Bir yanda koronavirüs bir yanda bir türlü gelmeyen bahar insanın içini karartıyor; bir umut ışığı arıyor insan…
Tabi böyle zamanlarda birlik, beraberlik ve dayanışma olması gerekirken, siyasetin ayrıştırıcı dili insanın canını iyice sıkıyor!
Hani “Bir musibet bir nasihatten daha iyidir.” derler ya, bizim iktidar bu koronavirüs felaketinden ders çıkarıp ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı dili bir yana bırakır, ülkenin geleceği için ortak aklı öne çıkarıp çözüm arayışlarının içinde olur diye umut ederken…
Bu defa siyaset, yardım kampanyası yüzünden birbirine girdi…

**
CHP’li belediyeler durumdan vazife çıkararak belediye kanundan kaynaklanan yetkilerini kullanıp, bir bağış kampanyası başlatarak, koronavirüs yüzünden işinden aşından olan hemşerilerinin derdine deva olma çabası içine girdiler… Hatta iktidarın Konya ve Gaziantep belediyeleri de muhalefet belediyelerine bakıp bağış kampanyası başlattılar.
CHP’li belediyeler böyle bir kampanya başlatınca, iktidar, muhalefet belediyelerinin bu uygulamasının muhalefeti güçlendireceği düşüncesiyle,apar topar bir yardım kampanyası başlatarak, belediyelerin izinsiz yardım toplayamayacağını belirtti ve belediyelerin bankalardaki hesabına bloke konuldu!
Bu konuda belediye kanunun 15., 18. ve 38. Maddeleri ile Büyükşehir kanunun 28. maddesi belediyelere bu yetkiyi açıkça vermesine rağmen, “Yasal değil, devlet içinde devlet olunmaz(!)” deyip, banka hesaplarının bloke edilmesi, bırakın hukuk devletini yasa devletinde bile olmaz. Çünkü icraatınızı bir yasaya dayandırmanız gerekir.

**
İttihat ve Terakki ile II. Meşrutiyet döneminin Harbiye Nazırı, Başkomutanı Enver Paşa’ya atfedilir: Zamanın yasalarında, mevzuatında dayanağı bulunmayan bir icraatı söz konusu olduğunda, kendisine “Efendim buna izin veren kanun yok.” diyenlere kızar ve şu emri verirmiş “Yok kanun, Yap kanun”
İcraatını bu şekilde meşrulaştırırmış.
Şimdi var kanun…
Ama yok kanun deniyor!
Olan biteni düşünüp gerisini siz tamamlayın…

**
İktidar yurt genelinde bir kampanya başlatmış olsaydı ancak sonradan muhalefet belediyeleri böyle bir işe kalkışsaydı, yurt genelinde başlayan bir kampanya var niye pişmiş aşa su katıyorsunuz dense, haklılık payı olurdu…

**
Belediyeler böyle bir kampanya başlattıktan sonra, iktidar, yurt genelinde bir kampanya başlatmak istiyorsa, Belediye başkanlarını arayıp, “Biz yurt genelinde bir kampanya başlatmayı düşünüyoruz, siz bizden önce davranıp bağış kampanyası başlattınız. Belediyelerle rekabet görüntüsü vermeyelim. Gösterdiğiniz duyarlılık için size teşekkür ederiz. Bundan sonra bağış kampanyanızı durdurun veya topladığınız bağışları da bizim hesaplara yatırın, yardımları koordineli olarak birlikte yapalım.” deseydi… Belediye başkanlarının sanırım buna bir itirazı olmazdı… İtiraz eden de zaten toplumdan tepki alırdı…

**
Nerede uzlaşı kültürü…
Nerede ulusal bir felaket karşısında siyasi çıkar beklemeden, halkın çıkarı mutluluğu ve refahı için birlikte hareket etme arzusu…
Böyle bir felaket karşısında iktidar hırsı ve kibrinden arınmayacaksak ne zaman arınacağız?
Böyle bir felaket karşısında, iktidarıyla muhalefeti bir araya gelip ortak çözüm üretmeyecekse; ne zaman bir araya gelip de ortak çözüm üretecekler?

**
Böyle bir günde muhalefet; nasıl edelimde iktidar başarısız olsun, buradan biz iktidar çıkartalım diye düşünmemeli.
İktidar da krizle mücadelede muhalefeti saf dışı bırakalım da güçlenip iktidar alternatifi olup karşıma çıkmasın diye, muhalefet belediyelerinin elini kolunu bağlamaya çalışmamalıdır.

**
Bunu geçmişte ANAP denemişti, eli kolu bağlı belediye başkanı afişleriyle girdiği seçim, hüsranla sonuçlanmıştı!

**
Evet, beyler bu ülke politikacıların iktidar hırsı nedeniyle, kutuplaşma ve ayrıştırma siyaseti yüzünden yeterince bedel ödedi…
Bari bu felaketten ders alın, siyaset bir meslek değil, hizmet yarışıdır. Bu halk size hizmet etme yetkisini verdiği müddetçe, hizmet edersiniz. Demokrasilerde halk kimseye sonsuza kadar bu yetkiyi vermiyor!
Keşke ülkemizde, siyasi partiler siyaseti bu şekilde özümseler, merkezi iktidarda ve parti içi iktidarda kalmak için, iktidar hırsıyla hareket etmeseler de, hakkı ve hukuku ayaklar altına almasalar, hizmet yarışı içinde olsalar…
İşte o zaman gerçekten Martın sonu bahar olur!