31 Mart yerel seçimlerine sayılı günler kaldı.
Partiler birer birer adylarını açıklıyor.
Aday belirleme süreci hemen bütün partilerde sıkıntılı ve sancılı geçti.
Aslında bütün seçim süreçlerinde aday belirlemeler hep sıkıntılı olmuştur.
Her partide aday adayı olanlar ve bunların kendi etrafı ve taraftarları bir beklenti içerisine girerler, aday olursam diyerek kendilerince hesaplar yaparlar, taraftarları da kendince hesaplar yaparlar ve beklenti içerisine girerler.
Ama adaylar belli olmaya başlayınca işte o zaman sevinçler, hüzünler, hayal kırıklıkları başlar. Biraz daha ileri adımda aday gösterilmeyenler için ciddi anlamda sıkıntılar başlar. Bazıları partilerine olan inançları, ya da parti içerisinde etkili ve yetkili kişilerin telkinleri ve ikna çalışmaları ile bu süreci daha kolay atlatır, kırgınlığı uzun sürmez ve yine partisinin içerisinde kalır, çalışmalarına devam eder, umutlarını bir başka bahara bırakır.
Bu dönem aday adayları için bu biraz daha ağır travmalara neden olmuş gibi görünüyor.
Özellikle Adalet ve Kalkınma Partisinde aday gösterilmeyenler belki de bir daha partileri açısında bu olanakların olmayacağı kaygısıyla mıdır bilinmez travmayı atlatamayarak deyim yerindeyse kazan kaldırmalar, karşı çıkmalar, parti yönetimlerine kızgınlıklarını yüksek sesle dillendirmeler görüldü. Daha önceki dönemlerde de onlarca aday adayı içerisinde yalnızca bir tanesi aday gösteriliyordu ve aday gösterilmeyenler bu kadar tepki göstermemişlerdi. Ufak tefek kızgınlıklar olsa da bu parti içerisinde çözülüyordu. Hakkını teslim etmek gerekirse partileri de bütün aday adayı olanları bir şekliyle ödüllendiriyordu, kimseyi deyim yerindeyse açıkta bırakmıyordu. Hatta aday gösterilme şansı hiç ama hiç olmayanlar bile sırf ismi orada olsun diye adaylık başvuru parasını denkleştirip ismini oraya yazdırıyordu.
Bu dönem bu böyle olmadı.
Aday isimleri belli olmaya başladıkça ismini göremeyen özellikle parti içerisinde güçlü olduğunu bilen isimler isyan bayraklarını birer birer çekmeye başladılar.
Pütürge'nin genç ve başarılı belediye başkanı Mehmet Polat ilk olarak sesini yükseltti ve başta partisinin MKYK üyesi Öznur Çalık hakkında AKP içerisinde alışık olunmayan bir dille suçlamalarda bulundu. Bu suçlamalar sonucunda partisinin disiplin süreci başlatma restine de "ihracıma gerek yok, gerekirse istifa ederim" diyerek net ve kararlı bir tavır orta koydu. Son kulis bilgilerine göre de Polat'ın Pütürge'de Saadet Partisinin adayını destekleyeceği konuşulmakta.
Arkasında Akçadağ İlçe Başkanı ve yönetimi toplu olarak istifa ettiler. Bu istifayı Akçadağ'ın mevcut AKP'li belediye başkanı Ali Kazgan'ın istifası ve ardında Akçadağ'da Bağımsız belediye başkanı adaylığını açıklaması izledi.
Son olarak ta, Arapgir'de başarılı bir belediyecilik yürüten ve bölgesinde çok sevilip saygı gören AKP'li belediye başkanı Haluk Cömertoğlu partisinde istifasının ardında CHP saflarına geçerek bu partinin adayı olarak açıklandı.
Battalgazi'de, Pütürge'de de buna benzer durumlar gelişmiştir.
Bütün bu gelişmeler akıllara şu soruyu getiriyor, acaba AKP Türkiye'de en çok oy aldığı dördüncü kent olan Malatya'da bir güç kaybı mı yaşıyor. Yoksa AKP'de öyle kazan kaldırmak, isyan etmek bugüne kadar her babayiğidin yapabileceği bir durum değildi.
İşte AKP'de bütün bu olumsuz gelişmeler dikkatleri ana muhalefet partisi CHP'ye çevirdi. Eğer CHP, AKP ile aynı hatalara düşmez, gerek aday belirlemede gerekse halkın beklentilerini göz önüne alarak bu süreci iyi yönetebilirse daha önce iki olan belediye sayısını beşe, altıya çıkarabilir.
Bütün bunlar göstermektedir ki, halka rağmen politika yapmanın ömrü çok uzun olmuyor. İşin öznesi Halkı ise, oyu halk kullanarak yöneticilerini belirliyorsa, yönetirken de, yönetecek isimleri belirlerken de halkın bilgisine baş vurulmalıdır. halka ne istediği sorulmalıdır, ben yaptım oldu mantığının dönemi geçmiştir.