Geçen gün Malatya’mızı şöyle bir turladım. Anılarımızın, yıkılan evlerin molozlarıyla bütünleşip yok olduğunu, derin derin oflar çekerek gözlemledim. Her bir çöken, yıkılan binada, çeşitli yaşanmışlıkları düşünerek dolaştım. Bir anda, o kadar zaman içerisinde biriktirdiğin yaşamsal serüven yok olmuştu. Malatya’mız bir virane şehre dönmüştü. Gerçekten acılar büyüktü. Bunu ancak kabuğundan çıkıp çevreyi incelediğinde daha iyi görebiliyorsun.

Sadece binalar çökmemiş, kurallar, kaideler çökmüş. her yerde konteynır dükkanlar, araba parkları, seyyar satıcılar. Örüntü uygulaması yapar gibi birbiri ardına dizilerek boşlukları tamamlamışlar. Kendileri, kendilerince var olan durumu fırsata çevirerek yaşamaya çalışıyorlar. Şark kurnazlıklarıyla kendilerini daha zeki sanıyorlar. Sorsan, ne yapalım? Yaşamın normale dönmesine katkı sağlıyoruz, ailemizi geçindirmeye çalışıyoruz cevabını yapıştırıyorlar. Belki belirli açılardan bakıldığında, haklı olabilirler. Ama bir yaşamsal düzenin oluşması gerekmiyor mu? Bunu da devleti temsil eden yetkililer sağlamalıdır. Buralardan kaynaklanan sorunları idareciler çözemeyince, bireyler kendi çıkarları doğrultusunda çözüyorlar. O zamanda toplumsallık ve kurallarla ilgili verimli çözümler üretilemiyor, oluşturulamıyor.

Seyyar satıcılarda ürünler kontrolsüz bir şekilde, sağlık kuralları hiçe sayılarak satılıyor. Kontrol ve denetim mi ben çok aradım ama göremedim. Yani binalarla birlikte sistemde çökmüş gibi. Fıstık satıcısının tezgâhının önünden geçerken fiyatı sordum 70 TL dedi, hayret ettim. Kuruyemiş esnafında fiyat iki katı. Nasıl olur, diyerek fıstıklara baktım ki bayat sağlıksız ürünler. Tuzlamış, fırınlamışlar satıyorlar. Zehir sattıklarının bilmiyorlar mı? Bence onlarda biliyorlar.

Peki, kim alıyor! Bu ucuz ama kalitesiz ürünleri,  kendi gibi gariban, dar gelirli veya gelirsiz insanlar. Yani kendi sınıfına ihanet ediyorlar aslında. Bizleri kim koruyacak? Devlet. Hani nerde? Tabelalardaki sıfatlarda veya makam koltuklarında oturmayla olmuyor. Yetki sınırlılıklarında, yaptığı uygulamalarla o koltukları ve alınan maaşları hak ediyorlar.

Umutlarımızın ve dünlerimizle ilgili anı objelerimizin yıkılmasıyla birlikte yaşama tutunabilmek için sağlık koşullarının, toplumsal düzenin sağlanması da önemlidir. Toplum adına denetim ve emniyet gücüyle yetkili olanlar; hırsızlık, dolandırıcılık, gıdada uygulanan fahiş zamlar, hijyenik koşullar hayatı daha da zorlaştırmadan acilen bir düzen ve intizam içerisinde, görev ve sorumluluklarını yerine getirmelidirler.

Turumun sonunda akşam olmuştu. İçimdeki karamsarlıkla birlikte, umut güllerinin filizlenmesi arzusuyla aklımdan geçenler şöyleydi. Yaralarımızı, acılarımızı birlikte iyileştirebiliriz. Birlikte başarmalıyız. Bizlere de görev ve sorumluluklar düşüyor. Bizlere sunulan yeni hayatı daha iyi yaşayabilmek için dayanışmalıyız. Vatandaşlık görevlerimizi yerine getirmeliyiz. Birey olmanın bilinciyle hareket etmeliyiz. Toplumsal örgütlülük içerisinde yer alarak, acılarımıza, sevinçlerimize duyarlı olmalıyız. Bu yaşamı tüm evrendekilerle paylaşabilmeliyiz.

Güzel bakarsan, güzel görürsün anlayışıyla…

Saygılarımla…