.
Artık eskisi gibi iştahlı bir şekilde savunamıyorlar.
Sistemdeki tıkanmayı bir anlamda onlarda bu şekilde kabullenmiş oluyorlar.
Övle yada böyle bu sistem ikibin yirmi üçe kadar gitmeyeceği herkes tarafından kabul edilmiş gibi.
İktidardaki,milliyetçi muhafazakar koalisyon her ne kadar bunu kabullenmiyormuş gibi görünüyor isede bunun tabanda kabul görmediğini onlarda bir anlamda görüyorlar ve bunun ömrünü uzatmak için kendilerince önlemler almaya çalışıyorlar.
Bunun için yeni siyasi partiler hakında hazırlamaya çalıştığı yasa tasarısı bu kabullenişin farklı bir ifadesidir.
Özellikle kendi içinde çıkan partilerin siyasi etkisini tamamen sıfırlamak için her düzenleme bu yasa tasarısında yer alacaktır.
Peki çözüm olacakmı?
Tabiki hayır.
Çünkü ilk defa,hem geniş toplumsal tabandaki halk.
Hemde en önemlisi bu güne kadar hem içeride,hem dışarıda her politikasında iktidarın arkasında olan sermaye kesimleri aynı konuda,aynı şekilde gidişattan rahatsızlar.
Ve iktidara güvenleri yok.
Yani tüm toplumsal kesimler bu tıkanmayı kabullenmişler.
Kabullendikleri bir diğer önemli tespitte bu tıkanmanın bu siyasi ittifak,iktidar ve başkanlık sistemi ile aşılamıyacağı.
Çünkü artık iktidardaki koalisyon partileri en basit yönetim konularında bile inandırıcı çözümler üretemiyor ve bunun için güven vermiyorlar.
Hangi toplumsal sistem olursa olsun bu koşullarda uzun süre varlığını devam ettiremez.
Sistemdeki tıkanma artık bir ihtiyaç değil bir zorunluluk haline gelmiştir.
Kimse bundan daha geri gidebileceğini beklemesin.
Baskın seçim senaryoları bu zorunluluğun sonucudur.
Tabi bu zorunlu değişim daha demokratik,daha özgür, daha adil ve daha sosyal nitelikli bir değişim olacaktır.
Kabul edin,etmeyin
kapitalist sistemin bile bu değişime şiddetle ihtiyacı var.
Ve bunu cani gönülden istiyorlar.
Sistem sağlıklı bir şekilde yoluna devam etmek istiyor.
Bunun içinde sistemin gereği olan ekonomik ve siyasal alandaki liberilazasyonu yakalayıp kurmak zorunda.
Sadece ekonomide liberalizm(sınırsız rekabet,sınırsız sömürü ve a sosyalizasyon).
Siyasette tam tersi bir daralma,baskı,dışlama,ötekileştirme ve sonuç olararak otoriterizm.
Bu güne kadar bu uygulandı.
Ama olmadı.
Kendisi dahil herkese,her şeye zarar verdi.
Bunu düzeltmek yine kendisine düştü!
Ve ne yazıkki başka çareside yok.