Çevremizde olup bitenlere baktığımızda; bu kadar karmaşıklığın, haksızlığın, tüm olumsuzlukların çözümü için toplumsal duyarlılığın artmasının gerekliliği ve önemi ortaya çıkmıştır.

Toplumsal duyarlılığın artması, bir toplumun bireylerinin yaşadıkları çevreye, diğer insanlara, hayvanlara, doğaya ve toplumsal sorunlara karşı daha bilinçli, daha hassas ve daha sorumlu bir tutum geliştirmesi anlamına gelmektedir.

Bu kavram, hem bireysel hem de kolektif düzeyde empati, dayanışma ve aktif vatandaşlık bilincinin güçlenmesiyle çok yakından ilişkilidir.

Toplumsal duyarlılığın gelişmesi; toplumda adalet duygusunu pekiştirir.

Haksızlıklara, ayrımcılığa ve şiddete karşı ortak bir ses oluşturur.

Doğal çevreyi ve canlıları korumaya yönelik bilinç gelişir.

Dezavantajlı grupların (çocuklar, yaşlılar, engelliler, yoksullar vb.) haklarının savunulmasına katkı sağlar.

Demokrasi kültürünün ve katılımcılığın güçlenmesini destekler.

Peki, o zaman toplumsal duyarlılığı nasıl artırılabiliriz diye sorarsak?

Okullarda ve ailede empati, insan hakları, çevre bilinci gibi değerlerin çocuklara kazandırılmasıyla.

Basının ve sosyal medyanın toplumsal meseleleri objektif ve sorumlu bir şekilde gündeme taşımasıyla.

Gönüllülük faaliyetleri ve sosyal sorumluluk projeleriyle insanları duyarlı davranmaya teşvik etmesiyle.

Her bireyin kendi yaşamında haksızlığa sessiz kalmaması, sorumluluk almasıyla.

Edebiyat, tiyatro, sinema gibi alanların toplumsal konulara dikkat çekmesiyle.

Toplumsal duyarlılığı artırabiliriz

Toplumsal duyarlılığın arttığı bir toplumda insanlar sadece kendileri için değil, başkalarının iyiliği için de harekete geçer. Bu da daha yaşanabilir, daha adil ve daha umut dolu bir gelecek anlamına gelir.

Saygılarımla...