Dünyada yaşamak için insana sunulmuş bütün koşulları göz önüne aldığımızda en çok sıkıntıyı kadınlar yaşıyor. Çünkü dünyanın hangi coğrafyasında olursa olsun kadın şiddete, tacize, tecavüze, hatta başarıyı yakaladığı iş ortamında mobbinge uğruyor. Evet hepsi zor ama asıl zor olan, bu coğrafyada kadın olmak. Ülkeyi doğu batı güney kuzey diye ayırmak istemiyorum, çünkü kadına uygulanan şiddet, hatta çoğu zaman ölümle sonlanan bu hayat her yerde aynıdır!
Kadın, kocasının karısı olduğundan dolayı gördüğü şiddet; cehalet havuzunda yüzen kör zihniyetler için normal sayılıyor. Giydiği kıyafetten dolayı dikkat çektiğini söyleyen; arsız, budala, aptal zihniyetlere göre uğradığı taciz normal sayılıyor. Çalıştığı işte başarılı olduğundan dolayı saygınlık kazanıyor olması; haset ve fesat zihniyetlere göre uygulanan mobbing normal sayılıyor.
Çok acı bir hakikat var; kadının kendisi yok sayılıyor...
Geçmiş yıllardan beri insanların zihninde oluşan kadın profili; çocuk doğuran ve sürekli yemek pişiren hizmetçi şeklindedir. Yürümeye başladığı an “bir bardak su getir” le başlayan bir yolculuk, bu hizmetçilik yolcuğu! Önceleri anneye yardımla başlayan masumca işler! Sonra evlen ve eşinin işleri, evinin işleri doğurduğun çocuğun işleri! Yıllar, asırlar, hatta çağlar geçmesine rağmen değişmeyen tek olgu, kadının üzerine ıslak elbise gibi yapışmış hizmetçilik kavramı! Buraya kadar yanlış yok. Asıl yanlış böyle düşünmesini öğreten ailesinde! Asıl yanlış gülmenin günah, gezmenin yasak, güzel görünenin ayıp olduğunu söyleyen ve kadını sadece çocuk doğuran hizmetçi olarak kalıplara sığdıran zihniyete... Kadın; evlenince kocasına eş, çocuğu olunca anne, çocuğuna okuma yazma öğreten öğretmen, her daim cebinde iğne iplikle gezen terzi, her gün yemek pişirmek zorunda olan aşçı, ekmek yapan fırıncı, evin bahçesiyle ilgilenen bahçıvan, hayvanlardan sorumlu çoban, evde hasta biri olunca gece gündüz ilgilenen hemşire, tarlayı ekip biçen çiftçi ve her şeye rağmen sürekli temizlik yapan hizmetçi..
Merak ediyorum kadınların vizyonu ne?
Bu sorunun cevabına ülkenin doğusunda yaşayan kadınlar genelde; “Ben mecburum, sadece huzur olsun!” derken, ülkenin batısında yaşayan kadınlarda genelde; “Ben ölmek istemiyorum!” diyor. Bu durum açıkçası çok acı!
Erkekleri sıkmayan ama kadınlar üzerinde en katı haliyle hüküm sürdüren örf ve adetlerimiz var. Öyle giyme, öyle yeme, öyle oturma, öyle gülme, öyle konuşma... Neden? Çünkü günah! Onu okuma, oray melekler a gitme çünkü günah! Kadın, “gelenekler böyledir!” diyerek durumu normal karşılıyor. Ha birde onun yanına gitme çünkü o seni 'dinden çıkarıyor' var.
Sahi biri yüzünden dinden mi çıkılır? Yada daha doğrusu dinden çıkmak bu kadar kolay mı?
Erkekler, örf ve adet, birde din adı altında gerici zihniyet, kadını ayakta tutan sevgiyi, gururu, onuru, umudu elinden alınıp, belirledikleri kabuğun içine sokmaya çalışıyorlar. Eğer bir itiraz, bir başkaldırı yada küçük bir serzeniş, sonu fena olaylarla sonuçlanıyor. O kabuğu genişletmeye çalışan kadınların vay halline, yediği dayağın hadi hesabı yok. O kabuğu kırmaya çalışan kadınları düşünmek bile istemiyorum!
Kadınlara sahip çıkma adı altında fanuslara saklamaya çalışanlar, sizler sadece kadınlara zarar veriyorsunuz. Hz Ali; “Bir kadının gözleri, bir erkek zulmünden dolayı yaş dökerse artığı her adımda o adama lanetler yağdırır.” demiştir.
16 Mayıs 2022 - Fatoş Karaoğlu – [email protected] -Malatya