Dünyayı yönetme arzusundaki ülkeler ayakta kalabilmek için elindeki tüm ekonomik, sosyal, askeri enstrümanları kullanılırlar. Bunun en tipik ve başat örneği Amerika Birleşik Devletleridir. Bir şirketler ülkesi olan ABD, bunu “ekonomik tetikçiler” üzerinden gerçekleştirir. Bu şirketler, hem ülkelerini hem de kendilerini uluslararası düzeyde vazgeçilmez duruma getirirler.
İşte başlıktaki john Perkins ismi bu ekonomik tetikçilerden en bilinenidir.2004 yılında yazdığı “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları “ kitabı tüm dünyada ses getirmiştir. Kendi ifadesine göre böyle bir kitabı yazmasının temel nedeni bir vicdani sorumluluk taşıma hassasiyetidir. Kitabın yazılması ve yayınlanmasının hep engellendiği, bunu bazen tehditle bazen de rüşvetle yapılmaya çalışıldığını ifade eder. Ayrıca kendisi 5 defa kitabı yazmaktan, 24 yayınevi de kitabı yayımlamaktan vazgeçmiştir. Tüm bu engellemelere rağmen kitap yazıldı. The Newyork Times’ın en çok satılan kitaplar listesinde 2 yıl boyunca kaldı ve 40 dile çevrildi.
Perkins: ” Bizler diğer ülkeleri; şirketimizin, hükümetimizin, bankalarımızın, kısacası benim ‘şirketokrasi ‘ diye adlandırdığım kurumsal yapının kölesi haline getirmek için uluslararası finans kuruluşlarını kullanan elit bir grubuz. Mafyanın yaptığı iyilikler gibi ekonomik tetikçiler de görünüşte iyilikler yapar. Örneğin elektrik santralleri, otoyollar, limanlar, teknoparklar ve altyapı hizmetleri için borç temin ederler. Bu borçların ön koşulu Amerika şirketleri ve mühendislik firmalarına verilmesidir. Dolayısıyla para Amerikayı terk etmez. New York’taki, Washington’daki bankalara, Houston veya San Fransisko’daki mühendislik firmalarına transfer edilir.”
Yine kendi ifadesine göre 1970’lerden 2000 yılına kadar kendisi de bir ekonomik tetikçiydi.(ET) Bu kişilerin temel çalışma prensibi birçok ülkeyi milyonlarca dolar borç altına sokan, kaba deyimle dolandıran, kafası çalışan profesyonel ekonomik tetikçilerdir. Dünya Bankası, Amerika Birleşik Devletleri Kalkınma Ajansı(USAID) , diğer yardım kuruluşları ve büyük şirketlerin kasalarına büyük meblağlar koymalarını sağlarlar. John Perkins, bunları nereden biliyorum sorusuna verdiği cevap; “çünkü bende bir ekonomik tetikçiydim” diye ifade eder.
Kullandıkları araçlar; rüşvet, sahte finansal raporlar, zorbalık, cinayet ve kadın gibi bilinen yöntemlerdir. Kalkınma yalanı adı altında milyonlarca dolarlık şişirilmiş projeler ve projeler hakkındaki “bilimsel üniversite raporları”, teoriler… Sonuçta hedef ülkeler, hedef yöneticiler ve “şirketokrasi” ile yönetilen bir “Küresel imparatorluk.”
Ortadoğu, Bangladeş, Nijerya ve Latin Amerika ülkelerini nasıl borç batağına sapladıklarını, hükümetleri nasıl değiştirdiklerini, Güney Amerika’da siyasi suikastları nasıl devreye koyduklarını, bulunduğu ülkelerin yerel halkı gibi nasıl yaşadıklarını tüm bunların çare olmaması durumunda CİA, NSA gibi yapıları devre koymalarını kitaplarında ayrıntılı bir şekilde anlatıyor.(Bu serinin birkaç kitabı daha çıktı)
Perkins bir söyleyişinde şöyle bir tespitte bulunuyor; “ insanların açgözlü olması ile hırsları arasındaki dengenin bozulmaya başladığını, insanların sanat eseri yaratmak, yazı yazmak, iş kurmak, gelecek nesiller için sürdürülebilir bir sistem oluşturmak için hırslı olabilir. Açgözlülük ise aşırılıktır. Açgözlüler kendi servetlerine servet katmaya, daha güçlü ve daha prestijli olmaya bakar. Dolayısıyla tüm toplumlar ve insanlar için gerekli bu kural dünyanın birçok yerinde tüm hızıyla insanları, toplumları sömürmeye devam ediyor.”
Bize sıradan gelen ancak dünyadaki bazı gelişmelerin nasıl planlandığı konusunda önemli bilgiler veriyor, John Perkins kitaplarında. Reel gelişmelere baktığımızda dünyanın birçok bölgesindeki iç savaşlar, rejim değişiklikleri ve yeni terör örgütlerinin ortaya çıkması tesadüf olmadığıdır. Hepsinin bir arka planı vardır.
Bu yazının amacı; john Perkins’in yazdığı kitaplardan hareketle Amerika’nın dünyayı nasıl şekillendirdiği, ülkeleri nasıl ve hangi saiklerle sömürdüğünü bir kez daha hatırlatmaktır. Ancak öyle görünüyor ki Doğu yakasında da, Batı yakasında da henüz değişen bir şey yok!