Adaletin sembolü olarak bildiğimiz terazi, iki kefesiyle insanlığın en kadim arayışını hatırlatır: eşitlik ve hakkaniyet. Ancak günlük hayatta sıkça şahit olduğumuz olaylar bize şu soruyu sorduruyor: Acaba terazinin kefesi herkesi aynı mı tartar?

Sözde de, kâğıt üzerinde de yasalar eşittir, herkes aynı kuralların muhatabıdır. Ama iş uygulamaya gelince, kimi zaman terazinin bir kefesine güç, diğerine hak konur. Ve çoğu durumda da muktedirlerin gücü ağır basar. Oysa gerçek adalet, hangi kefeye kim koyulursa koyulsun aynı sonucu vermesi gereken bir ölçüdür.

Her alanda olduğu gibi ekonomide de durum farklı değil. Bir kısım için vergi afları, ihaleler ve teşvikler sıradan bir uygulama halindeyken, küçük esnaf, çiftçi ya da asgari ücretli aynı devletin terazisinde daha ağır bir yük altında ezilmektedir. Böyle olunca toplumda “adalet” duygusu zedelennekte, insanlar devlete olan güvenini kaybetmektedir.

Bugün toplumun farklı kesimlerinde, aynı fiilin farklı kişilere farklı sonuçlar doğurduğuna tanık oluyoruz. Zengin için hafifletici, yoksul için ağırlaştırıcı nedenler devreye girebiliyor. Etkili ve güçlüler için mazur görülen bir fiil, sıradan bir vatandaş için ciddi bir suç sayılabiliyor. İşte bu yüzden insanlar, “adalet var ama herkese eşit mi işliyor?” diye soruyor, sorguluyor.

Adalet terazisinin sağlıklı tartabilmesi için, kefelere dışarıdan hiçbir müdahale olmamalı. Bir kefeye nüfuz, diğer kefeye iktidar ağırlığı koyulursa, denge bozulur. Bozulan denge, sadece mağduru değil, toplumsal güveni de yaralar. Çünkü adalet duygusunu kaybeden bir toplumda güven, barış ve huzur da yerini kaoslara bırakır.

Adaletin terazisi yalnızca mahkeme salonlarında değil, günlük hayatta da aynı hassasiyetle tartmalıdır. Çocuğumuzla, komşumuzla, çalışanımızla ilişkilerimizde de o teraziyi hatırlamalıyız. Çünkü adalet sadece hâkimin verdiği kararlardan ibaret değildir; adalet aynı zamanda hayatta sergilediğimiz tavırdır, tutumdur.

Terazinin kefesi, eğer gerçekten adaletin terazisiyse, herkesi aynı tartmalıdır. Aksi halde elimizde bir terazi değil, yönü önceden belirlenmiş bir göstergeden ibaret olur.

Adalet, muktedirlerin bir lütfu değil, halkın en temel hakkıdır. Siyasetin de meşruluğu ancak ve ancak terazinin kefelerinin eşitliğinde oluşur.

Saygılarımla...