Son yıllarda bazılarımız, büyüklerimizi yalnızlığa terk ediyoruz. Hal bu ki onlar da gençken onurluca her zorluğa göğüs gererek sabır edip evlatları için tarlada çalıştılar. İş makineleri yaygın olmadan önce orakla ekin biçip, bahçede bel belleyip helal olan işlere erinmeden bıkmadan koştular. Kimi büyüklerimizde şehirde işçi ya da memur olarak görev yapıp yavrularının rahat yaşamasını sağlamak için her cefaya katlandılar. Zaman zaman mahcupta olsa sabır gösterip akşam olunca evine ekmek alıp dönen babalar maalesef şimdi yalnızlığa terk ediliyor. Bir yandan da gecesini gündüzüne katan küçücük bebekken çocuklarını ninniler söyleyip uyutan sütü ile besleyen kendi aç yatıp çocuğuna yemek yediren, çocuğunun ateşi çıkınca uykusunu bölen, hiçbir zaman yuvasını düşünmeden bir bardak su bile içmeyen, kimisi yoksul, çileli babalara daima yardımcı olan Anadolu kadını yani analarımız da aynı durumda. Maalesef bazılarımız ana babalarımızı ya bir ücra köyde ya da bir apartman dairesinde veyahut da yaşlılar yurdu dediğimiz huzur evine bırakıyoruz. Tabiî ki huzur evinde kendilerinin akranı insanlar var. Fakat onlar kendi çocuklarını, dostlarını görmeyince kendilerini garip ve yalnız hissederler. Cenabı Mevla’m devletimize zeval vermesin. Yaşlılarımıza sahip çıkıyor. Nitekim evlatlarının yanında yaşamak ana ve babalar için ayrıca bir mutluluk oluyor. Çünkü yaşlılarımızın da sevgiye ve şefkate ihtiyacı var. Son yıllarda köylerde de bu tür üzüntü verici bu hoş olmayan gidişata rastlıyoruz. Bazı gençlerimiz gurbet ellerine ekmek parası için gitmek zorunda kalıyor. Onları tenzih ederim. Zaten ekmek parası için işi olmayıp da gurbet ellerine gitmeyi göze alan vefalı, cefalı yürekler anasına, babasına, akrabasına ve vatanına da büyük bir aşkla sahip çıkıyor, seviyor. Ah ah, kendi evinde oturup da anayı babayı yalnız bırakanlara üzülüyorum. Bir gün hepimiz yaşlanacağız bizim çocuklarımız da bize aynısını yaparsa hoşumuza gider mi? Acaba? Diye iyi düşünmemiz lazım. Hanımı kendisinden önce ahirete göçen ve şimdi kendiside hakkın rahmetine kavuşan saygıdeğer bir büyüğümle sohbet ederken bana buruk bir sesle şunları anlattı, eşim vefat ettikten sonra evimde yalnız yaşamaya başladım. Akşam olunca bir sessizlik çöküyor evime. Ne bir soranım var ne de bir arayanım. Bu yalnızlık ruhuma da yerleşti. Sanki kolumda soğumuş. Bir iş yapmak istesem içimden gelmiyor. Garip bir hüzün sardı içimi. Önceleri kuş sesleri bülbül sesleri ile çağlayan bahçemizi de garip bir sessizlik sardı. Diye yalnızlığını anlattı. Eli öpülesi her sözleri altın değerinde olan engin tecrübeli atalarımızın da söylediği gibi yalnızlık Allah’a mahsustur. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerimde İslam dininin anaya, babaya saygı, şefkat göstermenin önemini açıklıyor. Ana babalarımızı yalnız bırakmamaya özen gösterelim. Her genç mutlaka yaşlanacaktır. Tıpkı mevsimler gibi ilkbahar yaz sonbahar derken amansız kış herkesin başına gelecek iyi düşünmek lazım yarın geç olmadan vefalı olalım zaman dolmadan güldürelim gönülleri güzel yüzler bir gün olup solmadan diliyorum hiç kimse göçmesin sayılıp sevilip murat almadan. Anaya Babaya saygı hürmet gösterelim emaneti veren almadan keşke demek üzüntü verir farkına varmadan zamanımız kar gibi erir. En güzel günler sizlerin olsun. Allah’a emanet olun. Dört dörtlüğümü sizlerle paylaşayım saygılarımla Osman Kaya
Akşam olur yollarına bakarım,
Yalnızlığın derdi zor evlat evlat,
Hasret çeker kara bağrım yakarım,
Sarar yüreğimi kor evlat evlat.
Koskoca bir evde yalnız başıma,
Irak kaldım ahbabıma eşime,
Geceleri kâbus girer düşüme,
Dert, keder adamı yer evlat evlat.
Bekler dururum oğlum kızımı,
Ağrı sarmış bedenimi dizimi,
İnliyor çaldıkça kırık sazımı,
Teller inler ağlar der evlat evlat.
Âşık Kaya der ki olmuşum naçar,
Baba, evlatlara kucağın açar,
Zamanla yavrular yuvadan uçar,
Babaya koca ev dar evlat evlat.