Hepimiz biliyoruz ki internet, hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Bir bilgiye mi ihtiyacımız var? Hemen Google’a! Eski bir dostla mı konuşmak istiyoruz? WhatsApp veya sosyal medya hemen yardımımıza koşuyor. Ama ne yazık ki bu hızlı ve pratik dünya, bizi hiç fark etmeden kendine bağımlı hale getiriyor. Özellikle de fark etmeden geçirdiğimiz zaman, hayatımızın en değerli hazinesi olan zamanı bizden çalıyor.
Her gün kendime şu soruyu sormaya başladım: “Günde kaç saatimi internette harcıyorum?” Cevap çoğu zaman iç açıcı değil. Sabah uyanır uyanmaz telefonumu elime alıp sosyal medyada kayboluyor, e-postalarıma göz atıyor ve internette dolanırken kendimi kaybediyorum. Bir bakıyorum ki saatler geçmiş. Oysa bir kahve içip günü planlamak ya da biraz yürüyüşe çıkmak çok daha iyi olmaz mıydı?
İnternette fazla zaman geçirmenin bizi nasıl etkilediğini düşünelim. İlki ve belki de en önemlisi, zaman kaybı. Evet, internet birçok kolaylık sağlıyor ama aynı zamanda bizi üretkenliğimizden de uzaklaştırıyor. "Sadece beş dakika" dediğimiz anlar, çoğu zaman saatlerce süren bir internet serüvenine dönüşüyor. Bir bakıyoruz ki, yapmamız gereken işler birikmiş, okuduğumuz kitaplar yarım kalmış, hatta dostlarımızla yüz yüze görüşmeyi bile ihmal etmişiz.
Bir diğer etkisi de zihinsel yorgunluk. Sürekli ekran başında olmak, sosyal medyada gördüğümüz bilgiler ve uyarıcılar, beynimizi sürekli çalıştırıyor. Ancak bu çalışma, verimli bir düşünme süreci olmaktan çok, zihinsel bir kaos yaratıyor. Zihnimiz sürekli bir bilgi akışı içinde olduğu için, derinlemesine düşünme ve odaklanma yetimizi kaybediyoruz.
Sosyal izolasyon da internette fazla dolaşmanın bir diğer sonucu. İronik bir şekilde, sosyal medyada “bağlantıda” olmak, gerçek hayattaki ilişkilerimizi zayıflatıyor. Sanal dünyada arkadaşlarımızla vakit geçirdiğimizi düşünüyoruz ama bu, yüz yüze etkileşimin yerini tutmuyor. Gerçek sohbetlerin, göz teması kurmanın ve birlikte vakit geçirmenin yerini hiçbir şey tutamaz.
Tabii ki, interneti tamamen hayatımızdan çıkarmak mümkün değil ve bu aslında gereksiz de. Ancak dengeli bir kullanım şart. Kendimize sınırlar koymalı, ekran süremizi takip etmeli ve gerçek dünyaya da zaman ayırmalıyız. Belki her gün interneti bırakıp bir saat kitap okumak, yürüyüş yapmak ya da sevdiklerimizle vakit geçirmek bize çok daha iyi gelecek.
Sevgili okurlar, gelin bu dijital dünyaya biraz ara verelim. Hayat, ekranın ötesinde, gerçek dünyada akıp gidiyor. Ve unutmayın, kaybettiğimiz zamanı geri almanın bir yolu yok.