İnsanın kâinat içerisinde ki değerini teolojik olarak ifade etmek istersek şüphesiz ki hepimizin sığınacağı en temel cümle şudur: “İnsanoğlu Eşref-i Mahlûkattır” yani “Yaratılmışların en şereflisi”…
Peki, neden onca yaratılan varlık varken, insanoğlu bu yaratılmışların içerisinde “En şerefli varlık” payesiyle muhatap edilmiştir?
Çünkü tüm yaratılmışlar içerisinde bir tek insanoğluna “düşünme” yetisi verilmiştir. Demek ki insanoğlu “düşünebildiği” için cümle yaratılmışlardan daha değerli veya üstün görülmüştür.
***
İnsanoğlu, yaşadığı gezegende doğa ile sürekli bir ilişki içerisindedir. Bugün birçok teknoloji ile de doğaya hâkim olma veya doğayı kontrol altına alma mücadelesini sürdürmektedir. Öyle ki doğal olaylara ve özellikle de iklimlere müdahaleyi bir savaş stratejisi olarak kullanabilmektedir. Bu adı konulmamış savaş stratejisine de Amerika Birleşik Devletlerinin kullandığı ve bu alana milyarlarca dolarlık yatırımlar yaptığı HAARP teknolojisini örnek olarak gösterebiliriz. Şüphesiz ki Amerika'nın karşısında var olmayı ve yeni dünya düzeni içerisinde de “oyun kurucu” olmaktan vazgeçmek istemeyen Rusya’nın da bu alandaki teknolojiler üzerinde yoğunlaşmış olduğunu söylemek abartı olmayacaktır.
***
Bu ve benzeri teknolojilerin kullanımı insanoğlunun doğa ile olan ilişkisinin de en korkunç tablolarından birisidir. Düşünsenize, örneğin Amerika kendi stratejik hesaplarına uymayan bir ülkede kasırgalar veya yapay depremler yaratabiliyor... Daha açık ifade edersek; yağan yağmurun veya esen rüzgârın “sahibi benim” diyebiliyor ve o ülkeyi iklim felaketleriyle dize getirip, ekonomik buhranlarla karşı karşıya bırakabiliyor. Tek bir mermi atmadan ve savaş yapmadan (!) kendi egemenliğinin gücünün siyasi sınırlarla çizilemeyeceğini dünya nizamına gösterebiliyor.
***
Ülkemizin doğa ile mücadelesi veya geçinmesi ne durumdadır, bizler de yaşadığımız doğaya/coğrafyaya karşı acaba merhametli miyiz?
Ne yazık ki ülkemiz, yaşadığı coğrafyaya karşı merhametsizlikte ve doğal kaynakların heba edilmesi konusunda çok azimli!
Ülkemiz de sürdürülebilir veya yenilenebilir enerji yatırımları çok yetersiz. Bırakın uluslararası alan da söz sahibi olmayı, henüz ulusal sınırlar içerisinde bile buna dönük planlamalar veya ayakları yere basan ciddi politikalar belirlenmiş durumda değil.
***
“Yaratılmışların en şereflisi” olan insanoğlu yaşadığı doğaya ve ekolojik sisteme karşı duyarlı olmalıdır, en azından bize böyle bir tavır yakışır! Kurdun veya kuşun ya da bir karıncanın bile “yaşama hakkı” vardır! Ve bu hak insanoğlunca çiğnenmemelidir!
***
Şimdi gelelim doğaya karşı sergilediğimiz asi tavrımızın en büyük örneklerinden birisi olan “taş ocakları” meselesine...
Taş ocakları ile ilgili tespitlerimi sadece yaşadığım coğrafya olan Malatya ile sınırlandıracağım. Malatya örneğini Türkiye geneline vurduğunuzda zaten akıbetin pek de hayra gitmediğini görebilirsiniz.
Yol yapımından konut inşasına kadar birçok sektörü besleyen iş alanlarından birisi de taş ocağı sektörüdür. Bu sektör, taşın çeşitli aşamalardan geçirilerek veya kırılarak bir “ürüne” dönüşmesi süreçlerinin tümünü kapsamaktadır.
TAŞ OCAĞI DEĞİL, “DERT” OCAĞI!
Hasan Çelik
Yorumlar
Trend Haberler

Malatya’da yeni kura çekim tarihi belli oldu

Malatya’da ücretsiz konser verilecek!

Malatya için tarih belli oldu: 24 Temmuz, 21 Ekim!

Harita Paylaşıldı: Malatyalılar 3 İlçeye Dikkat!

Malatya’ya müjde: sosyal konutla ev sahibi olma fırsatı!

Malatya'da kayısı esnafı şaşkın: "Bu fiyatlara biz bile alışacağız!"