Güzel söz söylemek herkesin isteyeceği bir şey fakat bunu ne kadar yerinde yapabiliyoruz tartışılır. Öncelikle kendimiz öncü olup günlük hayatımızda ve aile içerisinde konuşurken hiç kimseyi kırmamaya özen gösterirsek bu küçük gibi görülen adımın aslında toplumsal anlamda huzurumuz ve mutluluğumuz için ne denli büyük bir adım olduğu anlaşılacaktır. Çocuktur anlamaz yaşlıdır duymaz şeklinde yanlış kalıp yargılarını bir kenara bırakıp herkesin düşüncesine saygılı olmayı bir yaşam ilkesi haline getirdiğimizde insanlarla daha iyi iletişim kurabildiğimizi göreceğiz. İnsanları kırmadan, güler yüzlü, yapıcı olursak güzelliklerin arttığını gözlemleyebiliriz, Unutmayalım ki her zaman için saygı, sevgi hoşgörü insanı yücelten şeylerdir. Kırmak her zaman kolay olandır yapmak yapıcı olmak ise zor olandır. Gelin biz zorda olsa güzel olanı seçelim, yeri geldiği zaman sabırlı olmasını bilelim gönül kırmayalım daima yapıcı olalım bizden sonra gelecek nesillere güzel anılar bırakalım. Başımdan geçen bir anımı sizlerle paylaşayım bizim naçizane müstakil bir evimiz var. Bir gün akşama doğru iş de eve geldim geldim ama bir baktım bizim evin etrafına bir kalabalık çökmüş Babamla komşu birbirine bağırıyor millette seyrediyor önce babama yalvardım babamı sakinleştirdim, o sırada komşunun yanına gittim, yavaşça cılız yalvarır gibi bir ses tonuyla babamla birbirinize niye bağırıyorsunuz dedim komşu bana sizin eriğin dalları bizim bahçeye doğru geçmiş dedi, naçizane ben o zaman işimiz kolay dedim kendisine dönerek bana bakarak nasıl kolay olacak dedi, ben kendilerine komşu bu eriği kökünde damarlarıyla mı çıkarayım yoksa dallarını mı budayayım dedim bana ne emrediyorsan başım üstüne dedim komşu bu sözleri benden duyunca birden bana şu sözleri söyledi, yavrum ne dalını buda nede kökünden çıkar yerinde kalsın, sen böyle söyledikten sonra bir mesele kalmadı dedi, birde ben çocuklarıma, vasiyet edeceğim ben gittikten sonra onlarda karışmasın o erik orada yerinde kalsın dedi ve ekledi işin rast gelsin yavrum dedi gözümü öpüp beni yolladı bende elini öpüp gittim. Etraftaki insanlara da bir yanlış anlama olmuş bir şey yok dedim onlarda dağılıp gittiler. Orada düşündüm galip gelen sabır tatlı söz. Babama anlattım o da gülümsedi ikisi de aslında kimseye zararı olmayan iyi insanlardı o an için öfkeli davranmışlar. Rahmetlik oldular Allah onlara rahmet etsin güzel insanlardı. Naçizane ben on yedi yaşımdayım on bir yaşımda çalışmaya başladım yine o yıllarda bir lokantada aşçılık yapıyordum. Sonunda beni yolcu eden komşu ah şu bizim hiddete kapılmamız ne kadar da yersiz dedi, şu halimize bir bak yavrum dedi. Efendim bir insan bir binayı yapmak için uzunca zaman harcar ama bir kibritle yakıp yıkması kolaydır. O yüzden her zaman yapmak daha zordur. Doğru insan ise zora talip olur. Acı söz söylemek bir fazilet değildir. Bu tür konuşan insanlarda gün gelir pişman olurlar fakat ağızdan çıkan sözlerin geri dönüşü zordur. İnsan konuşurken ne söylediğini enine boyuna düşünmeli, kendisine söylendiğinde ne tepki vereceğini hesap etmeli, ona göre kullanmalıdır. Genel olarak günün sonunda bir muhasebe ettiğimizde bugün neler söyledim, söylediklerim faydalı mıydı, Allah rızası için ne konuştum ne yaptım? Gibi sorulara yerinde cevap verebiliyorsak bu bizim adımıza en büyük erdemdir. Her lahza ve daim şu güzel atasözünü aklımızdan çıkarmamalıyız tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır.
Ve son söz ne olurdu bugün bir tatlı söz söyleseydi herkes…
Allah’a emanet olun dört dörtlüğümü sizlerle paylaşayım
Kardeş acı sözü, dile
Alma Mevla’nın aşkına.
Toplumun başına bela,
Olma Mevla’nın aşkına
Geçidir mal mülk para,
Olup akıldan fukara,
Ak olan yüzlere kara,
Çalma Mevla’nın aşkına.
Bir düşün esen yelleri,
Hoş tut uzanan elleri,
Güzelim gonca gülleri,
Yolma Mevla’nın aşkına.
Günler geçer saya saya,
Nasihatim bu der KAYA,
Yüzme bilmiyorsan suya,
Dalma Mevla’nın aşkına,
Osman KAYA