Her toplumun içinde iyilik için çabalayanlar, üretmeye çalışanlar, güzellikler inşa etmeye niyetlenenler vardır. Ama ne yazık ki her dönemin içinde bir de “leş kargaları” dolaşır.
Onlar, ne üretime kafa yorar, ne de sorunların çözümü için emek harcar. Onlar, yıkıntıların etrafında uçuşan, bir çiviyi çakanı değil, en küçük hatayı büyüten, insanın emeğini görmezden gelen, sadece menfaate yönelenlerdir. Onlar çözümsüzlükten beslenirler. Çünkü onların tek bildikleri kaos oluşturmak ve oluşan kaosun karşısına oturup kendi egolarının ve yaşanmışlıklarının acısını çıkarmaktır.
Leş kargalarının işi gücü olay ve olguları manipüle etmektir. Bilgiden yoksun, zeka özürlüler, onu bunu kötüleyerek, toplumda varlık oluşturduklarını sanırlar. İyi insan olarak anılmak onlar için bir değer değildir. Adını eleştiri koydukları cümlelerle saldırırlar. Beklerler ki birileri kendilerince hata yapsın, yalpalasın, düşsün. Fıtratları öyle olsa gerek.
Toplumsal leş kargaları, aslında üretmezler, tüketirler. İnşa etmezler; kendilerince eksikliklerin, hataların üzerinden nemalanırlar. Bir fikir gelişsin, bir umut yeşersin istemezler. Onlar için esas olan, kaostan beslenmek, felaketin ardından pay kapmaktır. Tıpkı doğadaki kargaların leşi beklemesi gibi, bunlar da toplumun yarasından çıkar sağlarlar. Çok bağırarak haksızlıklarını bastırırlar. Ama unuttukları halkın hafızalarıdır. Halkın hafızası sandıkları kadar zayıf değildir. İnsanlar kimlerin fotoğraf çektiğini, kimlerin elini taşın altına koyduğunu görür. Tabi ki, günü geldiğinde millet iradesiyle o leş kargalarını susturur.
Bu gibi tipler, kimi zaman sosyal medyada “hakikat savunucusu” maskesi takar, kimi zaman sokakta “halk adamı” gibi görünürler. Oysa asıl niyetleri toplumun yarasını sarmak değil, yaranın kanamasından keyif almaktır. Çünkü onlar için yaralı bir toplum, kişisel menfaat demektir.
Peki biz ne yapmalıyız? Öncelikle, bu seslerin toplumun moralini çalmasına izin vermemeliyiz. Her karamsar sözün ardında bir art niyet olduğunu, her yıkıcı eleştirinin aslında bir fırsat avcılığından ibaret olduğunu bilmeliyiz. Dayanışmayı büyütür, emeği yüceltir, üretenin yanında durursak, leş kargalarının hevesleri kursaklarında kalır.
Unutmayalım ki, güneş doğduğunda, leş kargalarının sesi kesilir. Toplum olarak biz de aydınlığa yöneldikçe, bu karanlık besleyiciler, seviciler yok olacaktır.