Yedi bin yıllık köklü bir geçmişi olan Mısır denince çoğumuzun aklına firavunlar, piramitler, İskenderiye Feneri, Kleopatra , Nil yada Arap Baharı geliyordur. Tarihsel ve kültürel yönü ile baktığınızda hepimiz haklıyız, Peki meseleye bir Türk , bir Müslüman olarak baktığımızda bu saydıklarımızın içinde olmayan ne var sizce?Geçmişte yasamış insan topluluklarının birbirleriyle olan ilişkilerini, savaş ve barışlarını, kültürlerini, medeniyetlerini, sosyo – ekonomik yapılarını belgelere dayanarak, yer ve zaman göstererek, sebep – sonuç ilişkisi içerisinde inceleyen ve objektif olarak açıklayan bilime tarih denir.

Tarih, Geçmişteki insanın yaptıklarını, neden ve sonuç ilişkisi dahilinde, yer ve zaman göstererek, belgeler ışığında objektif olarak incelediği için bir bilim kabul edilir(1)
Cumhuriyet Üniversitesi Eğitim Fakültesi Ortaöğretim Sosyal Alanlar Eğitimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Necati Demir: “Türk karakterli kaya üstü resim ve figürler Asya ile Avrupa kıtasının büyük bir bölümünde ve Afrika kıtasının kuzeyinde karşımıza çıkmaktadır. Yer isimleri, mimari ve diğer kültür unsurları, kaya üstü resim ve figürleri ile paralellik göstermektedir. Bütün kültür unsurları Türklerin yaklaşık 15 bin yıldır dünya üzerinde olduğunu ve muhteşem bir medeniyet ortaya koyduğunu göstermektedir.
Türkler gittikleri hemen her yerde kimlik kartlarını coğrafyaya yer isimleri ile de kazımışlardır.” Prof. Dr. Necati Demir hocamızın yıllar süren araştırmalarının sonucunu bakıldığında yaklaşık 15.000 yıllık bir tarihi olan Türk milletinin geçmişte sayısız devletler kurduğu ve bu devletlerin dünya medeniyetine büyük hizmetleri olduğunu net bir şekilde görmekteyiz.
Kurulan onca medeniyet ve devlet dışında bir çağ açıp bir çağ kapatacak kadar önemli bir özelliği de bulunan Türklerin; Asya'dan, Avrupa'ya hatta Afrika’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyaya yayıldığını ve buralarda medeniyetler inşa ettiğini hepimiz bilmekteyiz. Tarihte hiç bir millet yoktur ki geçmişini baz almadan geleceğine yön verebilmiş olsun. Peki bu yazılanların bizler için önemi var mı? Mısır ile bağlantısı nedir? Bu yazılanların hepsi hatta yazılmamış kat kat fazlasının Türkiye ve Mısır ilişkileri açısından çok önemli bir değeri var. Eski çağdaki "Firavunlar" devri sona erdikten sonra sırasıyla; Persler, Romalılar, Büyük İskender ve Bizanslıların hakimiyetine girmiş olan Mısır, 639 yılında Müslümanlar tarafından fethedilmiş ve bu hakimiyet uzun yüzyıllar sürmüştür. Müteâkıben Tolunoğulları, İhşîdliler, Fatımîler, Eyyübîler ve Memlûklular Mısır'da hüküm sürdükten sonra, 1517'de Osmanlı Devleti'nin Mısır'ı Memlûklulardan alarak topraklarına katmasıyla Mısır tarihinde, yaklaşık 400 yıl sürecek Osmanlı hakimiyeti devri başlamıştır.(2)
Mısır 639 yılında Müslümanlar tarafından fethedilmiş ve ülkenin ilk üç Halife ile Emeviler dönemlerinde merkeze bağlı Arap valiler tarafından idare edildiği görülür. Abbasîler dönemine gelindiğinde Arap asıllı valilerin yanı sıra Ebû Ca‘fer Eşnas et-Türkî (834-844), İnâk et-Türkî (844-849), Feth b. Hakân b. Artuk (856-861), Müzâhim b. Hakân b. Urtuc et-Türkî (867), Ahmed b. Müzâhim (868), Uzcûr/Urhûz b. Uluğ Tarhan et-Türkî (868), Ahmed b. Tûlûn (868) gibi Türk kökenli asker-bürokratlar valilik görevini yürütmüşlerdir.5 Özellikle son yıllarda uluslar arası ilişkiler ve ikili ilişkiler konusunda karşı karşıya geldiğimiz Mısır’ın 1153 sene evvel Türklere vatan olduğunu bilmemiz gerekir. Tolunoğulları Devleti 868 ve 905 yılları arasında hüküm sürmüş, Müslüman olan Türkler’in kurduğu ilk bağımsız devlettir.(3) Tûlûnoğulları Devleti’nin kurucusu olan Ahmed bin Tûlûn (Ebu’l-Abbâs et-Türkî) aslen Dokuz Oğuz Türklerindendir.(4) Tolunoğulları Devleti'nin kurucusu Ahmed bin Tolun'un babası, Halife Me’mûn döneminin önemli kumandanlarından Buharalı Tolun adında bir Türktür.
Ahmed bin Tolun Suriye seferi sonunda Fırat’ın batısındaki bütün vilâyetlere hâkim oldu.Batıda Berka ve Trablusgarp’tan doğuda Fırat nehrine kadar olan topraklar Tolunoğulları’nın idaresine girdi. Suudi Arabistan’ın güneybatısında yer alan Asîr ve civarı da onun egemenliğini tanıdı. Ahmed bin Tolun’un Suriye ve Filistin’i zaptetmesi ve hemen ardından kendi adına para bastırması Muvaffak-Billâh’ı harekete geçirdi ve onu Mısır valiliğinden azletti. Bunun üzerine Ahmed bin Tolun hilâfet makamıyla irtibatını kesip bağımsızlığını ilân etti. Onun zamanında Abbâsî halifesinin, isminin hutbelerde okunmasından ve Bağdat’a bir miktar vergi gönderilmesinden başka bir nüfuz belirtisi kalmadı. 884 ‘de vefat eden Ahmed bin Tolun’un yerine oğlu Humâreveyh geçti. (5) Tahta geçen Humâreveyh Suriye’ye kısa bir süre sonra ordular gönderdi.
Abbâsî kumandanlarından Muhammed bin Ebü’s-Sâc’ın Humâreveyh’e katılmasıyla el-Cezîre ve Musul’a kadar olan toprakların tamamı Humâreveyh’in eline geçti. 896 yılında hizmetçileri tarafından geceleyin uyurken öldürülen Humâreveyh’in on iki yıl süren hükümdarlığında Tolunoğulları en parlak dönemini yaşadı.
Ölümünden sonra yerine geçen çocuklarının tecrübesiz idaresi, ekonomik sıkıntılar, isyan ve kardeş kavgaları gibi bir çok nedenden dolayı Abbasi Halifeliği Mısır’ı onlardan almaya karar verdi ve Türk asıllı kumandan Muhammed bin Süleyman’ı Suriye ve Mısır’a gönderdi.
Kuvvetlerin Türk asıllı kumandan Muhammed bin Süleyman’ı Ocak 905 ‘de Tolunoğulları’nı yenerek Mısır’ın yeniden Abbâsî hâkimiyetine girmesini sağlamıştır.
Muhammed bin Togaç tarafından Mısır'da kurulan, Suriye ve Hicaz bölgelerini de içine alan İhşidller Devleti, Tolunoğullarından sonra kunılan ikinci önemli Türk devletidir. Kurucusunun ünvanı ile anılan İhşidller Devleti 34 sene yaşamıştır. (6)