YENİ TİP KORONAVİRÜS

(COVİD-19) SALGINININ

GELECEĞİN TOPLUMSAL ve POLİTİK SİSTEMİNE OLASI

ETKİLERİ ÜZERİNE BİR

DENEME (1)

Giriş

Bu yazının konusu;Covıd-19 Salgınının dünya üzerinde yarattığı sosyolojik, ekonomik, kültürel ve politik etkiler sonucunda, 21. Yüzyıl Dünya Düzeninin hangi parametrelere göre şekilleneceği konusunda tartışmaktır. Çünkü pandeminin, sağlık sorunları ötesinde; ekonomik, sosyal, kültürel ve politik sonuçları olacaktır. Bu virüsün nasıl ortaya çıktığı sorunu, yerini daha geniş perspektifte bu komplo teorilerini aşan daha gerçekçi tartışmalara bırakacağı izlenimi giderek daha güçlü bir ihtimal hâline gelmektedir.

Dünya tarihi Yeni Tip Corona Virüs Covıd-19 Salgınının öncesi ve sonrası olmak üzere yeni bir sınıflandırmaya tabi tutulacaktır. Öyle anlaşılıyor ki salgının boyutları ve tüm parametrelere yaptığı etki şimdiden bu tartışmanın fitilini ateşlemiş gibi görünmektedir.

Bu sürecin sonrasını bir çeşit distopyaolarak ele alanların ortaya attıkları düşünceler, bu sürecin politik ve sosyal mühendislik olduğu yönündedir. “Distopya” kavramı daha çok konuşulur hâle gelecektir.

1. Distopik Tartışmalar Üzerine

Distopya, (anti-ütopya Yunanca dystopia) çoğunlukla ütopik bir toplum anlayışının anti-tezini tanımlamak için kullanılır.Ütopya, gerçek hayatta olmayacak kadar güzel ve ideal olan toplum biçimidir. Distopya ise ütopyanın tam tersi olarak otoriter bir toplum şeklidir. Ütopya, mükemmel anlamına gelirken distopya ise baskıcı toplumu ifade eder.

Dijital toplumsallaşmailerlemiş teknolojinin topluma olumsuz yansımasının olduğu kurgusal toplumlardır. Bu toplumlarda insan teknolojinin bir parçası haline gelir ve zamanla otomat bir davranış modeli gelişir. Küresel aktörlerin dünyaya ve topluma vermek istedikleri biçim ve düzenin bu salgını bir dönüm noktası olarak görecekleri konusunda farklı çalışmalar literatürde yer almaya başladı.

Distopya kelimesi ilk defa John StuartMill tarafından kullanılmış. Filozofun Yunanca bilgisi göz önüne alınırsa, kelimeyi "ütopyanın tersi" olarak değil, "kötü bir yer" anlamında kullandığı anlaşılır.

Tarih, “iyi” ve “kötü’nün mücadelesinin farklı formlarından oluşur. Bu yüzyılın toplumsal dönüşüme etki yapacak teknolojik kurgusu ve insanın bu teknolojiye uyumlu hale getirilmesi süreci zaten önemli oranda başarılmış gözükmektedir.

Distopik toplumlar özellikle konusu gelecek zamanlarda geçen hikâyelerde yer alır. Bunlardan en ünlü olanları George Orwell'ın Bin Dokuz Yüz Seksen Dört ve AldousHuxley'in Cesur Yeni Dünya adlı romanlarıdır. Aynı şekilde dünya sinemasındaMetropolis − FritzLang'ınçektiği sessiz bilimkurgu filmi, Son − AlfonsoCuarón'un çektiği futuristik film Distopik toplum ve düzenleri konu edinir. Genç kuşaklar arasında Distopik edebiyat ve sinemanın büyük ilgi gördüğü bir vakıadır.

2. Küresel Sisteme Olası Etkileri; Ekonomik, Sosyal ve Politik Dönüşüm

Dünyada otorite olarak görülen kimi sosyal bilimcilerin ve ekonomistlerin fikirleri, izlenimleri bu dönüşümün kısa vadede kaçınılmaz olarak görüleceği, orta ve uzun vadede yeni bir küresel sistem için hızlı adımların atılabileceği yönündedir.

Dünyada en çok alıntı yapılan ilk 10 ekonomist arasında gösterilen Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden (MIT) Prof. Daron Acemoğlu,Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu'na (DEİK) bağlı Dünya Türk İş Konseyi tarafından 1 Nisan'da düzenlenen Webinar'da yaptığı konuşmada küresel sistemde değişimin zorunlu olduğunu belirtmektedir:

Küresel politik ve ekonomik sistemin değişmemesi artık mümkün değil. Özelde sağlık sisteminin, genelde ise tüm devlet sisteminin etkin çalışmadığı görüldü ve de devletin müdahalesi çok arttı. ABD'de bile devlet müdahalesinde geç kalındığı ve gereğinden az olduğu eleştirileri var. Devletin ABD ve Avrupa'da bugüne kadar hiç olmadığı bir rolü oynaması bekleniyor ama böyle bir kurumsal yapıları yok.

20, yüzyılın ilk yarısında yaşanan 1. ve 2. Dünya Savaşları, bunun yarattığı yıkımlar, Büyük Buhran gibi ölümcül dalgalar yeni bir düzeni nasıl zorunlu kıldıysa, bu yeni yüzyılın bir çeşit sağlıkta başlayan ve giderek tüm sistemi etkisi altına alan 2. Büyük Buhranla karşı karşıya olduğumuz bu dönemde sistemde büyük bir revizyonun kaçınılmazlığını düşündürmektedir.

Dünya, buna benzer bir krizi 1929 Büyük Buhran ve 2.Dünya Savaşı'nın ardından yaşamış, devletin kontrolü artmıştı. Ancak planlı bir şekilde önce ekonomi canlandırıldı, refah devleti oluşturuldu, sonra sivil toplum ayağa kalktı ve bu sayede demokratikleşme gelişti. Çin'in krizi otoriterlikle aşmasının, diğer Asya ülkelerinin ise otoriterliğe kaymadan aşabilmesinin nedeni, Çin haricindeki ülkelerde sivil toplumun güçlü olması ve devletin gücünü dengeleyebilmesi. Bu ülkelerde devlet ile özel sektör eşgüdümlü çalışarak krizi aştı, halk da tüm önlemlere uydu ve devleti denetledi.

Prof. Gökhan Hotamışlıgil - Harvard Üniversitesi Genetik ve Metabolizma Hastalıkları Bölüm Başkanı) aynı toplantıda; sağlık sistemlerinin bu pandemi karşısında yaşadığı krizin altını çizerek ;“İnsanoğlunun tamamen steril, kimseyle temas etmediği bir toplum yapısına geçeceğimize inanmıyorum” yaklaşımına yer verdi. Salgın karşısında insan ırkının bağışıklık kazanabileceğini ve bunun 4 senaryodan biri olduğunu belirtti.