Yazın ilk sıcakları yüzünü göstermeye başladığı bu günlerde, içimde her zaman bir korku belirir! Orman yangınları. Bilirsiniz, her yaz televizyonlarda, sosyal medyada yüreğimizi yakan görüntülerle karşılaşırız. Küller içinde kalmış ağaçlar, dumanlar içinde gökyüzü, kaçışan hayvanlar... Bu sadece uzak bir haber olmaktan çıkıp, hepimizin içini burkan, kanatan bir yara haline gelir.
Hatırlıyorum, geçen yaz Ege'de çıkan büyük yangınları. Günlerce televizyon başından ayrılamamıştım. Sanki kendi evim, kendi bahçem yanıyor gibi hissetmiştim. O koca ağaçların dakikalar içinde nasıl yok olduğunu görmek, insanı çaresizliğe sürüklüyor. Hele ki o hayvanların can havliyle kaçışmaları, yanan kaplumbağalar, kanatları tutuşmuş kuşlar... İşte o anlarda anlıyorsunuz ormanların sadece ağaçlardan ibaret olmadığını, devasa bir yaşam döngüsünün kalbi olduğunu.
Peki, bu yangınlar neden bu kadar çok oluyor? Elbette küresel ısınma, iklim değişikliği gibi büyük faktörler var. Ama işin samimi tarafı, çoğumuzun payı var bu felaketlerde. Atılan bir sigara izmariti, söndürülmemiş bir mangal ateşi, elektrik tellerinden sızan kıvılcımlar... Bazen umursamazlık, bazen bilgisizlik, bazen de sadece "bana bir şey olmaz" düşüncesiyle, geri dönülmez hatalara yol açabiliyoruz.
Ormanlar, bizim ciğerlerimiz. Sadece nefes almamızı sağlamakla kalmıyor, su kaynaklarını besliyor, binbir çeşit canlıya ev sahipliği yapıyor, toprağı koruyor. Bir orman yandığında sadece ağaçlar kül olmuyor, ekosistem tamamen çöküyor. Yeniden yeşermesi, eski haline dönmesi yıllar, belki de yüzyıllar sürüyor. Ve o süreçte, biz de o ormanla birlikte bir şeyler kaybediyoruz içimizde.
Bu yaz, lütfen biraz daha dikkatli olalım. Piknik yaparken ateşimizi tamamen söndürdüğümüzden emin olalım. Arabadan dışarı sigara izmariti atmak gibi basit ama ölümcül hatalardan kaçınalım. Gördüğümüz en ufak bir dumanı bile hemen ilgili yerlere bildirelim. Belki de bu küçük adımlar, devasa bir felaketi önler.
Unutmayalım ki ormanlar sadece bize ait değil, gelecek nesillere bırakacağımız en değerli miras. Onları korumak, hepimizin ortak sorumluluğu. Ciğerlerimiz yanmasın, nefesimiz kesilmesin diye...