Kanlı örgüt dış güçlerden ve FETÖ’den aldığı büyük desteklerle sözde “bağımsız Kürdistan” hayaliyle ülkenin doğusu, batısı, güneyi ve kuzeyinde bir çok eylem ve kalleş saldırılar gerçekleştirerek 84 milyona zarar vermiştir. Kürt halkının haklarının korunması yada verilmesi için kendisinin de bu meselede Kürt halkının temsilcisi olduğunu savunan terör örgütü bu söylem ile kendi kendine sözde yetki ataması yapmış, bu atamayı uluslararası güçlere kabul ettirmek hem de kamuoyu yaratmak için var gücü ile her türlü gayri ahlaki faaliyetlerini sürdürmektedir. Zarar-ziyan tablosuna bakıldığında gerçekten en çok zararı Kürt kökenli vatandaşlarımız görmüştür. PKK ve FETÖ terör örgütleri Türkiye’de ardı sıra yapılan darbeleri, özelliklede 12 Eylül Darbesi’ni fırsata dönüştürerek ülkede yaşanan kaos ortamında hem işbirliği yapmış hem de yurtiçinde ve yurtdışında orantısız büyüme sergilediler. 1980’li ve 90’lı yıllarda ülke genelinde siyasi, demokrasi, mali ve bir çok istikrarsızlık yaşandı. Tarihler 15 Ağustos 1984’ü gösterdiğinde terörist başı Abdullah Öcalan’ın talimatıyla Siirt’in Eruh ve Hakkâri’nin Şemdinli ilçelerine PKK terör örgütü mensuplarınca gerçekleştirilen baskın usulü saldırı, PKK’nın ilk silahlı terör saldırısı olarak hafızalara kazındı. Bu kanlı saldırılar tescilli bebek katili terörist başı Öcalan’ın yakalandığı 1999 yılı ve sonrasında takip eden bir kaç yıl içinde düşüş göstermiş, olsa da hep devam etti. Kundaktaki bebeği bile kurşunlayacak kadar canileşen, bölge halkına hizmet için görev yapan doktorları, öğretmenleri katledecek; kadın, çocuk, genç, yaşlı, asker, sivil demeden şehit edecek kadar alçalan PKK terör örgütü Türkiye’ye her anlamda maliyeti çok fazla olmuştur. Kanlı saldırılarıyla on binlerce kişinin yaşam hakkını elinden alan, terör örgütü, binlerce çocuğu öksüz ve yetim, kadınları dul, anne ve babaları evlatsız bıraktı. Kırsalda umduğunu bulamadığı için eylemlerini şehir merkezlerine taşıyan terör örgütü PKK, çok sayıda sivilin yaşam hakkını elinden aldı. Hain saldırılar sonucu canını cananı kaybeden aileler üzerinde ömür boyu sürecek bir yürek acısı bıraktı. Batı ve küresel güçler maşa olarak kullandıkları PKK terör örgütünden en büyük beklentileri “Kürt” maskesiyle Kürtleri kontrol etmek ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti`ni terörle terbiye etmektir. PKK’yı destekleyenler terör sevicilerini ve yandaşlarını Kürtler olarak genellemek en büyük yanlıştır. Terör örgütü PKK’nın hem maddi hem manevi olarak Kürtlere yaptığı zulüm, bugüne kadar hiç kimse tarafından yapılmamıştır. PKK on binlerce Kürt genci ya zorla ya da farklı yöntemler kullanarak kadrolarına dahil ederek her fırsatta İslâmi değerlere hakaret ederek önce İslâm düşmanı dinsiz bir gençlik sonra vatanına milletine ihanet içinde olan bir gençlik yetişmesine sebep oldu. Sözde Kürtleri savunduğunu ifade eden PKK terör örgütü, en fazla zararı Müslüman Kürt halkına veriyordu. Devlet bu dönemde Doğu ve Güneydoğu’ya bazı teşvikler veriyordu, lakin FETÖ işbirlikçileri ve fırsatçıları tarafından giden teşvik ve yardımlar sahte faturalarla veya beyanlarla adeta hiç ediliyordu. Halk devletin verdiği bu nimetlerinden de faydalanmıyordu Durum böyle olunca bölge halkının devlete bakışı, onu hiçbir şekilde sahiplenmesine elverişli değildi…2000’li yılların başında Türkiye’de her alanda büyük projelere imza atan Sayın Recep Tayyip Erdoğan yönetimindeki AK Parti Hükümeti bölge ekonomisine çok ciddi katkı sağladı. Bölgeye yapılan teşvikler anlamlı ve etkili oldu. Devletin soğuk yüzünü fazlasıyla görmüş bölge halkı, hala hafızası tazeyken, faili meçhulleri, fişlenmeyi, itilip kakılmayı, karakolda işkenceyi hatırlarken, AK Parti Hükümeti’nin sergilemiş olduğu tavır ve başarılarla dolu yolculuğu bir anda halkın devlete olan bakışını tamamen olumlu yönde değiştirmiş ve bu son dönemde vatandaş ile terör örgütü PKK’lının ayırt edilmesine ilişkin hassasiyetler en düzeye çıkarılmış, olası bir yanlış veya hata olmaması için ciddi emekler sarf edilmiştir. Bazı