Çok inisiyatif aldık. Bir tek Astana formatı ayakta kaldı bunlardan. Rejimin de artık görmesi lazım, savaşarak ülke bölünecek. Bir taraftan PKK ile mücadele bir taraftan uzlaşı dediğimiz, anayasanın hazırlanması, BMGK'nın 2254 sayılı kararı, bunu kapsıyor. O nedenle bizim de desteklediğimiz muhalefet müzakere heyetini kurdu.Muhalefet iyi niyetli, yapıcı. Rejimden kaynaklı direniş var, mesafe kat edemediler. Zaten Astana formatında bir masanın etrafındayız, anayasa komisyonu toplantısında biz de varız. Suriye'de kalıcı barış için adımlar atılması lazım, biz de bunları söylüyoruz. Muhalefeti rejimin terör örgütü olarak görmemesi gerekiyor. Her zaman muhalefetin yanında olduk." "Diyalog için şart olmaz ama görüşmelerin amacı ne? Ülkenin teröristlerden temizlenmesi lazım, bizim sınır güvenliğimiz önemli, Suriye'nin toprak bütünlüğü, siyasi bütünlüğü önemli. İnsanların güvenli şekilde ülkeye dönebilmesi önemli. İlla bir şart değil ama amacı ve hedefi nedir? Bizim yürüttüğümüz Suriye siyaseti de hep çözüm odaklıdır.

Bizim yaptığımız operasyonlar Suriye için önemli. Burada terör örgütü ile mücadele, uluslararası hukuktan kaynaklanan bir haktır bizim için. Rejimin bunu yapacak gücü yok. Görüşmeye ihtiyaç yok. Birbiri ile kavga eden, birbirine düşman olan ne kadar ülke varsa bizim harekâtımıza karşılar. Bundan sonra yapacağımız harekâtların da ne kadar isabetli olduğunu gösteriyor. Rejimle muhalefetin uzlaştırılması gerektiğini söyledim. Uzlaşının amacı yeni bir anayasa, ülkenin BM gözetiminde acil bir şekilde seçime götürülmesi. Bu çerçevede müzakere heyeti kuruldu, anayasa komisyonu toplandı. Uzlaşı olmazsa rejimle muhalefet arasında nasıl anayasa yazacaklar, ülkeyi seçime götürecekler. Bu adımlar atılırsa seçim olduktan sonra kararı Suriye halkı verecek. Ülkenin geleceği için tek çözüm yolu siyasi süreçtir ve uzlaşı ile bunun sağlanmasıdır.Güven artırıcı adımlar atıldı, esirlerin takası konusunda adımlar atıldı, orada bile muhalefetin istediği isimleri rejim bulamadık diyor, vermiyor." Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Endonezya’daki G-20 Zirvesi sonrası, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la görüşme ihtimali ve Türkiye'nin Suriye ile Mısır'la ilişkileri hakkındaki bir soruya, “Siyasette ebedi olarak dargınlık, kırgınlık, küslük olmaz. Vakti, zamanı geldiği anda oturur, değerlendirir, ona göre de bir yenilemeyi yapabilirsiniz" yanıtını verdi.2011 yılından beri Suriye’de, rasyonel ulusal çıkarlara göre değil Beşşar Esad’ın gitmesini esas alarak strateji geliştirildiği için hatalar kaçınılmaz olmuştur.Peki, kim neden SURİYE BARIŞI’nı istemez? Kendimce birçok sebep var ama 10 yıldan uzun bir süredir Suriye meselesine hakim olan biri olarak önemli birkaç nedeni sizlerle paylaşmak isterim. