Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ,Güvenlik ve Dış Politikaları Kurul Üyesi Prof. Dr. Seyit SERTÇELİK hocam ile Ermenilerin soykırım yalanı üzerine yaptığımız söyleşi…
-1915’te Türkiye’de neler olduğunu
kısaca anlatır mısınız?
Ermeni önde gelenleri 1914 tarihini kaçırılmaması gereken “tarihi bir fırsat ve an” olarak görmüşler ve savaşın başlamasını heyecan ve coşkuyla karşılamışlardır. Ermenilerce 1914 tarihi, “hasta adam” olarak nitelenen Osmanlı Devleti’ni tarih sahnesinden silme plan ve kurgularının yapıldığı ve kurmayı hayal ettikleri devletin temel taşlarının döşeneceği bir yıl olmuştur. Hasta adam olarak nitelenen Osmanlı Devleti’nin mirasını paylaşma derdine düşen sömürgeci Batılı devletlerin, Türkiye üzerindeki emellerini gerçekleştirebilmeleri için hastaya son darbeyi vuracak yardımcı iç güçlere ihtiyaç duyuluyordu. Özellikle Çarlık Rusyası, Osmanlı Devleti’ne içeriden son darbeyi vuracak işbirlikçi güç olarak Osmanlı Ermenilerini görmüşlerdi. Ermeniler ise uzun bir süredir hayal ettikleri devlete kavuşmak için bu rolü kendileri adına uygun bulmuşlardı.Ermeniler Türkiye’de çıkardıkları isyanlarla cephe gerisini tehlikeye düşürmüşlerdir. Sadece iki üç yerde silahlı Emeni isyanlarının sayısının 40.000 kişiyi bulduğu düşünüldüğünde Osmanlı orduları cephede savaşırken cephe gerisinin ne derece tehlikeye düştüğü anlaşılacaktır. Rusların silahlandırdığı ve büyük çoğunluğu Osmanlı uyruklu 10 bin Ermeninin “gönüllü birlikler” bünyesinde Türk ordusuna karşı savaştığı Rus ve Ermeni belgeleriyle sabittir. Bu birliklerden başka Rus ordusunda savaşan Ermenilerin sayısı bazı Ermeni kaynaklarınca 150 bin, bazılarınca ise 300 bin olarak verilmektedir. Ermeni tarihçi S. Vartanyan, savaşan Ermenilerin çoğunluğunun cephelerde öldüğünü belirtir. Nitekim kimi Ermeni yazarların ifadesiyle bu savaşta Ermeniler, İtilaf Devletleri’nin bir “tarafı ve küçük” müttefiki olmuşlardır. Çarlık orduları ile işbirliği yapan Ermeniler, Van’ın Rus ordusunun eline geçmesini sağlamakla kalmamış, doğu vilayetlerinde yüz binlerce sivil Müslümanı da katletmişlerdir. Osmanlı Hükümeti, Ermeni Patriğini, Mebuslarını ve ileri gelenlerini uyarmış, yapılan uyarılar bir sonuç vermemiştir. Bunun üzerine 24 Nisan 1915 tarihinde Ermeni komitaları kapatılmış, 235 önde gelen Ermeni politikacı, gazeteci ve diğer meslek gruplarından olan ve ayrılıkçı eylemleri yöneten Ermeni, devlet aleyhinde yıkıcı faaliyette bulunmak suçundan tutuklanarak Çankırı ve Ayaş cezaevlerine gönderilmiştir. 