Bir gün sevdiğiniz insan gülüşüyle evinizi ışıldatırken, ertesi gün o gülüş yerini sessiz bir bakışa, yatağın kenarına bırakabilir. Hastalık, maddi sıkıntılar ya da ruhsal bunalımlar… İşte o zaman, “yanındayım” demek, sadece güzel bir söz değil; uzun bir maratonun başlangıcı olur.

Sevdiğiniz size bakar, gözlerinde o kırılgan teşekkür… Siz de ona bakar, “iyi ki buradayım” dersiniz. İşte o an, ilişkiniz daha derin, daha anlamlı bir hal alır. Çünkü bilirsiniz ki minnet, yalnızca teşekkür etmek değil; sevginin emeğe dönüşmüş hâlidir.

Eğer minnetin yerini alışkanlık, hatta hak görme alırsa, yardım eden yavaş yavaş tükenir. Her çağrıldığında koşan, zamanla kendine koşmayı unutur. Ve bu kez, ilişkiyi minnet değil, sessiz bir kırgınlık besler.

Minneti bir köprü gibi kullanmak… Yani hem alanın hem verenin, bu duygunun sıcaklığını hissetmesi. Yalnızca zor zamanların değil, sıradan günlerin de içine minnet tohumları ekmek. Bir kahve pişirdiğinizde, kapıyı tuttuğunuzda, omzuna hafifçe dokunduğunuzda bile…

Çünkü minnet, doğru yaşandığında, çiftleri yalnızca krizlerde değil, her gün birbirine yeniden âşık eder.