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi ve dünyanın neredeyse tüm ülkelerinin Ukrayna'yı desteklemesi ama kimsenin savaşı durdurmak için çaba sarf etmediği bir dönemde Rusya yaşananlardan ötürü askeri açıdan ciddi şekilde zayıfladı. Ukrayna cephesi sıcaklığını korurken Rusya'nın Suriye'de mukavemet kabiliyeti çok çok sınırlı bir hal almıştır. Bu da diplomasi dinamiğimi değiştireceği gibi barış için atılacak adımları hızlandıracaktır. İran, Rusya ve Türkiye barış için uğraş verirken 11 yıl boyunca birçok insan hakları ihlalinin gerçekleştiği milyondan fazla insanın öldürüldüğü ve bu ölümlerin işkence ve her türlü insan hakları ihlaline maruz kaldığı Suriye’de ABD, AB, BM ve diğer uluslararası güçler neden suskunlar? Bu güç grupları aslında Suriye dahil Ortadoğu’nun kalbinde modern dünyanınsömürgesini kurdular.ABD lojistik ve eğitim desteği vererek Ortadoğu’nun her noktasında kullanabileceği bir kara ordusu (ABD’nin müttefikim dediği bebek katili PKK/YPG terör örgütünden bahsetmekteyim.) oluşturdu. Barış onların işine gelmeyecektir. (Rusya’da masum değil tabii…Beşşar Esad iç savaşın başlaması ile Rusya’dan aldığı desteğe karşılık tüm kıyı şeridini ve limanları 50 yıl boyunca Rusların bölgede kalmasını onaylayarak bin yıllık hayalleri olan sıcak denizlere ulaşmasını bir çırpıda gerçekleştirdi…)Ayrıca silah tüccarları ve uyuşturucu baronları adeta cirit attıkları Suriye’de barış istemezler. Suriye’de son yıllarda yaşananlarla birlikte yönetim boşluğu ve güvenlik zafiyetinden dolayı PKK ile birlikte birçok devlet Suriye topraklarını adeta uyuşturucu merkezi konumuna soktular. Terör örgütleri son yıllarda her türlü uyuşturucuyu kaçak yollarla başta Avrupa olmak üzere birçok ülkeye ihraç ediyorlar. Terör örgütü PKK ve yandaşlarının bu yoldan geliri milyarlarca doları buluyor. Uyuşturucun bir kısmı Akdeniz üzerinden kalanıise Fars Körfezi'nden gönderiliyor. Bu ticaret neredeyse tüm silahlı gruplar (terörist, muhalif, resmi ) ve müttefiklerine büyük bir yasadışı gelir sağlıyor. Ondan olsa gerek uluslararası aktörler çok basit şekil ve yöntemlerle uyuşturucu ile mücadelede başarılı olmaları gerekirken sanki elleri, kolları bağlanmış şekilde seyirci olmaktalar…(rant büyük olunca sus pus olanlar üç maymunu oynamaktalar…)Rant peşine koşan uyuşturucu baronları da tıpkı silah tüccarları gibi bu savaşın bitmesini istememektedir. Türkiye iç savaşından beri Suriye'nin toprak bütünlüğünden yanadır. Suriye’nin siyasi ve toprak bütünlüğünün korunması ve Suriye topraklarında asla bir terör devletinin kurulmasına müsaade etmeyeceğini dile getirmiş ve bu alanda somut adımlarda atmıştır. Suriye’nin geleceğine Suriye halkı karar verecektir. Türkiye, bu süreçte Suriye halkına verdiği desteği sürdürmektedir. Savaştan önceki yıllarda iki devlet arasındaki bağlar adeta kardeşçe ilişkilere dönüşmüştü. Şimdi de sıra Türkiye ve Suriye devlet başkanlarının 2011 yılında bozulan ve adeta düşmanca hale gelen ilişkileri düzeltmesi için gerekli olan adımları atmasına geldi. Tepeden bakınca ilk anda pek de kolay gibi görünmese de ben inanıyorum ki bin yılı aşkın bir süredir aynı kaderi, aynı coğrafyayı paylaşan bu iki ülke istedikten sonra kardeşçe diyebileceğimiz ilişkilere kısa bir sürede kavuşacaktır.

Dr.İmbat MUĞLU