27 Mayıs 1915 tarihinde çıkarılan “Sevk ve İskan Kanunu” ile ülkede vatandaşların güvenliğini sağlamak için Ermenilerin daha güvenli bölgeler olan Suriye ve Irak’ın kuzey vilayetlerine göç ettirilmesi kabul edilmiştir. Böylece yaklaşık 500 bin Ermeni bu bölgelere sevk edilmiştir.Osmanlı Devleti’nin 1914 tarihli resmi istatistiklerine göre ülkede 1.300.000 Ermeni yaşamaktaydı. Rus arşiv belgeleri de bu sayıyı teyit etmektedir. Resmi Rus verileri ve Ermeni kaynaklarına göre 1915 yılında Türkiye’den Kafkasya’daki Rus topraklarına 360 bin Ermeni göç etmiştir. Göç edenlerden 40 bin Ermeni, Erivan ve çevresinde bulaşıcı hastalık, açlık ve olumsuz iklim koşullarından hayatını kaybetmiştir. Osmanlı Devleti savaşa girmeden önce Rus ordusuna katılmak için ülkeden ayrılan Ermeniler ile savaştan önce Avrupa ve Çarlık Rusyası’na çalışmak için giden on binlerce Ermeni de dikkate alınmalıdır. Rusya ve İran’a gidenlerle birlikte ülkeden ayrılanların toplam sayısı 500 bine yaklaşmaktadır. Savaş döneminde ülkenin özellikle batı bölgelerinde başta İstanbul olmak üzere 300 bin Ermeni yaşamaya devam etmiştir. Bunların çok büyük bir kısmı tehcir edildikleri bölgelere sağ salim ulaşmışlardır.Savaş döneminde hayatını kaybeden Ermenilerin sayısı yaklaşık olarak 150 bin kişidir. Ermeni kayıpların büyük bir bölümünü “Kafkasya cephesinde Osmanlı ordusuna karşı kurşun atarken kurşun yiyen Ermeniler” oluşturmuştur. Türkiye’de görev yapan Rus istihbaratçı ve diplomatların ifadesiyle Ermeni tarihçileri arasında bir gelenek haline gelen Ermeni kayıpları bağlamındaki “sayılara bir sıfır ilave edilmek suretiyle” Türkiye’de bir buçuk milyon Ermeninin öldüğü yalanı, sömürge savaşı döneminde hem kendi soydaşlarına hem de Müslümanlara yaşattıkları acıların sorumluluğundan kurtulmak için ileri sürülmektedir.Ancak tarihi gerçeklerle bağdaşmayan asılsız Ermeni iddialarını yine dönemin kendi tarihçileri yalanlamaktadırlar. Ermeni yayıncı Arşak Çobanyan’ın 1916 yılındaki ifadesiyle “Benzer bütün krizlerde abartma kaçınılmazdır…Ancak Türkiye’de Ermenilerin yok edildiği gerçek değildir.” Zira savaş esnasında Ermeni ve batılı gazete ve dergilerinde yayımlanan propaganda amaçlı, kulaktan duyma, uzaktan bildirilen asılsız ve oldukça abartılı sayılar günümüzde soykırım iddialarına dayanak teşkil etmektedirler. Oysa 1916 ve 1917 yıllarında Rusya’da yayımlanan Ermeni dergilerinde 1915 yılında ileri sürülen kayıplar bağlamındaki sayıların büyük oranda abartılı olduğu itiraf edilmiştir.
