Türkiye, her yaz mevsimiyle birlikte yükselen orman yangınlarının dumanına boğulurken, bu felaketlerin en acı bedelini ödeyenler ne yazık ki alevlerle en ön safta mücadele eden orman işçilerimiz oluyor. Son olarak Eskişehir'de yaşanan yangında, 5'i orman işçisi ve 5'i AKUT gönüllüsü olmak üzere 10 canımızı toprağa vermemiz, "kader" diyerek geçiştirilemeyecek, üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir ihmaller zincirini bir kez daha gözler önüne serdi.

"Şehit" kelimesi, elbette ki bu fedakar insanların gösterdiği kahramanlığı ve vatan için canlarını feda etmelerini en iyi anlatan kelime. Ancak bu durum, onların can güvenliğinin neden sağlanamadığına dair sorular sormamızı engellememeli, hatta tam tersine bu soruları daha yüksek sesle dile getirmemizi gerektirmeli. Zira "önlenebilir her işçi ölümü bir iş cinayetidir" gerçeği, orman yangınları için de geçerlidir.

Eskişehir'deki yangında hayatını kaybeden orman işçisi Tolunay Kocaman'ın daha 9 gün önce evlenip balayındayken göreve çağrılması, ya da Eyüp Dereli'nin "Bu aya zamlı maaş alabilecek miyiz?" diye sorması, bu insanların ne tür koşullarda çalıştıklarının ve hangi kaygılarla mücadele ettiklerinin acı birer göstergesi. Onlar, en temel insani ihtiyaçları ve hayata dair en masum umutları olan, risk altında çalışan emekçilerdi.

Peki, neden bu canlarımızı yitiriyoruz? Uzmanlar ve sendikalar, yangınların durdurulamamasının ve can kayıplarının artmasının arkasındaki temel sorunlara işaret ediyor:

Yetersiz Eğitim ve Tecrübesizlik:

Yangınla mücadele, sadece cesaret değil, aynı zamanda ciddi bir bilgi birikimi ve tecrübe gerektirir. Ancak sahadaki birçok işçinin yeterli eğitimi almadığı, hatta yeni işe başlayanların doğrudan yangın bölgelerine gönderildiği iddiaları vahimdir. Tecrübeli kadroların eksikliği, liyakatsiz atamalar, yangına müdahale stratejilerinde ciddi aksaklıklara yol açıyor.

Ekipman Eksikliği ve Yetersizliği:

Orman işçilerinin, alevlerle savaşırken kullandıkları kişisel koruyucu ekipmanların, yangın söndürme araçlarının ve iletişim sistemlerinin yeterliliği ve modernliği hayati önem taşır. Yangınların hızla yayıldığı, rüzgarın aniden yön değiştirdiği anlarda, doğru ekipman ve kesintisiz iletişim, hayat kurtarıcı olabilir.

Yorgunluk ve Aşırı Çalışma:

Uzun süreli ve kesintisiz çalışma saatleri, orman işçilerinin fiziksel ve zihinsel yorgunluğunu artırır. Bu durum, anlık kararların kritik olduğu yangınla mücadelede hatalara ve can kayıplarına davetiye çıkarır. Çalışanların dinlenme sürelerine riayet edilmesi, güvenlikleri için elzemdir.

Koordinasyon ve Planlama Zafiyetleri:

Yangına müdahale süreçlerinin koordinasyonu ve planlaması, felaketin boyutunu doğrudan etkiler. Yangın rotalarının doğru belirlenmesi, işçilerin güvenli alanlara yönlendirilmesi ve tahliye planlarının etkin bir şekilde uygulanması, can kaybını önlemede kritik rol oynar. Bu noktada yaşanan eksiklikler, ne yazık ki telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabiliyor.

İdari İhmaller ve Hesap Verilemezlik:

Daha önceki birçok iş cinayetinde olduğu gibi, orman yangınlarında yaşanan can kayıplarının ardından da "ihmal" iddiaları gündeme geliyor. Ancak bu iddiaların ne kadarının soruşturulduğu, sorumluların ne kadarının hesap verdiği kamuoyunda merak konusu. Hesap verilebilirliğin olmadığı bir sistemde, benzer acıların yaşanmaya devam etmesi kaçınılmazdır.

Orman işçileri, doğayı ve vatanı korumak için kendi hayatlarını riske atan kahramanlarımızdır. Onların ölümleri, sadece aileleri için değil, tüm ülke için derin bir yaradır. Bu ölümlerin, sadece bir "kader" olarak görülmemesi, aksine sistematik sorunların ve ihmallerin bir sonucu olarak ele alınması gerekmektedir.

Artık yangınlarla mücadelede yalnızca söndürmeye odaklanmak yeterli değil. Yangınların neden çıktığı, neden bu kadar hızla yayıldığı ve en önemlisi neden işçilerimizin hayatlarını kaybettiği sorularına şeffaf ve kapsamlı yanıtlar bulunmalı. Bilimsel veriye dayalı, bütüncül bir afet yönetim stratejisi geliştirilmeli, orman işçilerinin çalışma koşulları iyileştirilmeli, eğitimleri ve ekipmanları uluslararası standartlara getirilmeli, liyakat esaslı atamalar yapılmalı ve ihmali olanlar mutlaka hesap vermelidir.

Unutmayalım ki, her yanan ağaç bir doğa katliamı, her kaybedilen can ise derin bir utançtır. Bu acılar son bulana dek, orman işçilerimizin çığlığını duyurmaya devam etmek, hepimizin sorumluluğudur.