İbrahim Tatlıses de Sami Kasap’da bu coğrafyaya nadir gelen sanatçılardandır. İbo zamanında Malatya sahnelerinde de yer aldığından Sami Kasabın özelliğini ve muhteşemliğini biliyordu.

Malatya’dan gelenlere Sami Kasabı soruyordum. Renginin sarı olduğunu, zayıfladığını söylüyorlardı. İbrahim Tatlıses de Sami Kasabın hasta olduğu haberini alır. Atladığı gibi gelir Malatya’ya. Tabii ki gelir gelmez Sami Kasabın eline kapanır. Bir de kendi elleri ile mangal yakar. Aralarında şu diyalog geçer.

İbo: Nasılsın Sami abi, işler iyi mi diyince, Sami şöyle cevap verir.

“Yegen. Zamanında biz Malatya’yı terk etmedik. Belki hata yaptık. Rahmet buralara heç yağmıyı. Hep sizin oralara yağıyı.”demiş. Gerçekten bu laf çok doğru. Malatyalı kendi kültürel değerlerini pek bilmiyor, önemsemiyor.

Selahattin Bölük’de bu coğrafyada ses getiren mükemmel seslerden biridir. Zaman zaman avukatlık büroma gelirdi. Değişik yerlerde Sami ile aynı sahneyi paylaşmışlar. Selahattin Bölük de iyi seslerdendir. Uzun havaları da çok güzel icra eder. Kendisinden Sami Kasaptan bir gazel okumasını rica ettim.

“Selami Bey. Biz Sami Kasap gibi okuyamağ ki. Onun sesi tam derinden, sanki bir kuyudan, bir borudan gelir gibi” gibi demişti. Sami Kasabın eserlerini icra edecek babayiğitler bekliyoruz.

SAMİ KASAP NEDEN ÖNEMLİ

Bizim Malatya’nın türküler açısından genellikle gazellere ve uzun havalara dayanırdı. Bazı türkü araştırmacıları Malatya’da uzun hava ve gazel ve hoyratların olmadığını söylerler. Oysa kazın ayağı öyle değil. O yazarlar Malatya’lı Fahri’yi, Sami Kasab’ı ve daha önceki Malatya’lı gazelhanları hakkıyla inceleselerdi bu düşüncelerinden vaz geçerlerdi. Sami Kasap Malatya’mızın dününü bu güne bağlayan gazelhandır.

MALATYA GAZEL VE UZUN HAVALAR KONUSUNDA YETİM

Sami Kasabın evlatları ve torunları çok yiğit çıktı. Ankara Malatya günlerinde onun adına bir stant açmışlar. Sami Kasap adını duyduğumda şaşırdım kaldım adeta. Sami’nin torunu orda imiş. Hemen şip şak çektim. Malatya’da da anısını halen yaşatıyorlar tebrik ediyorum. Sami Kasap anısına da Malatya’da bir sanat merkezi açmışlardı. Bir de adına lokanta işletiyorlarmış.

Sami Baba şimdiye kadar yerini kimse dolduramadı, dolduramaz da. Sana çalan, eşlik eden sazcıların da darmadağın oldu, o makamları çalacak kimse olmadığından bir kenara çekildiler. Belki Sami Kasap enstitüsü kurulursa, o makamların icrası konusunda ciddi akademik çalışmalar yapılırsa Malatya’nın o gazelleri tekrar yeşermeye başlar.Her zaman umut var olmayı yeğliyorum.

Dağdan indim anam düze ben düze ben

Diken oldum anam göze ben göze ben

Dar yerin geniş olsun daha gelmem size ben

Çayı geçdim anam ada galdı

İçmediğim bade galdı

İstedim vermediler

Gız gönlüm sende galdı

Gız adın İsmiğan’dır

Gözlerin ev yığandır

Çoğ gelip geçme burdan

İçerim dolu gandır

Sami’nin şu gazelini de çok beğenirim.

Güle naz ey güzel

Bülbüle naz güle naz

Girdim yarin bağcasına

Ağlıyan çok gülen az

Gül ağlar ey güzel

Bülbül ağlar gül ağlar

Girdim yarin bağçasına

Bir gül üçün bülbül ağlar

Gül müsün ey güzel

Gülden misin gül müsün

Hep guşlar figan eder

Dalda öten bülbül müsün

Sami Kasap ustanın sesi halen kulaklarımda çınlıyor.

Malatya’nın medar-ı iftiharı Sami Kasap! Beni duyuy(duyuyor) musun? İyi ki Malatya’da kalarak, bir çok eser vererek Mişmişkent’e bir çok eser kazandırdın, dünün gazellerini ve uzun havalarını bugüne aktardın. Ne mutlu sana. Bu eserlerini şimdiki sanatçılar okumakta zorlansalar bile Malat’yanın yeni nesilleri yaşatacaktır mutlaka. Lamı cimi yok. Parasal açıdan üzerine rahmet yağmadı ise de manevi açıdan rahmetler hep üzerine yağıyor. Aşk, hüzün, fakirlik,berduşluk, sefalet anlamına gelen gazellere bir de oryantal dansı ekletecek kadar büyüksün Malatyalı Sami Kasap. Sağ ol berhudar ol.

5 Haziran 2017- Ankara