Birçok yabancı ülkede deyişleri değişik dillerde okunmuştur. Tüm türkülerinin yer aldığı 8 kitabı bulunan Ozanımız Bektaşi Kültürünün ve Anadolu Ezgilerinin dünyaya tanıtılmasında önemli bir rol üstlenmiştir.

2001 yılının başlarında rahatsızlanarak, kalp ve solunum yetmezliği nedeniyle, JFK Hospital'da yoğun bakım altına alındı. Mayıs ayında, günümüzün Pir Sultan'ı Âşık Mahzunî Şerif, bir kez daha ölümü yenmeyi başardı. Aynı yılın kasım ayında kendisine, ''Elhamdülüllah Kızılbaşım ve Laikim. Ben değil yedi sülalem Kızılbaştır. Bir suç varsa o da dedemdedir! " dediği için, DGM tarafından dava açıldı. Duruşma 27. 12. 2001 tarihinde DGM'de yapıldı. Dava sonuçlanmadan da ozan aramızdan ayrıldı.

Halk şiirine ve türkülerine ömrünü veren Âşık Mahzuni, 62 yıllık ömrüne; 453 plak, 58 kaset ve yayınlanmış 8 kitapta 800’yakın şiir sığdırmıştır. Ayrıca TRT tarafından hazırlanmış iki belgeseli vardır.

2002 Mayıs ayının 17'si Mahzuni Severler için kara bir gün: Evli, sekiz çocuk, dört torun sahibi olan Değerli Ozanımız 62 yaşında Almanya'nın Köln Şehrinde hayata gözlerini yumdu. Şu an son ikâmetgâhı olan Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesinde bulunan Hacı Bektaş Veli Külliyesi'nin yakınındaki Çilehane adı verilen bölgede huzur içinde yatıyor.

Aşık Mahzuni, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (C.44, Ek-2, s. 81, 2016)’nde Nurettin Albayrak tarafından şöyle tanıtılıyor:

“1960’lı yıllardan itibaren özellikle plaklara okuduğu türkülerle tanındı. Başta Alevî-Bektaşî toplulukları olmak üzere Anadolu’da büyük ilgi gördü. Türkiye ve Almanya’da verdiği konserlerde çalıp söylediği türküler yanında aşırı sol söylemlerinden dolayı zaman zaman sorgulandı. 12 Mart 1972 muhtırasının ardından Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmesi üzerine, “Erim erim eriyesin” türküsünden dolayı dört ay hapse mahkûm edildi. Yargılanma ve tutuklanmaları daha sonra artarak devam etti. 1989-1991 yıllarında kurucularından olduğu Ozanlar Derneği’nin genel başkanlığını yaptı. 1997 Haziranında Almanya’da bulunduğu bir sırada beyin kanaması geçirdi ve tedavi gördü. 2001 yılı başlarında yeniden rahatsızlandı, bir süre yoğun bakımda kaldıktan sonra sağlığına kavuştuysa da 17 Mayıs 2002 tarihinde Almanya’nın Köln şehrinde öldü. Cenazesi Türkiye’ye getirilip Nevşehir Hacı Bektâş-ı Velî Külliyesi’nin çilehâne kısmında defnedildi.

Mahzuni, gerek aşk ve toplumsal içerikli gerekse sol ağırlıklı ideolojik şiirleriyle tanınmıştır. Bazı şiirleri muhteva, kafiye, ölçü ve nazım bakımından başarılı olduğu halde birçok şiiri için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Bu şiirlerinde diğer saz şairlerinde de sık sık görülen kafiye, vezin ve nazım hataları fazlacadır. Şiirlerinde bilhassa Pîr Sultan, Âşık Veysel ve Davut Sulârî’den etkilendiğini, Âşık Veysel için yazıp söylediği bir şiiri okuduğu plağın başındaki konuşmasında, “Ben Mahzuni olmuşsam tarihî geleneğim Pîr Sultan’dan, özlemim senden, sesim Davut Sulârî’den ve yüreğim Hak’tandır” şeklinde ifade etmiştir (Yeni Ortam, 14 Mart 1974; Aktaş, s. 88-89).

Mahzuni’nin 8 kitapta dağınık olarak 550 kadar (serbest şiirleriyle birlikte 750) şiiri vardır. Bunları:

1- aşk şiirleri, 2- inanç şiirleri, 3- sosyal muhtevalı şiirler ve 4- taşlamalar, siyasal içerikli ideolojik şiirler olmak üzere dört grupta değerlendirmek mümkündür. Toplumun her kesimi tarafından sevilmesini sağlayan ve kendisine haklı bir şöhret kazandıran aşk şiirleri gerek edebî değer bakımından gerekse âşık edebiyatı içinde önemli bir yere sahiptir. Hemen hepsi kendisi tarafından bir besteye bağlanan ve türkü olarak da söylenen bu şiirlerin tamamı plağa okunmuş, birçoğu TRT repertuvarında yer almıştır.

“İşte gidiyorum çeşm-i siyâhım / Önümüze dağlar sıralansa da / Sermayem derdimdir servetim âhım / Karardıkça bahtım karalansa da” gibi şiirler onun dikkate değer şiirleridir.

Seyyid olduğunu söyleyen Mahzuni, Alevî-Bektaşî inancına sıkı sıkıya bağlıydı.

“On iki evlâdın on iki milyon / Uyan İmam Ali gör neler oldu / Bir değil beş değil Yezid’in kahrı / Uyan İmam Ali gör neler oldu / Senin çadırına Mervan’lar doldu” gibi şiirlerinde Hz. Ali yanında on iki imam, Hacı Bektâş-ı Velî başta olmak üzere Alevî-Bektaşî inancı içinde yer alan isimleri sık sık anarak yüceltmiştir. Bunlardan bazıları günümüzde cem âyinlerinde semah dönülürken ezgi eşliğinde okunmaktadır.