Sovyet dönemi Emeni tarihçisi B. A. Boryan’ın ifadesiyle savaş esnasında “Ermenilerin isyan etmeleri, onların tarihi ve hukuki bir hakkıydı. Şayet devlet, isyancıları bastırıyorsa, bu da devletin tarihi ve hukuki hakkıdır.”Sömürge savaşı döneminin olağanüstü koşulları dikkate alındığında Osmanlı Devleti’nin tehcir kararının kaçınılmaz olduğu ortaya çıkar. Bu husus, ulusal ve uluslararası hukuk bakımından meşruiyeti ve hukukiliği bulunan bir devlet tasarrufudur.Benzer uygulama örneklerine tarihte olduğu gibi günümüzde de sıklıkla rastlanmaktadır. 1914-1915 yıllarında Çarlık Rusyası’nın hiçbir haklı gerekçe olmadan sadece şüphe üzerine yüz binlerce Alman ve Musevi Rus vatandaşını binlerce kilometre öteye sürdüğü bilinmektedir. Keza Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun ülkede yaşayan Rus kökenli vatandaşlarını acaba Rus ordusuyla işbirliği yaparlar mı şüphesi üzerine 100 bin Rusin’i kurşuna dizdiği, 150 bin insanın ise toplama kamplarında ölümüne sebep olduğu dikkate alındığında batılı devletlerin savaş döneminde soykırımcı devleti bizim topraklarımızda aramalarına gerek olmadığı ortadadır. Tehcir benzeri devlet tasarrufları, savaş dönemi ve asayiş koşulları da dikkate alındığında uluslararası hukukta soykırım kavramına yüklenen anlamla hiçbir şekilde bağdaştırılamaz. Keza devlet eliyle sistemli olarak Ermenileri yok etme gibi bir politikanın olduğuna dair hiç bir bulgu yoktur. Tam tersine tehcir döneminde alınan bütün ilave kararlarda Ermenilerin hayatını kolaylaştırıcı unsurların olduğu tarihi belgelerle sabittir.
- Ermenilerin soykırım yalanı üzerine bu kadar durmalarının altındaki sebep nedir?
Ermeniler Birinci Dünya Savaşı döneminde Osmanlı Devleti’ne açıkça ihanet ederek devletin güvenliğini tehlikeye düşürmüşlerdir. Bu dönemde ülkede toplumsal ahenk ve uyumu bozarak Osmanlı toplumunu birbirlerine karşı düşman etmişlerdir. Bu da yetmezmiş gibi bütün Müslüman ahaliye ciddi acılar yaşatmışlardır. Elbette Ermeniler de acılar yaşamıştır. Hem Müslümanlara yaşattıkları acıların hem de kendi soydaşlarının çektikleri sıkıntıların sorumluluğundan kurtulabilmek için savaştan sonra suçlu bulma arayışına girerek ileriki dönemlerde soykırım yalanını ortaya atmışlardır. Yani Ermeni önde gelenleri kendilerinin sebep olduğu acıların sorumluluğundan kurtulmak için bu hileli yönteme başvurmuşlardır.
Ayrıca Ermenilerin 4 T olarak ifade edilen ve soykırım iddialarını “(dünyaya) tanıtma, tanınmasını (kabulünü sağlama), tazminat ve toprak” elde etmeye yönelik neredeyse yüz yıldır sistemli olarak üzerinde çalıştıkları bir planları vardır. Maalesef ilk aşamayı çoktan geçen Ermeniler, 30 ülke parlamentosundan “soykırım” kararları çıkarmışlardır. Keza ABD’de 49 eyalette de bu kararı aldırmaya muvaffak olmuşlardır. Aslında hedefleri 2015 yılında yani 1915'in 100. yılında tazminat almayı kendilerine hedef olarak koymuşlardı. Ancak sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın dirayetli ve güçlü liderliği sayesinde yaptığımız çalışmalarla Ermenilerin bu planının gerçekleşmesini engelledik. Ermenilerin nihai hedefi “tarihi yurt” olarak gördükleri Anadolu topraklarında bir Ermeni devleti kurarak, mevcut Ermenistan ile birleşerek büyük Ermenistan’a kavuşmaktır. Aslında Türkiye’yi bölmek için uğraşan PKK’nın hedefi düşünüldüğünde, bölücü terör örgütünün kime hizmet ettiği de ortaya çıkmaktadır. Nitekim Birinci Dünya Savaşı esnasında yüz binlerce Kürt kardeşimizi katleden Ermeni gönüllü birlikleri ve çetelerini aklarcasına HDP’nin yayınladığı “Ermeni soykırımı ile yüzleşin” bildirisi ne yazık ki Kürt vatandaşlarımıza vurulan büyük bir ihanet şamarı olmuştur. Kürt kardeşlerimizin PKK’nın gerçek yüzünü ve niyetini artık görmeleri gerekmektedir.