hikâyeler vardır hiç anlatılmamış, anlatılamamış, kimi yüreklerin en derinine gömülmüş, kimi toprağa saklanmış veya dağlardaki karların baharda erimesi ile sele dönüşen derelerin derin akıntısına bırakılmış. Yaşanmışlıklar vardır acı ve kan ile dolu ama anlatılmamış ya da yarım yamalak aktarılmış uykuda fısıldar gibi. Çünkü yüksek sesle anlatılamazdı korku vardı hem dağdan hem şehirden. Gün batınca dağ kanunları, gün aydınlanınca şehir kanunları hüküm sürerdi. Dağ, elindeki ekmeği almak için döverdi, şehir ekmeği niye verdin diye döverdi. İşin özü hep dayak yiyen; yaşadığı hiçbir acıyı, feryadı, isyanı gerçek yönü ile ne kendi kendine anlattı, ne çocuklara, nede anaya, babaya, komşuya, akrabaya… Gömdü acıları yüreğine mezara gömer gibi. Barış, Savaş, Özgür isimleri mesela en çok bu dönemde çocuklara verilmiştir. Çünkü dillerine korkudan alamadıkları bu kelimeleri ancak kimlik ile belgelendirerek tatmin oluyorlardı. Ne acıdır ki ebeveynleri tatmin eden bu isimler evlatları için bir dönem kâbus oldu. Günler, aylar ve yıllar geçti bu yaşananlar üzerinde ama gerçek acı hep aynı yerdeydi. Dile getirmek için yutkunmuş ama devamı gelmemişti. Yani boğazda tıkanıp kalmıştı cümleler. Tarihin yeniden yazıldığı gündür benim için mesela. Bir “UZUN ADAM” çıkıyor tüm acıları sanki kendisi yaşamış gibi… Büyük bir yüreklilik ile adeta canlı canlı kefenini giyercesine… Aslında yıllar öncesinde bugün HDPKK binasının önünde eylem yapan annelerimizin boğazından düğümlenen sese kulak verip derman olurcasına dik durmuştu “UZUN ADAM”. 1984’teki ilk kanlı eyleminden itibaren 40 binden fazla insanın ölümüne, 100 binlercesinin doğup büyüdüğü topraklardan göç etmesine neden olan PKK terörünü temelden çözmeyi amaçlayan en ciddi adımlar çözüm süreci ile atılmıştı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 21 Şubat 2009 tarihinde Diyarbakır’da “Buna ister Kürt sorunu deyin, ister Güneydoğu so- runu deyin, ister Doğu sorunu deyin, isterse son olarak yine adlandırdığımız Kürt açılımı diyelim. Ne dersek diyelim bunun üzerinde bir çalışmayı başlattık.” Yer yine Diyarbakır. Tarih 16 Kasım 2013. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan; “Yüz yıl önce bu topraklarda adeta cetvelle sınırlar çizildi ama bizim muhabbetimize sınırlar çizemezler. Bizim ortak tarihimize ve geleceğimize sınır çizemezler. Nasıl ki Türk’ü Kürt’ten ayıramazlarsa, Kürt’ü de Türk’ten ayıramazlar. Bir annenin çocuğuyla anadilinde konuşamıyor olmasından büyük azap ne olabilir? Şivan Perver’in kasetlerinin nasıl gizli gizli dinlendiğini ben de bilirim. Faili meçhullerin, işkencelerin, sürgünlerin ne büyük acı olduğunu bilirim. Dağdakilerin indiğini, cezaevlerinin boşaldığını, 76 milyonun kucaklaştığını, birlikte yeni Türkiye olduklarını göreceğiz.” Demişti. Çözüm süreci ile PKK’nın sonunu getirmek için büyük emekler veren başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve bu ülkenin yürekli insanları bu süreçte her türlü engel ve Ali Cengiz Oyunları ile karşı karşıya kalmıştır. Ülkemizin kanayan yarası olan terör örgütü PKK, çözüm süreci kapsamına alındığından ve bu süreç ile terör tam bitirme noktasına gelindiği bir dönemde yine içerde ve dışarıda ki hainler süreci baltalamak için tüm güçleri ile saldırıya geçtiler.Erdoğan gelecek güzel günler için onca emek verirken diğer taraftan kamera önünde “BARIŞ” çığırtkanlığı yapan HDPKKCK arka plandı bu süreci baltalayarak başarısızlıkla sonuçlandırmak için her türlü “Ali Cengiz Oyunu”nu sahneleyip oynadılar. FETÖ’de bu süreçte boş durmamış fikren ve zikren HDPKKCK tamamen zıt gözükseler de hedef Türkiye’nin huzurunu bozmak, meşru hükümeti yıkmak olunca bir anda aynı çatı altında sorgusuz sualsiz birleşiverdiler.
Trend Haberler

Sami Er sözü: En geç 1 ay içinde bitecek!

Malatya’da kura çekimi 12 Mayıs’ta!
Deprem Uyarısı Yapan Harita Gündem Oldu: Malatya, Elazığ ve Bingöl Listede

Yeni harita yayımlandı: Haritada Malatya yemyeşil

İnönü Caddesi’nde nihai karar: 30 metre olacak

İnönü Caddesi genişliyor: İşte yıkılacak binalar!